ÖFKEYE “KALKAN” OLMAK
Her geçen gün toplumumuzda şiddet haberlerine şahit oluyoruz. Çoklarımız “ Ne oluyor bize? ” diye söyleniyoruz. Neden bu kadar kontrolsüz öfkeli insanlar var?
Gerçek şu ki bugünün canilerini de bir anne doğurdu. Onlarda bir masumiyet içerisinde dünyaya geldi. Peki, ne oluyor da gelişim sürecinin sonunda insan bir başka insanın hayatını sonlandırmaya kadar giden öfke geliştirebiliyor.
Toplumların sorunlarını o toplumun kültürel yapılarına bakarak tespit etmek kısmen mümkün olabilir.
Kültür ise bir toplumun, tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütünüdür.
Kültürel yapılar, doğası gereği dinamik olduğu kadar, değişime dirençli yapılardır. Bu özelliğinden dolayı kültür olanla din olanı ayırt etmekte oldukça güç olmaktadır. Vahyi iyi okumakla bu ayrımı yapmak mümkündür. Bu çaba gösterilmediğinde vahyin öngörmediği olgular, kültürel yapıların içinde dini söylemler olarak yer bulur. Fıtrata uygun olmayan beşer eli değmiş din algısı, bireyin uydurulmuş dini içselleştirememesine sebep olur.
Bizim kültürümüz ise bilindiği üzere, ataerkil bir yapıya sahiptir. “Ataerkillik, erkek otoritesine dayanan bir tür toplumsal örgütlenme düzeni. Bu düzenin temelini erkeğin üstünlüğü fikri oluşturur; soy erkekler tarafından belirlenir, hâkimiyet erkeklerindir. Bu toplumlarda erkeklere kadınlardan daha çok saygı gösterilir”.[1]
Zaman içinde dinin esasları ile kültür öğeleri, kasıtlı veya kasıtsız karıştırılmıştır.
Örneğin; Ataerkillik erkek otoritesine dayanan bir tür toplumsal örgütlenme düzeniyken Kur’an da istişare vardır.
Bu toplumlarda, erkeklere kadınlardan daha çok saygı gösterilirken Kur’an da insana saygı vardır. Kadın-erkek, hayvan ayırt etmeksizin üstünlük taslamak, zayıf olanı ezmek, savunmasıza el kaldırmak onaylanmadığı gibi Kur’an da savaş ahlakında bile saldırıya uğramak tehlikesi olmaksızın, düşmana dahi saldırmak yoktur.
Bu toplumlarda, namus kadına has bir olgu olup erkek kendi namusunu unutup kadının namusunun bekçisiyken Kur’an da iffet hem kadına hem erkeğe yüklenen bir emirdir.
Bu toplumlarda, erkeğin üstünlüğü söz konusuyken, Kur’an da üstünlük kadın erkek ayırt etmeden en çok Allah’la ALLAH’LI yaşayandır.
Kültürümüz içinde vahiyle çelişen öğeler olduğu gibi vahiyle paralellik gösteren değerlerimizde mevcuttur. Tüm mesele bunları ayırt ederek yola devam edebilmektir. Örneğin, büyüklere saygı, hoşgörü, tevazu, diğerkâmlık, samimiyet, içtenlik, sabır, dostluk, merhamet, yardımlaşma gibi kavramlar bize farklılık katan kültürel değerlerimizdir.
Kültürün dirençli yapısı nedeniyle hala olumlu bir takım değerlere sahip bir milletiz. Ancak günümüzde teknoloji kullanma yaşı düşmüştür. Böylelikle farklı kültürlerle karşılaşan bireyler, popüler kültür öğelerini, yerel kültüre rağmen benimseyebilmektedir. Kültürel deformasyon olumsuz yönde daha hızlı olabilmektedir.
Yapılan araştırmalara göre; “Doğumdan beş yaşına kadarki süreçte çocuklar kişilik gelişimin % 80’nini tamamlar.”[2] Bu dönem çocuğun aile ve yakın çevresiyle vakit geçirdiği zamanlardır. Dolayısıyla değerler eğitimi söz konusu olduğunda aile önemini hala korumaktadır.
Rahmetle andığımız Yavuz Bahadıroğlu’na göre; “Herkes Allah’a inanır da hesaba çekileceğine inanmaz.” Tüm sorun buradadır. Öncelikle bizler ve şahsiyetlerinin %80’ni elimizde şekillenen çocuklarımızı, vadinden dönmeyen Allah tarafından hesaba çekileceği bilinciyle yetiştirmek insanlık için yapılabilecek salih amelin ta kendisidir.
Selam ve saygılarımla.
[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Ataerkillik
[2] Dilmaç, B, Ulusoy. K (2016) 4. Baskı: şubat 2016, PegemAkademi
YORUMLAR