Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Adem Yavuz Irgatoğlu

Siyaset ve konfor ilişkisi

2023 seçimleri yaklaşırken iktidarı elde tutma ve iktidar olma hesapları bir hayli hız kazandı. İkili sohbetlerden küçük grup toplantılarına, salon toplantılardan ittifak programlarına kadar hemen her yerde iş dönüp dolaşıp seçimlere geliyor.

Siyasetin güç ve iktidarla olan ilişkisi dikkate alındığında, bu iktidarın elde edilmesiyle onun kimlerin çıkarına ve hangi amaçlar uğruna kullanılacağı da önemli bir mesele hâline gelir. Çünkü tarih boyunca pek çok iktidar sahibi, kendi iktidarlarının devamını/muhafazasını öncelikli olarak düşünmüştür. Öyle ki iktidarda elde edilen güç, kimi zaman iktidar sahiplerinin kendilerinin ve yakınlarının lehine kullanmıştır. Tarihsel süreç içerisinde yerel yönetimler ve merkezi idaredeki kadrolaşmalar bunun örnekleriyle doludur.

Aslında siyaset, bir meseleyi çözmenin, bir şeyi mevcut halinden daha iyi hâle getirmenin bir aracı olabileceği gibi aynı zamanda iyi bir hâli bozmanın, onu daha da kötüleştirmenin, güç için iyiliğin feda edilmesinin de aracı olabilmekte. Böyle olunca siyasetin teorisi ile pratiği bizi ister istemez ahlak tartışmasına götürür. Netice itibariyle siyaset veya siyasallıkta “taraf olma ve tercih etme” söz konusu olduğu için bu aynı zamanda ahlaki de bir konudur. Ahlakın söz konusu olduğu yerde konfor daha dikkat çekicidir. Peki, bizde durum nasıl?

Siyaseti, belediyeciliği, idareciliği konforlu koltuklarda oturma, lüks arabalara binme, milyonluk bütçeleri yönetme ve makamın gücünü kullanma olarak görenler bir hayli fazla. Eğer siyasetin sunduğu fırsatları sadece kişisel çıkarlarınız için belli bir kesime kullanırsanız hem bu dünyada hem de öteki dünyada vay halinize! Çünkü hayatı kendinize zindan etmiş oluyorsunuz ve sizden sonraki kuşağa en kötü mirası bırakıyorsunuz. Eğer size sunulan fırsatları ahlaki olarak doğru istikamette kullanırsanız o zaman siyaset çok anlamlı bir araçtır.

Bu nedenle toplum, bu topraklarda elleri nasır tutmuş cumhurbaşkanlarına, başbakanlara, bakanlara, milletvekillerine, valilere, kaymakamlara ve diğer yöneticilere özlem duymaktadır. Bu topraklar suya sabuna dokunmayan, sadece kendisinin ve etrafındakilerin konforunu düşünen yönetici ve siyasetçilere prim vermez. Bir yerde yol ve kaldırım yapılacaksa bu millet ilk önce belediye başkanlarının, genel müdürlerin, daire başkanlarının (fotoğraf çektirmek için değil, liderlik etmek için) eline kazmayı almasını ister.

Bu millet, acı günde üzülecekse, mutlu günde sevinecekse önce yanı başında yöneticisini görmek ister. Bu millet; tarlada, harmanda, ovada, yaylada, şehirde, köyde, kasabada, mahallede, sokakta her zaman yönetme erkini yanında görmek ister. Sadece seçim zamanlarında sahada olmak hem samimiye hem de vatandaşla olan gönül bağını sorgulatır.

Doğallıktan uzaklaşıyoruz, oysa bireyler, yöneticilerinde kendini görmek ister. Siyasetçilerin ayakları çamurdan gelmeli, çünkü ona oy veren köylü vatandaş, o çamurun kıymetini çok iyi bilir. Siyasetçilerin ve yöneticilerin arasında parasız mekteplerde okuyan, maden yataklarında çalışıp Anadolu’nun bağrından gelenler olmalı. Bu topraklarda milletin derdini özümseyen, onu içine sindirenlere ihtiyaç var. Bu topraklar, Anadolu’nun bağrından kopup, Türk milleti ile bütünleşip sorunları çözenleri/çözme iradesi gösterenleri bağrına basar.

Siyaset ve konfor ilişkisinde bu topraklar, dün olduğu gibi yarın da insanların yüzüne bakabilen politikacıları ve yöneticileri sever. Tarih, ihale peşinde koşanları, hanımefendi ve beyefendi görünüp de her türlü ahlaksızlığı yapanları değil; millete hizmet edenleri, gönüllere girenleri, ahlaklı ve adaletli yaşamı ilke edinip dünyayı bayındır kılarken ahiretini de kazananları altın harflerle yazar.  

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER