Cumhurbaşakanına çekilme değil, halka dayalı siyasete dönme önerisi yapmıştım önceki yazımda. Niye? Hep sözünü ettiği bu anlayışa ve yaşadığı birçok olumsuzluk ve pişmanlığa neden olmasına rağmen yakın kayırma zaafıyla her vatan evladına eşit mesafede duramadı. Böylece de git gide halktan tamamen koptu gitti. Üye ve halk oyunu hiçe sayarak parti lideri atamak, sonra da pişmanlık ilan etmek çok acı değil miydi? Oy kaybı sonuçlarını net göre göre hâlâ halk insanlarının tasfiyesi sürüyor. Ne demek efendim, teşkilat çalışmalarında zerre emeği olmayanı, ünlü veya yakınım diye liste üstlerine yazmak? Çok ünlüyse, yetenekliyse, halkı etkileme gücü varsa yaz riskli yere, seçilebilirse baş tacı et! Adı neyle başlıyor partinin? Adalet ve Kalkınma milletin davasıydı hani? Şimdi şirketiniz mi oldu? Düpedüz siyaset simsarlığı değil mi bu?
7 yıldır halkın şu sesi çınlayıp duruyor kulaklarımda: Derdimi yanamıyorum vekillere, artık icra makamlarına ulaşamaz olduk demeye de başladılar. Niyetim yanlış icraatları önleme umuduyla doğru bilgiler aktarmak. Halkı yok sayarak liste yapılmasının kötü sonuçları daha kaç kez görülecek Allah aşkına? Ayrıca kul hakkı yemek de değil mi kapı kapı dolaşan aday adayını dışlamak? 12 milyon üyeli partiye aday adayı olanın da az çok tarafı yok mudur ki hiç değilse fikir, yorum ve önerileri dinlenerek onure edilmediler hiç? Böyle mi olur halka dayalı siyaset? Millet bağrına bastığı bir liderin köşesine çekilmesini değil de onun birikimini gelenlere aktarmasını ister. Ama hata önleyici ve koruyucu rehber halk temayülünü gözüne diken diye çıkarıp atanlar, gönüllerde kalabilir mi? Ağa, paşa, han…hükmetme mantığıyla demokrasi mi olur?
Bütünleme dili değil, bölme dili geliştirilirken binlerce üye ve aday adayının önerilerini de yok sayanlara, 2015 seçimleri sonrasından beri tanığım. Bahane de hazır, her kurmayın dilinde bir yoğunluktur gidiyor. Genel eğitim ve yayın-tanıtım koordinatörlüğü görevimden iyi bilirim yoğunluk ne demek? Ama etkisiz kılınarak her isteyenle ilgi ve iletişim ağı kurmak nasıl mümkün kılınır? Onu da bilirim. Koskoca iktidar partisi bilemez mi bunu? Köşebaşı simsarların işine gelmiyor işine! Tepeye doğru bilgi akışını önlemezlerse bitmez mi ben yaptım olduyla süren saltanatları? Kumanda tuşu ettikleri teşkilat mensuplarıyla uygun adım marş marş yürüyorlar. Yanlışa karşı duran olursa alıveriyorlar görevden bitiriyorlar işini. Haklı tarafı, çok taraftarı var mı yok mu; yıllardır emek verdi mi, toparlayıcıydı da şimdi niye bozguncu oldu diye soran hiç yok!
Kan kaybı sürdükçe itham-suçlama dili de arttı gidiyor. Sağ-sol çatışmalarını hatırlatan millî-dinî/gayrimillî cephelerine doğru yelken açıldı, ne acı! Her iki ittifakta oy derdiyle mazisi tartışmalılar var üst sıralarda. Her olumsuzluk itham aracı oluyor. İttifaklar halk temayülüne uygun hareket etselerdi suçlama-itham dili, yerini rehberlik ve yeni yarlar açma diline bırakırdı. Bir parti çıksaydı da şöylece şiirleştirdiğim sözler etseydi milletin özlemini dile getirmiş olmaz mıydı acaba?
HALKA DAYALI SİYASET SİMSARLI SİYASET
Siyaset halka dayansın, Çok partili hayat haktı,
Adalet haktan donansın, Halk irade sunacaktı;
Hizmet neye, nasıl, niye? Simsar karar aldı çaktı, ,
Semt semt sorulup onansın. Mühre noter kulpu taktı! .
Kuvvetin oy, milletim oy! Dirayet halkım dirayet!
İşin gören istersen oy! Simsarlık sana ihanet,
Sorun çözen Meclis dersen Öyle oy ver ki kıyam et,
Emrin olsun, verirsen oy! Hukuk getir; hak, adalet…
Tepeden karar olmasın, Uyan kitlem olmaz böyle!
Listeler yergi almasın, Nutka gelen Hanım, Bey’le
Kendi versin vekilin halk, Halleş, fikrin ilan eyle:
İlgiden yoksun kalmasın. Nasıl biter derdin söyle!
Kuvvetin oy, milletim oy! Evet sende tac-ı devlet,
İşin gören istersen oy! Kendin aday seç, vekil et.
Sorun çözen Meclis dersen Devral bu hakkın, inat et;
Emrin olsun, verirsen oy! Bitsin simsarlı siyaset!
Halka dayanmayan ittifak kümelenmeleri uzlaşma sonucu mu, bukalemunca emperyalist müdahale mi? Cumhurbaşkanı, terör iş birliği suçlaması yaparken karşıtını Meclise taşıyor. Demiyor ki İnönü de yapmıştı benzer taşımayı oy uğruna ama tersine millî tokat yemişti. Tavuk gelmiş, kaz gitmişti(!) Yanındaki Mehum Ecevit’in halefi küffar lafı ederken tek Merhum Başbuğun oğlu Tuğrul Bey’in kutlanası tepkisi hariç ülkücü kanat da bize ne ak listeye kara çalacaklarsa diyor. Allah’ım aklımı koru! Ortadoğu benzeri millî-dinî/gayrimillî cepheleşmeye seyircilik ha? Masa ittifakı lideri de bütünleşme derken kul hakkı yeme ithamıyla iktidara oy vermişleri huzursuz ediyor. Yönetimde kimler kul hakkı yedi, bize yakın bilinenler de başa dert açar mı kuşkusu yaratıyor. İş başında kul hakkı yendiğini kanıtlamadan toptancı ithamla millî birlik mi sağlanır?
Sessiz çoğunluğun çatışma siyasetçilerine mutlaka bir tepkisi var ama ne anketçi ne de yorumcular fark edebilmiş değil. Onları kilitler de yeni bir kapı mı açtırır, yepyeni liderlere mi davetiye çıkarır kestirmek zor. Ekonomik şok da ittifaklar da bukalemunca kanaatine varır da izlediğim filmin farklı senaryoyla tekrar çekimine izin vermem oyu çıkarsa tasfiye çok! Keşke Cumhurbaşkanı, halk tercihi bir lider önü açsaydı da emri hak vaki olana kadar milletin siyasî hakemi olabilseydi!
YORUMLAR