Bazı yazılar da mâlâyanî (saçma, boş, anlamsız, gereksiz) hükmünde sayılabilir. Nedenini izah sadedinde deriz ki,
Mecelle’nin 60. Maddesinde, “Kelâmın i’mali ihmalinden evlâdır.” Yàni sözün yorumlanması, sözü mühmel (boş, mánâsız) bırakmayıp bir mânaya mukayyed (bağlı) ve yüklü hale getirmek, terk edilmesinden iyidir. Ve şayet sözün yorumu mümkün ise, o söz anlamsız sayılamaz, mánâsıyla takviye edilerek kullanılır.
Süzü ustaca kullanmak, kelimeleri bir mimar titizliği ile ölçüp biçip yerli yerinde sarfetmek sözü güzelleştirmekle kalmaz tesirini de arttırır. Edebiyat da tam olarak budur işte.
Yazılarda da aynı ölçü geçerlidir. Yazı sözün kaleme intikal etmiş halidir.
Kimi zaman öyle saçma, boş yazılarla karşılaşıyoruz ki, keşke hiç yazılmasaymış diyoruz. Bendeniz bunlara da «mâlâyanî yazılar» diyorum.
Hani hep denilir ya, “biliyorsan, ilmin varsa söyle, ibret alsınlar, bilmiyorsan hiç konuşma adam sansınlar” o hesap.
İnternet çıktı çıkalı, eskiden okur yazar herkesin hafızasına nakşolmuş o büyük yazarlar kayboldu. Nerde çokluk orda mokluk hesabı.
Ya da şöyle ifade edeyim, binlerce sahte incinin içinde hakikisini ayrıt etmek muhal olduğu gibi sahteleri, yetersizleri gırla olan sürü sepet «sözde yazar» taifesi arasında hakiki yazar, kelimeleri Necip Fazıl üstadın deyişiyle surlara gedik açan o kelâm ve kalem erbabını kimse seçemez, ayırt edemez oldu.
Adam yüzlerce kelime (!) kullanarak bir yazı döktürmüş ama bakıyorsun mâlâyanî. Be adam amacın ne? Yazıyı ne için yazdın? Madem ki kelime haznende mâlâyanî dışında bir şey yok, olanlar arasında da bir insicam kuramıyorsun, bari bolca oku da sonra heves et muharrirliğe.
Bir şeyler yazayım, gazetede adım çıksın, ben de orada burada falanca gazetede yazıyorum… Be adam hava atmak istiyorsan sadece kendini kandırıyorsun diyeceğim ama diyemiyorum.
Zira öylesine bir gaflet çağındayız ki, böylelerinin bile kandırabildiği yüzler, hattâ binlerce ademoğlu var.
Sebebi yine okumamak. Faydalı, hakikaten ilim ehli kalemlerin yazılarını kitaplarını alıp okumuş olsaydık bu hallere düşer miydik?
Merhum Ali Fuad Başgil hocamızın kaleminden bir yazı okumuş olan kaç kişi vardır diye sorsam, kaç kişi çıkar? Oysa o mübarek insanlar hakikaten değerli, büyük ilim sahibi ve gerçekten edip kişiler idi.
O büyük adamları okuyalım, hem eserlerini hem de çileli hayatlarını.
Cumhurbaşkanımız olacakken siyonist derinlerin aforoz ettiği Ali Fuad Başgil hocamız gibi şahsiyetleri rahmetle anıyor, okumayanlara veyl olsun diyorum. Okuyanlara, yazının kadr’ü kıymetini bilenlere de selâm olsun.
Unutmayınız, yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm, “hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer Sûresi, 9. Âyet-i celîle) diyor. Allah’ın kelâmı üzerine söz söylemek kimin haddine.
Selâm ve duâ ile. 10.07.2024