Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Başkent
Başkent
Ayla Tokmak

Öngörüde ve Liyakatta Özgür Özel Olmak:

Her şey 11 günde oldu ve doğal olarak CHP aklı bukadar hızla değişen siyasi arenayı anlamaktan çok uzak.

Kendisi anlamadı birtane haberde mi dinlemedi arkadaş…

Kendi dinlemedi yanındaki aklı başında CHP lilerden Esad yok efendim ,kaçtı diyende mi olmadı…

2023 yılında seçimleri kazansaydı, bu zihniyet Türkiye’nin dış politikasını yönetecekti. Nasıl bir tehlikeden döndüğümüzün farkında mısınız?
Ortalama bir genç bile siyasetten anlamasada suriye rejimi çöktü galiba diyor.Sokaktaki Mehmet amca,Ayşe teyze duydu.CHP duymadı valla.Taraji komik bir muhalafet…….

Velhasıl…

12 yıl gecikmeli de olsa, Suriye’de bir bahar havası hissediliyor. Ama bu bahar, her bahar gibi çiçek açacak mı, yoksa kısa sürede yerini eski kış karanlığına mı bırakacak? Şüphesiz bu sorunun yanıtını Suriye halkının iradesi ve uluslararası toplumun desteği belirleyecek.

Esad Rejimi ve Türkiye: Dost mu, Düşman mı?

Baba Hafız Esad’dan oğul Beşar Esad’a kadar uzanan 53 yıllık Baas rejimi boyunca Suriye, Türkiye için nasıl bir komşuydu? Haritaya bakıldığında iki ülke yan yana duruyor; coğrafi olarak komşuydular. Peki ya siyaseten? İşte bu noktada “sinsi bir düşman” tanımı çok da yanlış olmaz. Hafız Esad döneminde başlayan ve Beşar Esad zamanında farklı boyutlara taşınan düşmanca tutum, Türkiye’nin uzun yıllar büyük bedeller ödemesine neden oldu.

Türkiye’nin ayağına vurulan en ağır pranga neydi, biliyor musunuz? Terör. Esad rejimi, yalnızca ASALA ve PKK gibi büyük terör örgütlerini desteklemekle kalmadı; irili ufaklı tüm şiddet yanlısı gruplara kucak açtı. Bu, sadece Türkiye’ye zarar verme amacı taşımıyordu. Aynı zamanda, Suriye’nin kendi iç sorunlarını dış düşmanlar yaratarak gizleme çabasıydı. Peki bu strateji başarılı oldu mu? Kısa vadede belki evet, ama uzun vadede hem Suriye’yi hem de Türkiye’yi derin yaralarla baş başa bıraktı.

PKK ve Esad sinsice bir ortaklık yaptılar ,bu Türkiyeye hala devam etmekte olan bir sınırlarımızı koruma savaşına ve onlarca vatan evladına mal oldu.En dikkat çekici ilişki ise PKK ile kurulan bağdı. Bu çelişkiye dikkat edin: Kendi içinde de “Kürt sorunu” olan bir ülke, komşusuna zarar vermek adına terörü destekliyor. Hafız Esad’ın PKK lideri Abdullah Öcalan’a yıllarca Suriye’de yer vermesi, bu ilişkinin en net göstergesiydi. Türkiye, 1998 yılında bu duruma daha fazla tahammül edemedi ve bir sınır ötesi operasyon tehdidiyle Suriye’yi köşeye sıkıştırdı. Öcalan, apar topar Suriye’den çıkarıldı. Ancak bu durum, iki ülke arasındaki gerilimi tamamen bitirmedi.

Peki Esad Rejiminin Çöküşü Ne Anlama Geliyor?

Bugün Esad rejiminin yıkılması, yalnızca Suriye halkı için değil, Türkiye için de yeni bir dönemin kapısını aralayabilir. Ancak bu kapıdan geçerken karşımıza hangi zorluklar çıkacak? Suriye’de otorite boşluğu, bölgede yeni tehditlerin oluşmasına neden olabilir mi? Türkiye’ye yönelik mülteci akını, yeni yönetimle birlikte nasıl bir seyir izleyecek? Bu soruların yanıtları, hem Ankara’da hem de uluslararası arenada sık sık masaya yatırılacak gibi görünüyor.

Beşar Esad’ın ülkeden kaçışı ve Baas rejiminin çöküşü, Suriye’de yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Ancak tarih bize gösteriyor ki, otoriter rejimlerin çöküşü her zaman demokratik bir yönetimin doğuşuna yol açmıyor. Suriye halkı, on yıllardır süren acıların ardından huzuru bulabilecek mi? Yoksa yeni bir kaos dalgası mı başlayacak? Bu soruların yanıtı, yalnızca Suriye halkının değil, bölgedeki tüm ülkelerin geleceğini etkileyecek.

Türkiye’nin Pozisyonu

Türkiye, Esad rejiminin yıkılmasından sonra nasıl bir yol izlemeli? Öncelikli olarak, Suriye’de oluşacak yeni yönetimle yapıcı bir ilişki kurması gerekiyor. Bununla birlikte, sınır güvenliğini sağlamak ve mülteci sorununu çözmek için stratejik adımlar atılmalı. Peki Türkiye’nin bu süreçteki rolü yalnızca komşu ülke desteğiyle mi sınırlı olacak? Yoksa uluslararası toplumun bir parçası olarak daha geniş bir misyon üstlenecek mi? Bu da yanıt bekleyen önemli sorulardan biri.

Son Söz

Velhasıl, Suriye’de yeni bir bahar havası esiyor. Ancak bu baharın kalıcı olması için hem Suriye halkına hem de uluslararası topluma büyük sorumluluklar düşüyor. Türkiye de bu süreçte önemli bir aktör olmaya devam edecek. Esad rejiminin yıkılması, yalnızca bir diktatörlüğün sona ermesi değil, aynı zamanda bölgedeki istikrarsızlığın son bulması için bir fırsat. Umarız bu bahar, Suriye halkının uzun yıllar süren kışını sona erdirir ve bölgede barış dolu bir geleceğin tohumlarını atar.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER