SES DEĞİL SÖZ ÖNEMLİDİR
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği tarafından gerçekleştirilen “Geçmiş zaman olur ki…” konulu programa konuşmacı olarak katılan TBMM eski Başkanı Bülent Arınç gündeme dair konularda açıklamalarda bulundu.
DİLİMİZE SAHİP ÇIKAMIYORUZ
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği ‘in dün düzenlediği programa konuşmacı olarak katılan Bülent Arınç ezber bozan ifadeler kullandı. Arınç dil ile ilgili yaptığı yorumunda şöyle dedi, “ Bir sokağa girdiğiniz zaman iş yeri levhalarına baktığınızda ‘Türk dili nerede burası nereye ait biz hangi şehirdeyiz hangi ülkedeyiz’ diye düşünebilirsiniz, şimdi bunlara İstanbul Fatih semtinde, Ankara’nın bazi semtlerinde Arapça levhalar da eklenmeye başlandı veya İstanbul’dan Taksim civarlarına çıkarsanız veya Beyazıt’ta bazı yerlere giderseniz Polonya dilinden Rusçaya kadar her dilde levhaların olduğunu göreceksiniz ama bize ait olanlar da böyle yani yabancılara hitap eden bir yerde belki onlara aşina gelecek bir levhanın bulunması gerekli ama bu memleketin evladı bu seferde Türkçeyi bozarak levhalar asmaya başladı ‘kahveci’ diyeceğine bazen ‘kahveciiii’ diyor ‘macun’ diyeceğine ‘maccun’ diyor. kendine göre tutturuyor bir melez dil ortaya çıkarmaya çalışıyorlar”
İLK ÖNCE RUH HASTASI SANDIM
Geçtiğimiz günlerde trafik polis ve bir kadın arasında geçen diyaloğa da değinen Arınç, “ Bir kadın avazı çıktığı kadar iğrenç bir sesle bağırıyor ‘herhalde ruh hastasıdır’ dedim meğerse çok akıllıymış bir de üniversitede akademisyenmiş ama istediği zaman öyle bağırıyor ki, insanın tüyleri diken diken oluyor. O ses sözün içinde hikmet olur, sözün içinde bilgelik olur, sözün içinde ihlas olur, sözün içinde samimiyet olur o yüzden bunu sen sesini yükseltme, sözünü yükselt. Unutma ki sağanak halinde yağan yağmurdan ziyade hafif yağmur toprağa işler ve bereket oradadır diyor. Yani kavli leyyin dediğimiz Kuranı Kerim’in içerisinde yumuşak söz insana tesir eder. Bağırmayacaksın, sözün güçlü olacak ve bunu sürekli yapacaksın” dedi.
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…
Geçmiş zamanla ilgili hatıralarına da değinen Arınç, “1966’da Ankara’ya geldim Ankara Hukuk Fakültesi’ni kazandım, sonra 70’in sonuna kadar burada kaldık. 70 Aralık’ta mezun oldum o dönemde yaşadığımız en büyük talihsizlik 68 toplumsal olayları, yani yine Fransa’da başlayan ama bütün dünyayı etkisine aldığı gibi Türkiye’yi de kasıp kavuran sol sağ kavgası olarak bizde daha çok ortaya çıkan 68 olayları çok ölenler oldu, çok yaralananlar oldu, kamplaşmalar oldu, silah girdi işin içerisine yurtlar işgal edildi, okullar işgal edildi okulun 4.katından atılıp öldürülenler başka arkadaşlarımız oldu. Bir felaket dönem yaşadık. Allah bir daha o günleri göstermesin ve göstermeyecek inşallah. Şimdi hükümetlerimiz döneminde askerin; darbeler, muhtıralar, ihtilaller, kaş çatmalar, gece yarısı bildirimleri devri tarihe karıştı bir daha gelmemek üzere Allah’ın izniyle” şeklinde konuştu.
ÇOK KONUŞMA HİKAYESİ
Teknoloji çağının insan ilişkilerine ne denli, zarar verdiğini, eskiden sohbetlerin içten yaşandığını dile getiren Arınç, ilginç bir hikaye ile de izleyenleri hem düşündürdü hem de güldürdü, “ iki arkadaş bankta oturuyorlar saat 11’e dogru hep susuyorlar konuşmak yok, 11 e doğru bir tanesi Hasan’a dönüyor diyor ki “yaa” Allah Allah, bir saat sonra Hasan Ahmet’e, Mehmet’e dönüyor “yaa” diyor akşama kadar başka laf yok sabah 9, akşam 19 misal yav iki laf kardeşim “yaa” bir sonra “yaa” bitti. Şimdi bundan habersiz yukarıda bunları seyreden bir üçüncü kişi var dostluk diyor ya, bu nasıl bi arkadaşlık, her sabah aynı banka oturacaksın beş saat, altı saat böyle muhabbet kuşları gibi bir arada olacaksınız. Yukarıdan birgün iniyor diyor ki ‘ben sizin muhabbetinize çok hayran kaldım yukarıdan size bakıyorum onuncu kattan buluşuyorsunuz oturuyorsunuz biriniz birine, biriniz birine konuşuyorsunuz beni de aranıza alır mısınız’ diyor. İkisi bir birine bakıyor alalım diyorlar. Ertesi sabah ikisi geldi ortaya da onu aldılar. Şimdi adam bekliyor ki muhabbet başlayacak yok, saat 11’ de gene Mehmet Hasan’a döndü ‘yaa’ dedi, adam sevinmiş orada herhalde başlıyorlar demiş. Bir saat sonra Hasan Mehmet’e dönüyor “yaa” diyor bizimki coşmuş ‘ya ya’ demiş. İkisi birden üstüne çullanmışlar ‘sen çok fazla konuşuyorsun’ demişler. Şimdi bi ‘yaa’ nın içinde elli sene var. O bir ‘yaa’ diyor ya çocukluğu geliyor aklına, okulu geliyor aklına, memuriyete başladığı geliyor.” dedi.
İSRAF EN BÜYÜK SORUN
AK Parti’nin ülkemizde çok önemli hizmetler gerçekleştirdiğini sözlerine ekleyen Arınç, israfla ilgili adımların atılması gerektiğini belirterek, “ Cumhurbaşkanı ziyaretinde bir bakıyorum vızır vızır araçlar. Bunların çoğu başdanışmanların, önünde arkasında başka bir arabayla geçiyorlar maşallah e bu yoktu bizim zamanımızda ha şimdi var çok daha iyi mi hayır bu da israf, israftan başka bir şey değil” dedi.
Dindarlık ayrı ahlak ayrı mı?
Dindarlığın ahlak ile bir olduğunu hatırlatan Arınç, “ Dindar olmakla ahlaklı olmak ayni şey midir diye anket yapıldı ‘aynı şeydir’ diye bir sonuç çıksın değil mi… Hayır ahlaklı olmak gerekmez diye bir sonuç çıktı. Böyle anketleri muhafaza ediyorum yani fecaadi göstermesi bakımından” dedi.
İsrafın haram olduğunu belirten Arınç sözlerini şöyle tamamladı,
“ Çocuklarımıza, torunlarımıza fazla söz geçiremesek bile biz kendimiz yapalım, israfı önleyelim. Ama biz devlet olarak hükümet olarak bize düşen kamudaki israfı ortadan kaldırmak. Sağlıkta o kadar çok israf var ki o israfı önleyebilseniz Türkiye’den vergi almaya gerek yok enerjide o kadar israf var, bürokrasi de o kadar israf var arkadaşlar doğruları söyleyeceğiz ve kim bununla mücadele ederse başımızın tacı.”