Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Nâbî gibi sev Peygamberi…

Peygamberimizi (salat’u selâm olsun ona) dışlayan, Hindistanda zuhur etmiş ve kaynak olarak sadece Kur’ânı kabul edip, diğer üç kaynağı inkâr eden «Kur’aniyyûn taifesi» Kur’âncı değil, aksine Kur’ân’a muhâlif bir sapıklık furyasıdır. Türkiye’de başı çeken Y.N.Ö. isimli ilâhiyatçı (!) zındık olmuştu.

«Gerçek Kur’ân Müslümanlığı»nda (Ehl-i Sünnet, Fırka’yı Nâcîye) dinî hükümlerin dört kaynağı: Kitabullah, Resûlullah’ın Sünneti, İcmâ-i ulema-i Ümmet ve Kıyas-ı fukahadır.

Edebiyatımızın medar-ı iftiharı şairlerden Nâbî gibi sevmeli Peygamberi… O tam bir Kur’ân Müslümanıdır zira o bırak inkârı, Habib-i Kibriyâ Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) «dostum» iltifatına mazhar olmuştu. (tafsilatı aşağıda)

Nâbî (rh.aleyh) (1642 − 1712); Urfa’lı dindar bir âilenin evlâdıydı. Müslümanların kahir ekseriyeti onu sevdi. Lâkin, malûmâlileri Allah dâvasına mutîleri çekemeyen muhterisler de her devirde pek çoktur. Hele ki, “Benim oğlum binâ okur, döner döner yine okur” misâli gâvura meftun, İslâm tarafına bakamayan sözde enteleküellerin neredeyse tamamı Nâbî’ye muğlak(kapalı)dır.

Kütüphanemdeki ciltli «Nâbî Dîvanı» Prof. Dr. Meserret Diriöz hanımefendinin telifi. Salih Özcan ve İbrahim Ural beyefendiler de yardım etmiş neşrine. Bu iki zatın «Takdim»e yazdıklarından anlıyoruz ki, Nâbî’ye kavmiyetçi (faşist) ve hakaretamiz sözler bile sarfedilmiş:

“….. çalışmalarımız sonunda Nâbî’nin gazel, kaside ve mesnevilerinde ahlâk, tasavvuf ve din konularını işlediğini, sırf bu nedenle aydınlarımızın Nâbî’yi yeterince değerlendiremediklerini, dîvanın hazırlanması için ciddî bir hazırlık yapmadıklarını hattâ; “Nâbî’yi Nâbî yapan hüsnünazar, Urfa Kürdünde nezaket ne gezer” diyerek faşistçe tereddîye (aşağılamaya) çalıştıklarını tesbit etmemiz de Nâbî Dîvanı’nın çıkarılması için büyük bir gayretle çalışmalara başlamamızın bir başka ve belki de temel nedeni oldu…”

Nâbî de böylelerinden bizar olmuş ki, “Ne denlü halk beni gaybet etse memnûnum / Bilâ tekellüf-i sâbun u âb, pâk olurum…” diye bir beyit de söylemiş.. (Nâbî Divânı Gazeller, Prof. Dr. M. Diriöz, FEY Vakfı Yay. İst, 1994, s:344)

Yusuf Nâbî (rahmetullahi aleyh) gerçek seyyid, hakiki Peygamber (s.a.v) aşığıdır… Hac yolculuğundaki bir vukuat bunun delilidir: 1678’de hac yolculuğuna çıkar. Kafilede vezirler, paşalar da vardır.

Kervan Hicaz bölgesini geçip Medine’ye yaklaştıkça peygamber aşkı Nâbî’yi iyice heyecanlandırıyor. Mola verilince istirahate çekildiler. Fakat.bir türlü uyku tutmayan Nâbî, gece uzandığı yerden kalktı, abdest aldı, teheccüd namazı kılacaktı ki, Râmi Mehmed Paşa’yı ayakları Medine istikametinde yatıyor gördü.

Resûl-i Kibriya’ya (s.a.v) bu kadar yakınken bu hal Nâbî’ye dokundu ve ani bir ilhamla daha sonra tamamlayacağı ünlü na’tının ilk beytini söyledi: “Sakın terk-i edepten, kûy-i mahbûb-ı Hüdâdır bu! / Nazargah-i ilahîdir, Makam-ı Mustafadır bu…”

Sabah kervan tekrar yola düzüldü, Medine’ye giriyorlardı ki, minarelerden Nâbî’nin mola yerinde söylediği beytin okunduğunu işittiler. Tabîî şok oldular. Nâbî büyük bir heyecanla müezzinlerden birine “Bu kasideyi nereden işittin?” diye sordu.

Cevap şok ediciydi. Müezzin Nâbî’ye “rü’yâmızda üçümüz de Resûlullah’tan dinledik; «bir dostum geliyor okuyun» diye emretti…” Nâbî bayılmıştı.

Osmanlı sonrası Nâbî gibi kıymetler nisyana terk edildiler. Dönme Kamal devrimleri İngiliz G. Lewis’in harf inkılâbı hakkındaki deyişiyle «Catastrophic» (fecî, üstelik sonu hüsran muvaffakiyet) idi. Üzerimizden silindir gibi geçerek din, tarih, lisán, yazı ve daha nice değerlerimizi biçti. Ağla Sakarya…

CUMA’NIZ MÜBAREK OLSUN. 31.03.2023

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER