Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

SARSINTI

Âfet (çoğ. âfât), önlenmesi elde olmayan büyük felâket, belâ, musîbet, bâdire olarak bilinirse de zengin Türkçemizde çok daha geniş bir mánâ yelpazesi vardır.

“Âfât-ı arziyye” deriz, zelzele, yangın, heyelân, sel gibi yer yüzü âfetlerine. Âfât-ı semâviyye de şimşek, yıldırım, fırtına, dolu gibi gök âfetleridir.

Ünlü edip ve şairlerimizden Nâmık Kemal, “Yarın niçin bulamayayım? diyecek kadar âfât-ı âlemden emin olanlar…” derken hem “âfât-ı arziyye” hem de “âfât-ı semâviyye”yi kasdediyordu.

“Şöhret âfettir” sözündeki gibi, “karı tam bir âfetti” derken de, insànı şaşkına çevirip aklını başından alacak kadar güzel kadın mánâsıyla belâ ve musibettir âfet.

Muhterem okur, bu kadar geniş anlatmaktaki amacım, âfetin yukarıda bahsetmediğim fakat bütün bu mánâların hamili SARSINTI üst mánâsı sebebiyle.

İster zelzele, isterse yangın, sel veya pandemi olsun her musibet sarsıcıdır. Fakat zelzele hâzâ (tam anlamıyla), hakka (hakikaten, elhak) sarsıntıdır. Yàni deprem yahut zelzele dediğimiz hadiseyi sarsıntıların birinci sırasında zikretmeli.

Netekim, insànların kıyameti mahallî zelzeleler de, dünyanın sonu büyük kıyamet de mahiyet itibarıyla sarsıntıdır. Kur’ân’da “o gün dağlar hallaç pamuğu gibi atılacak” şeklinde àyetler var.

Bugün yaşı müsait olanların aklına düşen 17 Ağustos 1999 depremi korkunç bir sarsıntıydı. Onbinden fazla (20 bine yakın) insànımız (inşá’allah şehid hükmünde) ölmüştü. Allah tekrarından korusun. Biz her sene milâdî 17 Ağustos’ta bunu hatırlıyoruz da neden hicrî takvimdeki yerini hiç merak etmiyoruz? Gece 03:02 idi ve Hicrî takvimle, 5 Cemâziyelevvel 1420’de vuku bulmuştu.

* * *

Hicrî Takvim demişken biraz genişletmek istiyorum. Malûmâlileri İslâm kültüründe geceler günlerden önce gelir. Meselâ “Cuma gecesi” Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gecedir.

Bu durum, Alaturka (Türk usulü) saatlerde gündüz imsâkla başlayıp akşam vaktine (gün batımına), gece ise, gün batımı yàni akşam ezanıyla başlayıp imsâk’a kadarki süre olduğu için böyledir.

Alaturka, aslında gün/gece ayarlı Amerikan sistemindeki AM/PM gibi. Fakat bizimki «öğle» değil, «akşam» merkezli. A.M, Ante Meridiem yàni «öğleden önce», P.M, Post Meridiem yàni «öğleden sonra» demek. Meselâ 17 Ağustos depremi A.M diliminde gerçekleşmişti.

Bizde her akşam namazı vakti yàni gün batımında, akrep ve yelkovan 12 rakamında üst üste getirilir saatler 12:00 olur. İlerleyen saatler buna göre gündüz 11 veya gece 11 gibi söylenir. (Yıldız Sarayı girişinde bir tane büyük alaturka saat var, görmenizi tavsiye ederim)

Bir Ömer Seyfettin (orijinal) hikâyesinde, “Çarşamba gecesi saat 5’de adam evine dönebildi” diyorsa Salı’yı Çarşambaya bağlayan gece akşam namazından 5 saat sonra adam evine dönebilmiş demektir. Yàni vakit bir hayli ilelemiştir…

* * *

SARSINTI dehşet verici bir şey. Allah büyük küçük tüm âfetlerden muhafaza eylesin cümlemizi. Ahir zamandayız, fitne büyüdükçe korkumuz büyüsün.

Açıklık saçıklık haramdır, fuhuşa tahrik ve teşviktir. Her erkek dişisini, maiyetindeki dişileri kıskanmalıdır. Yerli televizyon dizilerinde bile “ayol sen beni kıskanıyor musun yoksa?” falan diyor karı.

Sanki bu anormalmiş gibi. “Domuz eti yiyenler eşini kıskanmaz” derdi merhum ninem. Acaba bize domuz mu yediriyorlar dana eti diye?

Beklenen büyük İstanbul depremi… Korkutuyor değil mi?

Oysa korkulmaya layık olan yalnızca Allah’tır. Allah dilerse depremle, dilerse pandemi ile helâk eder. Bir toplum azgınlaşır haramı helâli unutursa dikey plandan terbiye edilir. Kendimize gelelim, ágâh olalım. 17.08.2022

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER