Bu tabiri çok kullanırız. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin, gelişmek ve gelişmiş ülkeler ile aralarındaki mesafeyi kapatmak amaçlı yaptığı hamleler için kullanılan bir tabir.
Bu tabiri doğrulayan sayısız proje örneklerini yaşadık, yaşıyoruz.
Kentleşme ve turizm projeleri, bu tabire verilebilecek en güzel 2 örnektir.
Geleceğini muntazam planlamamış ülkelerde anlık, popülist, ranta dayalı projeler, alt yapısı oluşturulmadan hızlıca hayata geçirilir. Sonra bu projelerin alt yapısını çözmek için müthiş bir enerji, zaman ve para harcanır. Bir taraf yapılırken diğer taraf tahrip edilir ve bu kısır döngü yıllar yılı devam eder.
Çöken yollar, yıkılan binalar, köprüler,su altında kalan havalimanları, taşan dereler vs.
Adına alt yapı dediğimiz, kanalizasyon, su,
elektrik, telefon, internet, doğalgaz, metro, raylı sistemler hep sonradan kargaşa içinde ilave edilir.
Bu sebeple, sel, deprem, trafik, su, elektrik, doğalgaz kesintileri, otopark sorunu, çöp toplama vb. sorunlar günlük yaşamı çekilmez hale getirir.
Geleceğni muntazam planlamış gelişmiş ülkeler, önce alt yapıyı oluşturur, sonra o şehirde maksimum kaç kişi yaşayacak belirlerler. Nufusa göre alt yapı oluşturulur ve sonra üst yapıya geçilir. Bu sebepledir ki şehir konforu tartışmasız insan sağlığna, ruhsal yapısına, verimli çalışmaya direkt olumlu katkı sağlar. Şehir nufusu yoğun olamasına rağmen bunu hissetmezsiniz. Hatta bazı şehirlerde neredeyse yüzyıla yakın zamandır inşaat faaliyetlerine rastlanılmamaktadır. Avrupada buna örnek verilebilecek sayısız şehirler mevcuttur.
Bu planlamayı Turizm sektöründe de görmek mümkündür.Önceden şehirlerine gelecek muhtemel turist sayısı öngörülerek planlamış ve alt yapılarını çoğunlukla inşa etmişlerdir.
ÜLKEMİZDE DURUM
Tartışmasız her alanda en büyük sorun alt ve üst yapı sorunudur. Bu kaotik durum bedensel ve ruhsal sağlımızı olumsuz etkilemektedir.
İş yerine yorgun, argın ve bitik giden insanın verimliliğinden söz edilebilir mi? Üstelik aynı kaotik durumu evine dönerken ikinci defa yaşayacaksanız…
Plansız kentleşmenin yarattığı bu durum neredeyse tüm şehirlerimizde yaşanmaktadır. Gelişmekte olan şehirlerimiz ise mevcut durumdan ders almadan hızla benzer kaotik durum içine sürüklenmektedir.
Bu olumsuz gidişatın bir çok sebebi vardır. En önemli sebebi, planlamanın olmayışı ya da planlanmış bir projelerin süreklilik kazanmayışıdır. Eminim dünyanın en çok seçim yapan ülkelerin başında yer alıyoruzdur. Çok seçim olması demokrasimizin güçlü olduğunu göstermez, aksine savrukluğumuzu ifade eder. Her seçimden sonra gelenin kendisinden önce planlanmış projeleri bitirmek ve ıslah edip eksikliklerini gidermek yerine alel acele yeni projelere soyunması ise ikinci felaketi doğurmaktadır.
Deneyimsiz, teknolojik donanımı zayıf, bütçesi yetersiz, eş,ahbap aldıysa ihaleyi vay halimize…
Kentleşmeyi sadece bina olarak gören, şehir planlama uzmanlarını müteahhitlerden seçen anlayış sadece yurdumuz için değil dünya için de felaket olmuştur. Günümüzde bu mantıkla inşaa edilmiş şehir, ruhsal ve bedensel yapımızı çökertmiştir. Kirli hava soluyup, sağlıksız sular içerek ölmemeye çalışıyoruz adeta.
Önce şehiri kurup sonra su aramaya çıkıyoruz ya da gürül gürül doğal akan nehirleri kirletip sonra yüzlerce km uzaktan temiz su taşımaya çalışıyoruz. Binlerce yıldır kentleşme faaliyetleri içinde olmamıza rağmen kentleşmeyi öğrenemedik nedense!
İstanbul’u ziyaret eden bir gezgin
bir türlü bitmek bilmez yapılaşmayı görünce ; “1453 yılında aldınız İstanbul’u ama halen yerleşememişsiniz” diye ironi yapmıştır.
Yüzyıllar önce Semerkand ve Buhara gibi alt yapısı o günün koşullarında muntazam sayılan şehirler kuran bizler, yüzyıllardır birkaç şehzade şehri dışında yerleşmeyi başaramadık.
Birbirine benzer, çirkin, kimliksiz, kişliksiz, konforsuz, yeterli alt yapıdan yoksun şehirleri düzeltmek ne mümkün…
TURİZMDE VE ALT YAPI
1980’li yılların başında kıyılarımızı turizme açtık. Devasa oteller yaptık. Öyle ki otelde kalanlar aynı anda sifonu çekse şehir barajı kuruyacak kadar devasa oteller. Bu otellerin atık suları kanalizasyonu nereye akacak hesap edilmedi. Önce bu devasa otellerin atıklarını arıtacak arıtma tesisleri ve arıtmaya atıkları getirecek alt yapıyı yapmak yerine, atık suyu derinden denize verdik. Üzülerek ifade etmek isterim ki, bu durum tüm denizlerde mevcuttur. Gece belli bir saatten sonra etrafı saran lağım kokusunun sebebi budur. Herkes uyurken belediyeler atıkları denize boşaltır. Tekneler de öyle.
Bu örnekleri, trafik, ulaşım, güvenlik,
otopark vb sorunlarla çoğaltmak mümkün.
Bu sebeple şehirlerini turizme yeni açmış, açacak olan şehir yönetimleri bu kaotik duruma düşmemek için vakit kaybetmeden alt yapı çalışmalarına hız vermeli ve mutlaka başarmalıdır.
Henüz doğallığı bozulmamış halen dünyanın en temiz sularını tüketen, en temiz havasını soluyan, zengin bitki örtüsü ile süslenmiş, doğa ve kültür şehri Kastamonu, dilerim hiç bir zaman benzer sorunları yaşamaz. Hep temiz, hep huzurlu, hep muntazam bir gelişmenin içinde olur. Dünya gelecek yüzyıllar için muhteşem yeni şehir planları oluşturmakta. Havadan, karadan, denizden, yer altından ulaşılabilecek tüm trafiğin yer altına alınacağı ya da geleceğin hava ulaşım teknolojileri için yapılacak alanlar ile gelecek yüzyılların şehir konforunu oluşturma gayreti içinde iken çağı yakalamak adına şehirlerimizi geleceğe hazırlamak için kaybedilecek vakit yoktur.
Eskiyi korumalıyız. Yeniyi de eskiye saygı duyarak gelecek yüzyılların gelişmelerine uygun olarak inşaa etmeliyiz. Ticaret yollarının göbeğinden ve kıyılarından geçtiği ülkemiz geleceğini şimdiden oluşturmaya mecburdur.
Amerıom ve Sofular Konağı Genel Müdürü
Orhan Veli Yavuz