Merhametlilerin en merhametlisi Allah’tır. Hazreti Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sallallahü aleyhi ve sellem) âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Merhamet kötü olsaydı böyle olur muydu?
Bir kötü mübtezel zaniye kadın öldüğünde sahabe (radiyallahu anhüm ecmain) “namazı kılınmaz” derken o (salat’u selâm olsun ona) “bu kadın çölde bir köpeğe su vermek için canını tehlikeye atarak kör kuyuya indi, namazını ben kıldıracağım” diyerek Allah’ın onu afvettiğini göstermişti…
Merhum üstad Mehmet Şevket Eygi (rahmetullahi aleyh) bir yazısında bazı güzelliklerden bahisle okurlarına tavsiyelerde bulunuyor ve kedilerden söz açarak şöyle diyordu:
“Kedileri severim. Kediler esrarlı hayvanlardır. Kedi beslenen evde elhamdülillah bolluk, bereket olur. Boş söz değildir bu, mürecceptir (tecrübesi yapılmıştır). Kedi nankör diyen halt etmiş. Kedi yaltaklanmaz, yılışıklık yapmaz ama haysiyetli ve sadık bir dosttur.”
Üstad ile birlikte zaman zaman yürüyüşe çıkardık. Bir keresinde yanımızda çocuklarım da vardı, bir simit aldı ve kopararak yol boyunca rastladığımız kedilere eliyle ikram etti.
Merhametli, asil ve bilge bir insandı üstad. Merhum vefatından önceki son yazısında da, kedisine sevenlerinden birinin bakmasını vasiyet etti.
Kedilere, köpeklere bakar, kuşları doyurur, fakir fukaraya sadakasını ihmal etmezdi. Zaman zaman bir vesile ile gençlere iş buyurur sonra da onları sevindirecek bir meblağı harçlık olarak verirdi.
Kimi zaman da gençler bir el sanatına sahip olsunlar diye onlara çömlek, ebru, hat ve benzeri işler yaptırır sonra getirdiklerini zenginlere, hatırlı dostlarına satar parasını da yapan gence verirdi.
Merhamet çalışarak kazanılmaz, Allah vergisidir. Asil ve şerefli insanların harcıdır. Merhamet belki büyüklerin örnek olmasıyla geliştirilir ancak sefih kişilerde ne yaparsan yap merhamet neşet etmez.
Böylelerinin saçma tesellisidir, “merhametten maraz doğar” sözü. Kim merhamet etmiş de karşılığında bir belâ bulmuş? Ya da böyle istisnai bir durum oldu diye zalimlik, vicdansızlık övülür mü? Bu akıl ve hikmete terstir.
Müslümanın kalbi, kardeşlerine karşı şefkat, merhametle doludur. Hattâ yalnız insanlara değil tüm mahlûkata karşı da son derece merhametlidir. Merhum üstad bir başka yazısında da şöye bir vaka anlatmıştı:
“Gece üç sularında uyandım… İnternetten haberlere bakıyorum… Haberlerin binde 999’u kötü, iç karartıcı… Bir tek, evet bir tek iyi haber gördüm. Islahiye ilçesinde bir vatandaş, bu soğukta karda kışta doğuran bir köpek ve yavruları için bahçesinde bir yuva yapmış, üşümesinler diye altlarına elektrikli battaniye sermiş. Bu merhamet içimi ısıttı. Çok şükür iyi insanlarımız da var dedim. Köpeklere bu iyiliği yapan Zeynel Abidin Demir isimli vatandaşımızı ve âilesi fertlerini tebrik ediyor, Cenab-ı Hak’tan sıhhat ve selâmet diliyorum.”
Tekrar ediyorum, asalet vicdan ve merhametle birliktedir. “Besle kargayı oysun gözünü” diyenlerde asalet yoktur. Ne karga adamın gözünü oyar ne de merhamet eden karşılığında bir kötülük bir düşmanlık bulur.
“Ben bu kişiye iyilik etmedim ki neden bana bu kötülüğü yaptı” denilir. Bu sözün doğruluk payı vardır ama “gerçeklik” değildir.
Evet, kimi zaman insan yaptığı iyiliğe karşı nankörlük görebilir. Herkeste vefa yoktur. Vefa da asaletin bir cüzüdür çünkü.
Müslümanlar mutlaka vefalı, vicdanlı ve merhametli olmalıdırlar. Aksi halde iman onların hançeresinden aşağı inmemiş demektir.
Atalarımız asil, vicdanlı ve dosdoğru kişiler için “karıncaezmez” dermiş. Zamanımızda bırak karıncayı ezmeyi, herif kediyi tekmeleyerek öldürüyor, köpeğin bacaklarını kesip bırakıyor! Bu insan müsveddesi şerefsizlerle aynı zaman diliminde yaşamak bile zûldür… 19.01.2021
YORUMLAR