Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Zati Ürer

ÖKÜZ ALTINDA BUZAĞI

Metropol Anketin son araştırmasında mevcut partilerin seçmenlerine yöneltilen bir soru var: Muhalefet boşluğu var mı, yok mu? Tüm partilerin seçmenlerinin ortalaması % 72 oranında var demiş. İktidar partisi  oranı da % 65! Demek ki halk, iktidara getirebileceği yeni parti özlemi içinde. Matematiksel sonuç bu. 

Nasıl dolar boşluk? Halkın bilir kişi kabulünü kazanmışların bir araya gelip kitlesel temayülleri ölçe ölçe bir muhalefet programı sunabilmesiyle değil mi? Azıcık göz doldurdum diye ayrı başı çekip parti kuran kurana! 

Nedir derdiniz efendiler? Bu kadar mı zor birleşmek? Tarih boyunca hep millî birlik ve beraberlikle yenmedik mi güçlükleri? Hep en doğruyu ben bilirim diye liderlik ilanı niye? Bu kadar mı önemli aydınım diyen için hep ben ben ille de ben demek! Her birinizin gündeme düşen iddia ve açıklamalarından halkın bezdiğini gösteren bu somut sonuç ortadayken insanlara acaba diye diye öküz altında buzağı aratmak niye? Aklın yolu bir diye diye bir olmak, kitlesel temayül kimeyse onun koordinatör liderliğinde bütünleşmek çok mu zor? Kimin koordinasyon yapabilecek liderlik temayülü gördüğü ortaya çıkarılamaz mı bu iletişim çağında? 

Allah’ım bazı ayetlerinde (Kassas 60, En’am 32, Bakara 44…) açıkça AKLETME istemiyor mu? Müddesir 38 ve En’am 39 ilgilendirmesinden mi akletmeli ahvali yoksa? Müddesir Süresi Ayet 38: Her nefis kazandığına karşı bir rehindir. En’am Süresi Ayet 39: Ayetlerimizi yalanlayanlar küfür karanlığına saplanmış birtakım sağırlar ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse saptırır, dilediği kimseyi de doğru yola iletir. Mantık yorarak sapma, Allah takdiri denmemeli asla! Müddesir 38’deki nefsin rehinliği düşünülünce akletmeyenin saptırıldığı anlaşılır. Nitekim kitlesel temayül almadığını bile bile kendini lider sanmak da nefse tutsaklıkla bir sapma değil mi? Çok partili hayatımız sapmalarla dolu hep. Bu sapmalardan zerre ders niye alınmaz? Ders alınsaydı tarih, tekerrür eder miydi diye öğrenilmiş çaresizliğe sığınmak niye? Günümüzde olan biten siyasî olaylara bir bakalım hele:

Halk ekonomik U dönüşü yüzünden inim inimken gündem saptırıcı Anayasa derdi başladı. İsrail bize saldıracak lafı düştü gündeme. Düpedüz cambaza bak saptırması(!) Düşman elebaşlarını katletmeyi akledebilen İsrail, bizimle yüz yüze savaşa girer mi? Batı kültür emperyalizmi kapsamı içinde 1960’tan beri saldırmıyor mu zaten? Atatürk adına vesayet darbeleri nasıl oldu? Sözde Atatürkçü 1980 darbesinden 4 yıl sonra ayrılıkçı terör nasıl geliştirildi de yarım asırdır sürüyor? ABD-İsrail ikilisi, bukalemunlar eliyle devletin başına aldatıldım, Allah da milletim de affetsin dedirtmeyi nasıl başardı? Esat’ı din kardeşliği adına ağabey misali yönlendirmeye uğraşmak varken iç savaşa sürüklenişine niye seyirci bile kalamadık? Bize husumet beslemesine yol açan sözleri niye ettik de mülteci akını golünü yedik? Batı cephesinin İslamafobi oluşturma nedeni Ortadoğuya açık, bize de sinsi saldırı olduğunu aklederek değil, yaşayarak öğreniyoruz. Ne acı! Şimdi yüz yüze savaşılamayacağı iyi bilinen milletimizin GEÇİM DERDİ de bir tür saldırı aslında da kimse hâlâ farkında değil. Bir yerde çay 7.5 lira, başka bir yerde 50 liraysa ahlak sorunu bu diyen siyasetçiler var. Fahiş fiyat furyasının kaynağı ne diye sormaları gerekmez mi? Faiz U dönüşü, Devlet Bey’in de son iç cephe birliği adına iktidar lideri referanslı el sıkış U dönüşü de bukalemun strateji mi acaba diye öküz altında buzağı aratmıyor mu halka? Bu nasıl siyaset?

Çok şaşkınım. 5 yaşındaki torunum aile iletişimimizden nasıl bir anlam çıkardıysa babaanne bu dedemin bakımı bizden daha zor, bir ağlaması yok(!) dedi geçen gün. Bu ahvale dikkat etse ne derdi acaba? Düşündüm kaldım doğrusu. İç cephe U dönüşçüsü ülkücüleri bölük pörçük etti. Bir zamanlar milletin davası dediğimiz adalet ve kalkınma istişare ekibi de dağıldı, liyakat rafta, memur bile olmayan aşçı ateşe atanabilir oldu. Transfere yöneldi iktidar lideri. Unuttu oy kaybına bizzat kendi icraatının neden olduğunu! Yorulan çekilsin diyor ama milletimin güvenini kaybettim, üyelerin oy temayülüyle davayı kurtaracak genel başkanlık yarışı şart artık demiyor. Göz önünde olanlar niye koordine olup yeni yol açmaya çalışmaz? Milletin şu talepleri net ortada ve dilden dile yayılıyor:

Önce adının başına koyduğu adaleti zaafa uğratıcı iktidar sistemi yerine suçlu-suçsuz ayrımını tarafsız jüriye tespit ettirdikten sonra yargıca yasa hükmünü uygulatıcı millî yasalar bütünü şart! Bu yapılırsa yerli ve yabancı yatırımcı da tedirginlikten kurtulur, ekonomi yakıt depolar, çalışır. Çalışınca işleyişini elden alış verişten tümüyle çıkarıp resmiyete döken sistemi hemen kurmalı. Bunu yapabilecek bir iletişim çağındayız artık. 

Eğitim, sağlık kuruluşları ticarethane olmaktan çıkarılmalı; vergileme-fonlama-havuzlama sistemi kurularak devlet eliyle yürütülmelidir. Görüldü ki eğitimde sağlıkta özelleşme yürümüyor. Nüfus çoğunluğu eğitim-sağlık ticaretinde rol alamıyor! Güvenlik gibi devlet yürütmeli. Kültür sektörü teşvikleme yoluyla insanların ruh sağlığını koruyacak sorumluluğa kavuşturulmalı ki dünyaya model olası aile yapımızı koruyalım, şiddeti etkisizleştirme sürecine girelim. Duble yollar ve ceza sistemleri trafik kazası önlemede yetersiz! Öyleyse trafik eğitim sistemi de gerekli! 

Köyden kente göç teşviki, betonlaşma yürekleri kabız etti, geçim derdini ve şiddeti körükledi, salgın önlemlerini zorlaştırdı. Tersine göçü teşvik edici doğa dengesini bozmayan inşaat-gıda-orman üretim ve denetim sistemleri şart! 

Bunları yapamayacak kadar aciz misiniz ey göz önünde bilir kişiliğini ilan etmişler? Ayrı başı çekip milleti hiç ilgilendirmeyen çekişmelerle kitlelere acaba kuşkusu vere vere öküz altında buzağı aratmaya ne gerek? Söz konusu memleket, teferruatı bırakın, kitlesel temayüle dikkatle bir lider çevresinde koordine olma zamanı şimdi.  

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER