Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

OKUNMAYAN YAZILAR

Tanıtma, tanınma işine moda tâbirle «PR (Public Relations – Halkla ilişkiler)» diyorlar. PR çalışmalarıyla ticarette bir markanın iletişim dili oluşturularak, markanın ve hizmetlerinin tanıtımı yapılır.

Bir ticaret firması için PR çalışmaları oldukça önemlidir; çünkü bu çalışmalarla hedef kitleye ulaşılarak, marka bilinirliği artırılır. Doğru ve etkili bir PR olmadan, markanın kitlenin ağzında dolaşması neredeyse imkânsızdır.

Gelelim bu PR meselesini neden açtığımıza… PR evet ticarî bir terim ancak her sahada PR yapılabilir, hattâ yapılmalıdır. Tanınmayan bilinmezdir çünkü.

Meselâ İslâm haktır ama yayılması, insàniyetin onu tanıması için çalışılması da şarttır. Elinizde dünyanın en güzel içeceği, yiyeceği olsa, insanlar tanımıyorsa onu yemez, içmezler.

Bizim lahmacunumuz, etli ekmeğimiz İtalyan pizzasına beş basar, şerbetlerimiz kola türleriyle mukayese dahi kabul etmeyecek nefasettedir ama onlarınkiler tanınıyor, bizimkiler yerli kalmış, yurtta bile neredeyse vazgeçilmiş haldeler.

O hâlde oturup ağlamayacak, durumu düzeltmek için biz de gayret göstereceğiz. Din sahasında da böyle. Allah elbette nurunu tamamlayacak ancak bu kutsal görevde bizim olmamız kendi hayrımızadır.

Ramazan mübarek ayda neler yaptık? Trilyonlarla oynayan koca koca cemaat ve tarikatler bir risale olsun yayınladılar mı İslâmı tanıtmak için. Elimde imkân olsa öyle bir kitapçık hazırlardım ki, hem temel akaid ve ilmihal bilgilerini haiz olur, hem de insànlığın acılarına çare ve çözümler içerirdi.

Heyhat… Merhum Mehmed Akif diyordu hani, “ya olaydı servetim, ya olmayaydı hamiyyetim” diye. Bizimki de o hesap.

Şu makalelerimi binbir emekle ve Allah rızası için hazırlıyorum. Okunmuyor! Bunları bir kitap haline getirebilsem adını “OKUNMAYAN YAZILAR” koyardım.

Muhterem okurlarımdan bazıları, zaman zaman bu türden şekvâmıza karşı yorumlarıyla teselliye çalışıyorlar. Kendilerine kalbî şükranlarımı sunarım.

Şair Leskofçalı (Mustafa) Gālib[1] “Eyle tahsîl-i kemâl, etme felekten şekvâ / Müddet-i ömrü gibi âkıle devrân olmaz” diyor. Yàni “akıllı insàn için ömrü bir fırsattır, kaderinden şikayetçi olmaz, sıkı bir şekilde çalışır, kazanır” diyor. Vallahi böyle olmasaydı zaten, tek kelime yazmaz, bir köşeye çekilir inziva eder, ölümü beklerdim.

Yine de zaman zaman kalbimiz kabarıyor içindekileri sızdırıyor. Muhterem okurlarım haklarını helâl etsinler, kusurumuza bakmasınlar.

Dünya hayatı her dem farklı hadiselere gebedir, hiçbir hale sükûn yoktur. Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler. Hemşehrim Diyarbekirli Said Paşa hazretleri de “Müstaqim ol, Hazreti Allah utandırmaz seni” demiyor muydu?

Sabır büyük haslet. Asr Sûre’sinde sabretmek müjde ve emir sigasıyla geçiyor bu yüzden. Hüsrandan yàni (dünya ve ahiretteki) büyük ziyandan kurtuluş; iman ve güzel ameller şartı yanında “her mü’minin bir diğerine Hakkı ve sabrı tavsiyesi” şartına bağlanıyor.

Ashab-ı kiram  (radiyallahu anhüm ecmain)  bu yüzden nerede karşılaşsalar birbirlerine bu Sûre-i celîleyi okur sonra ayrılırlarmış. Kur’ân okuyoruz, dini bilgilerimiz var ama işin künhüne vakıf mıyız? Bu yüzden çok gayret etmeli, evvelâ dinimizi bir güzel sahih kaynaklardan öğrenmeliyiz.

Meselâ belki ezbere bilenleriniz vardır ve namazlarda da okuyorsunuz fakat bilir misiniz Tîn Sûresi hakkında Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ne buyurmuş ashabına?

Efendimiz (salat’u selâm olsun ona) bir mecliste bu Sûreyi okumuş ve ashabın sessiz kaldığını görünce onlara “size ne oluyor? Ben bu Sûreyi cinlere okuduğumda hep birlikte “amenna ya Rab, sen mutlaka hâkimler hâkimisin?” dediler. (Siz neden söylemiyorsunuz?)

Zira Tîn Sûresinin sonu bir soru cümlesidir. Sûrenin son àyetinde “Allah, hâkimlerin hâkimi değil mi?” buyurulur. Bendeniz bu hadîs-i şerîf’i öğrendiğim günden buyana namazda dahi olsam Sûrenin sonunda “amenna, şüphesiz ki Sen hâkimler hakimisin Allah’ım” diye geçiriyorum içimden. 25.05.2022

 

———————————————–
[1] 1800’lü yılların ortalarında yaşamış, İstanbul’da vefat etmiştir. Nâmık Kemal ve Recâizâde Mahmud Ekrem’in edebî kimliklerinin oluşmasında önemli bir rol oynadığı, hatta Nâmık Kemal’in ünlü “Hürriyet Kasidesi”ni onun, “Olup mecrûh-ı peykân-ı havâdis tâir-i devlet / Demâdem hûn akar çeşmim gibi şehbâl-i milletten” beytini okuduktan sonra yazdığı nakledilir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER