Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Peygamber ahlâkının tezahürü edeb

Şair ne güzel demiş, “Edeb bir tâc imiş nûr-ı Hudâ’dan / Gey ol tâcı emîn ol her belâdan”

Tarih ve cibilliyetimizde zirve misâlleri olan edeb, cemiyet hayatında ne derece âli bir mevkide ise, itibar, seviye o denli yüksek demektir.

Edebi yüksek, necip bir milletin evlâtları, statü atlamak için pahalı cep telefonu veya lüks otomobillere ihtiyaç duymaz! Duyuyorlarsa da beyhude gayrettir, bu metalarla sınıf atlanmaz, itibar veya mevki kazanılmaz. Seviye; edeb, ilim ve irfân ile iltisaklıdır. Ziyâ Paşa ne demişti?

“Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma? / Zer-dûz pâlân ursan eşek yine eşekdir” (Özü, tıyneti, aslı bozuklara -velev ki altun işleme -sırmalı- üniforma giydirilse- hiç makam, yetki, asalet verir mi? Eşek yine eşektir…) demişti.

Lisánında edepli, edepsiz, edeblenmek, edep etmek, edebini bilmek, edebini takınmak, edep yeri, edep dairesi, edep dâhilinde, edep dışı, edep erkân gibi sözler, tâbirler bulunan bir millettik biz. Devrimlerle devirmedikleri şey bırakmayanlar yalnızca bin yıllık harfleri değil, öztürkçe lisánı da katlettiler…

Gayr’i müslim bir ilim adamı olan Prof. Avram Galanti, Osmanlıca yàni öztürkçenin alfabesi için “Arabi (Kur’ân) Harfleri Terakkimize Mani Değildir” diye kitap yazdı[1], gâvur hak verdi, bu devrimbazlar ikna olmadı…

Sonuçta da maalesef, “Batılılaşma vetiresinde” ezildikçe edebsizleşmiş, halkımız lisánda argonun esiri olmuş ve nihayet gençlik yàni istikbâli inşá edecek olan çocuklarımız da, akıllı telefonların akılsızlaştırması ile harf özürlü de olmuşlardır.

Oha, okbay gibi abuk kelimeler yanında; u, hd, sn, gt… türü kısaltmalar… Oysa harf eksiltmek yalnızca bazı kaba kelime ve tâbirleri örtmek, yazıyı kibar hale getirmek için kullanılırsa makuldür.

Yàni, argoya kaçabilecek bazı kaba lafız ve kavramları örtmek, gizlemek, edebli bir üslûp meydana getirmek amacıyla kısaltma yapılırsa güzel, edebî ve faydalı olur.

Binaen’aleyh bir argo söz yahut kelimedeki, harfleri sukut suretiyle ayıplı sözü (“os…uk”, “b…k”, “hs…r”) gibi yazar, ya da “dübür”, “makat”, “yellenme”, “kokutma”, “yel”, “gaz”, “dübür rüzgârı”, “dışkı”, “kâzûrât”, “gaita”, “def-i hacet” gibi daha müsamaha edilebilir olanları tercih edersiniz.

* * *

Meşhur bir hadîs-i şerîf’te, uyuklama ya da uyku durumunda yellenme vuku bulabileceği, bunun da abdesti bozacağı hususu, büyük bir fesâhat, belâgat ve edep ile dile getirilmiştir:

Bu sahih hadîs-i şerîf’te, “Göz, makatın düğümü mesâbesindedir. O kapanırsa düğüm çözülür” buyurulmaktadır. Gördüğünüz gibi hadis metninde geçmez, ancak herkes Hazreti Peygamberimizin (salat’u selâm olsun ona) muradını anlar…

Hadîs-i şerîf “kişi uykuya daldığında yellenebilir, normaldir” mánâsı taşır ve fıkhi bir hükmün istinat ettiği delildir. Ehl-i Sünnet ilmilahellerinde, uyuduktan sonra abdest almadan ibadet etmemek, uyuklama öncesi abdestli olsa bile abdestini yenilemek, tazelemek gerektiği, uyku halinin tarifiyle birlikte yer alır.

Edeb konusunda ibretlik bir hadise de şudur: Hz. Ömer (ra), halifeliği zamanında mescidde, tam ezan öncesi cemaatten birinin yellenmesi üzerine bırakın asabileşmeyi, bağırıp çağırmayı, ne der biliyor musunuz?

Eylemin fâilini mahcup duruma düşürmemek için ezanın okunmasıyla birlikte cemaatin tümüne seslenir ve “haydi abdestlerimizi tazeleyelim” der. Kendi dahil herkes yeniden abdest alır, böylece o kişinin kim olduğu ortaya çıkmaz, adam mahçup olmaz.

İşte edeb böyle bir şeydir. Peygamber ahlâkının tezahürüdür. 07.07.2021

 

————————————————-
[1] Bedir Yayınları, İstanbul. Kitabın önsözünden: Milletlerin ve ülkelerin tarihlerinde akıl almaz arızalar vardır. (…….) bizim de başımıza böyle tarihi kazalar gelmiştir. Bunlardan biri, bin yıldan beri kullandığımız yazının yasaklanıp değiştirilmesi ve yerine Latin yazısının kabul edilmesidir. Bugün bu inkılâp herkese tabiî geliyor ve bu değişim bir oldu bitti olarak kabul ediliyor. Peki, bunun getirdikleri ve götürdükleri nelerdir; bilançosu menfi mi, müsbet mi olmuştur?

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER