Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Hilal Yıldırımhan

 MARMARAM   HASTA

                                       MARMARAM   HASTA

Çoğu zaman ritminde giderken hayat, çok sıradan ve olağandır. Güneş doğmayacakta ne yapacak, yağmur yağacak, çiçekler açacak, ağaçlar hep yeşil kalacak, denizin rengidir zaten mavi…diye düşünerek sıradanlaştırırız kainat ayetlerini.

Tüm bu doğal sistemi ekolojik dengeye bağlamasını bilmiştir modern insan. Kudret sahibinin ol emrini unutsa da çoğu zamanlar, kendi keşfettiği yasalara bile itaat edemedi. Denizlerin rengini bile düşüncesizce tüketirken değiştirmeyi başardı.

Daha çok tüketime teşvik ederek daha çok üretip daha çok zenginleşmeyi hedefleyen, sınırlı ve ölümlü insanın ihtiyaçlarının sınırsızlığına inandıran kapitalistler.

Sınırsız ihtiyaçların karşısında kıt kaynakların varlığını slogan edinmiş rekabetçiler tarafından yağmalanan dünya, tüketim çöplüğüne dönüşmekte.

Duyar gibiyim çocuklarımız, torunlarımızın ve onların çocuklarının söylediklerini; keşke bu kadar mal, ev, araba, teknolojik alet bırakmasaydınız da bize temiz bir dünya bıraksaydınız.

(Gerçi onların ellerine verdiğimiz sınırsız teknolojik aletlerle de çocukların toprağa basma özlemlerini de yok ettik te oda ayrı bir konu.)

Mavi deniz, kaliteli toprak ve temiz hava, su. Ulaşılan hiçbir teknoloji bunlar olmayınca bir ehemmiyet kazanmazken asıl zenginlik ve miras doğaya ihanet etmeden geleceğin çocuklarının hakkını yememektir.

Güncel olarak şahit olduğumuz Marmara denizi bizim ayıbımızdır. Deniz içindekilerini adata yüzümüze kusmuştur. Ulusal ve yerel yöneticiler hiçbir kişisel hırs, rant, siyasi kaygı taşımdan tüm tedbirler adeta seferberlik ilan edilerek alınmalı.

Üretim yaparken, kamu malı sayılan doğal kaynaklar denizler, göller, nehirler, hava, su toprağın kirletilmesine asla göz yumulmamalı. Ne pahasına olursa olsun buna sebebiyet veren işletmelere üretim izni verilmemeli ki gerçek bir yaptırım söz konusu olsun.

Fert bazında çevre bilinci okullarda sadece bir değer olarak verilmemeli. Tam anlamıyla uygulamalı ders olmalı.

Bilmediğimiz için yapmadıklarımızdan bilgi edinmek, öğrenmek gibi bir sorumluluğumuz var.

Bilip de yapmadıklarımız için ihmal ve ihlal gibi bir yükümlülüğümüz var.

Bilerek yaptıklarımızdan tövbe edip dönüşmek dönüştürmek gibi bir şansımız var.

Bile isteye yaptıklarımızın ise hem dünyada hem ahirette ağır bir hesabı var.

Dileriz ”Bir dünya bırakın biz çocuklara” şarkı sözlerinde kalan bir yakarış olsun.

Selam ve saygılarımla.

 

 

 

 

 

                                                 

 

                                       

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER