Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, “Montrö’yü kullanma kararındayız” dedi. Pekâlâ Möntrö nasıl kullanılacak?
Ukrayna ile Rusya şartsız müzakerede sonuç alamadı. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, yapılan müzakerelerde henüz Ukrayna’nın istediği bir sonucun çıkmadığını söyledi.
Vaziyet öyle gösteriyor ki savaş devam edecek. O halde bölgenin en önemli gücü Türkiye’nin (Möntrö gibi) ehemmiyetli birtakım rolleri var ufukta. Türkiye bu rolü ne ABD’nin ne Rusya’nın isteğine göre değil, elbette kendi çıkarları istikametinde oynayacak…
ABD, Türkiye’yi anlamışa benziyor. Pentagon Sözcüsü, Ukrayna-Rusya krizi açıklamasında, «Boğazlar’ın nasıl kontrol edileceği»ne dair soruya, “Montrö’nün nasıl uygulayacağına ilişkin kararı Türkiye verecektir” dedi. Rusya’dan henüz bir açıklama gelmiş değil.
Esasen Putin de vaziyeti kestiremiyor değil. Fakat elinde çağdaş dünyanın en mühim enerjisi «doğal gaz» ve asırlardır ihtiyaç duyulan (en az bir asır daha muhtaç olacağımız) düşünülen «petrol» kozları var. Möntrö’yü bu kozlarla delebilir mi?
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby, “Montrö’yü nasıl uygulayacağına Türkiye karar verecektir” demekle kalmadı, açıklamasına Rusya’nın durumunu da ilâve etti. Belli ki Türkiye’ye îmâ yollu ayar yapmanın da peşindeler.
Kirby şöyle devam ediyordu açıklamasına: “Bu onların konuşacağı bir meseledir, fakat Rusya’nın hálâ Karadeniz’e iniş yapan savaş gemilerinin olduğunu biliyoruz. Karadeniz hakkında konuşmak için son bir güncelleme veremeyeceğim fakat açıkça biliyoruz ki Rusya’nın fırsatını bulursa hálâ geri gelme yeteneği var…”
Yàni? “Rusya fırsatını bulursa Möntrö ile izin verilirse, hálâ USSR (SSCB)’ye dönüşebilir (ve bu vaziyet bize büyük bir tehdit olacaktır)…” Möntrö’nün kaypak maddelerinden zuhur eden bir tehlikedir bu.
CB Erdoğan’ın kararlı sözleri bu ayarı peşinen red anlamı taşıyor ancak bendeniz şu meşhur «konjonktür» ayarından her zaman cidden korkarım.
Geçtiğimiz senenin (2021) son ayında yapılan İslam İşbirliği Teşkilâtı Parlamento Birliği (İSİPAB) 16. Konferansı kapanışında üye ülkelerin imzaladığı «İstanbul Deklarasyonu» ilân edilirken, TBMM Başkanı Mustafa Şentop bu kelimeyi kullanmıştı.
Muhterem başkan Mustafa Şentop, 21. yüzyıldan itibaren dünyada uluslararası konjonktürün değiştiğini dile getirerek, önemli açıklamalar yapmıştı İslâm ülkelerine: “20 .yüzyılın ikinci yarısından itibaren 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada oluşan iki kutuplu bir paradigma vardı. Her ülke bloklardan birisine mensuptu. (…….) her ülkenin ayrıca bir gündem, tavır belirlemesi, politika oluşturması gerekmiyordu. (…….) Kolay bir dünyaydı nispeten. Ancak bu iki kutuplu dünya yıkıldı. Bu paradigma çöktü!.”
Bu fevkalâde doğru bir tesbitti. Netekim Ukrayna krizi ile gelinen noktada tam olarak ortaya çıktı. Şentop devamla,
“Artık çok kutuplu veya kutupsuz, (…….) kesin, katı hatları, çerçeveleri olan kutuplardan oluşan bir dünya yok. (…….) günlük olarak her olay karşısında yeniden bir tavır, tutum değerlendirmesi gerekiyor. Bu bakımdan bazı ülkelerle bazı konularda birlikte hareket ediyorsunuz ama bir başka konuda daha önce birlikte hareket ettiğiniz ülkelerden ayrışarak ayrı bir tavır, tutum belirleme mecburiyetiniz var. Yeni bir dönem, yeniden şekillenme söz konusu. Özellikle ABD’de yeni başkanın seçilmesinden itibaren bölgemizde de farklı arayışları var [Türkiye gibi…… REB] birçok ülkenin…” demişti.
Bunların tek kelimesine itiraz mümkün değil. Yàni tastamam doğrudur ve yeni dünya tam olarak da budur!.. Muhterem M. Şentop ve sair ricâl-i devlete ehemmiyetle bir sene önceki (haklı) sözlerini hatırlatmak istedim. Şu «konjonktür» ayarlarına olan korkumuz izale olsun istiyorum!.
Yàni, Möntrö Boğazlar Sözleşmesi de yeniden ele alınmalıdır. «Kanal İstanbul» tartışmalarında vesayetçi askerlerin yüksek sesle açıkladıkları maddeler yeniden masaya yatırılmalıdır. Hürmetlerimle. 01.03.2022
YORUMLAR