Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Nasıl olduğunuza bakın

Psikoloji (ilm-i ruh) ahlâk üzerine çok şey söylemez. Oysa ahlâkın bütün etik alanı ruhla ilgilidir.

Ferdî ahlâk ve içtimâiyat (sosyoloji) insànoğlunun ruhî tezahürlerinin şekillendirdiği kalıplardır esasen. Bütün eserlerimiz ahlâkımızın eseridir.

Bir insàn nasılsa öyle ev, binaen’aleyh şehirler inşá eder. Nasılsa öyle konuşur, öyle ilişki kurar diğer fertlerle.

Muâşeret dediğiniz, birlikte yaşamanın güzel ahlâka dayalı hoş ve güzel geçimi, karşılıklı iyi ve güzel ilişkiler kurmak meselesi değil midir?

Bendeniz biraz müşkilpesendim. Zoru tercih eder, çetin olanı severim. Bazıları kolaya kaçar. Kimi de problemi görür görmez sıvışır hiç uğraşmaz bile. İnsànoğlu çeşit çeşittir.

Zoru tercih ettiğim gibi kolay beğenmem. Fakat beğendiğimi de kolayca değiştirmem. Kılık kıyafetimde bile böyledir. İlişkilerimde sevgime mukabil biraz saygı da beklerim. Fakat esasen karşılıksızdır sevgim.

Yeter ki muhatabım iyi ve güzel ahlâk sahibi olsun. Güzel huy, tatlı dil en zehirli mahlûka bile hoş gelir. Muâşeret, edebin hâkim olduğu ilişkilerdir bu yüzden. Ve aynı sebeple âdab-ı muâşeret denilen içtimâiyat konusu var.

Karşısındakini suçlamak insàna kolay gelir. Daha doğrusu Şeytan ona bunu tavsiye eder. Kimse yoğurdum ekşi demez. Oysa kendi nefsini ayıplamakla başlayan, evvelâ şahsî hata ve kusurlarına bakan birinin suçlayabileceği pek az kişi kalır çevresinde.

Tefsir, hadis, kelâm, dil ve edebiyat âlimi Zemahşerî’nin Arapça öğrenmek isteyen Hârizmşahlar Devleti Hükümdarı Atsız b. Muhammed için kaleme aldığı Mukaddimetü’l-Edeb isimli bir eseri var.

Görüldüğü üzere Arapça öğretmek için hazırlanmış sözlük mahiyetindeki bir eserin isminde edeb var. Pekâlâ neden böyle? Zira edeb dediğiniz şeyin zirve hali de dinimiz İslâm’da var ve o insànlar hakiki Müslümanlardı da ondan…

Bakın dikkatinize bir şey sunayım:

(Eserin Yozgat nüshasında) Nüshanın son sayfasında Arapça düşülen notun çevirisi şu şekildedir: “Mukaddimetü’l Edeb adlı bu eseri, Allah’a komşu olan, rahmeti üzerine olsun, Allah’ın rahmetini, mağfiretini ve affını dileyen, derbeder, zayıf, Allah’ın kulu: İbrahim Bin Mahmudu’s- Sûfî; altı yüz elli beş yılının Cemâzü-l Evvel ayının onunda Cumartesi günü yazmıştır (25 Mayıs 1257, Cumartesi).”

Bir diğer not ise şöyledir: “Vech-i tahrir huruf-u evvel devrine, bin yüz doksan sekiz senesinde safar ayının on beşinci günü kızım Ayşe dünyaya gelmiştir. Allah, azima şan-ı tul-i ömrü ile muammer ve mükerrem eyleye. Amin ve Ya mu’in bi-hurmeti seyyide-l murselin ve-l hamdullilahi rabbi-l alemin Ya mucibe-s sailin.”

Nasıl bir edeb seviyesi bu satırları yazdırır? Ya onlar insàn fevkınde başka bir mahlûk idiler ya biz insàn değiliz.

* * *

Basit bir çözüm: Bazıları yazılarıma fena halde kızıyor, “bunları nasıl yazar?” gibilerinden nara atıyorlarmış. Arada birkaç e-mail de atıyorlar. Onlara (basit) bir çözüm teklif edeyim: Okumasınlar. Böylece rahatsız ve huzursuz olmaktan kurtulurlar. 16.12.2021

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER