Taliban misâliyle İslâm’a saldırmak…

Bazı gizli Yahudiler, dönmeler (Sabetayistler) ve derin güçler her fırsatta İslâm düşmanlığı yapıyor ama bunu maskeli yapıyorlar. Taliban bu günlerde ağızlarından düşmüyor. Neden acaba?

Her cemaat ve ümmet içinde sert ve haşin tabiatlılar vardır. Hassidique Yahudiler ile ılımlı Yahudiler bir midir?

Gandi ılımlı bir Mecusiydi. Müslüman-Hindu çatışmasını önlemek, kan dökülmesine son vermek için bir İslâm büyüğünün türbesine gitmiş, orada Kur’ân okumuştu. Onun bu ılımlı ve uzlaştırıcı faaliyeti karşısında kin ve nefretinden kuduran fanatik bir Hinduist tarafından katledildi.

Müslümanların içinde de sert, müfrit kimseler ve gruplar olabilir. Onlar kesinlikle çoğunlukta değildir. Ehl-i İslâm’ın çoğunluğu, sevad-ı âzamı ılımlı, uzlaşıcı, toleranslıdır. Ancak tolerans kesinlikle dinin zarurî hükümlerinden ve müesseselerinden vaz geçmek, tâviz vermek değildir. Bu konularda taviz vermeyenleri “Taliban misâli” radikaller olarak göstermek büyük haksızlık ve sinsi bir İslâm düşmanlığı nişanesidir.

Müslümanların toleransına en güzel örnek, 1492’de İspanya’dan koğulan Yahudileri Dârü’l-İslâm’a dâvet etmeleri, onlara İslâm barışı şemsiyesi altında güven içinde yaşama hakkı tanımalarıdır.

Şu soytarılık yapan, İstiklâl Harbi müktesebatını rezalet sanan inkârcılara bakınız. Onlar ılımlı mıdır? Ilımlı olsalardı asırlarca kadınımızın tesettürü olmuş çarşafa saldırırlar mıydı? Zincirli çarşaflı bir kadın zincirlerinden kurtarılıyor ve ortaya çağdaş kadın (!) çıkıyor!.. Ne kadar manidar bir ılımlılıktır bu…

Ağızlarından demokrasi, temel insan hakları, hukuk kelime ve kavramlarını düşürmüyorlar. Peki, bunları niçin Müslüman çoğunluğa layık görmüyorlar? Yaptıklarına bakılırsa asıl gerici, asıl yobaz onlardır.

Tarih boyunca büyük ve örnek Müslümanlar gelip geçmiştir. Muhyiddin ibn Arabî ve Mevlânâ Celâlüddin Rumî ne kadar şefkatli ve merhametli, ne kadar asil Müslümanlardandır. Bir İbn Teymiyye’ye, zamane Taliban’a bunların dar görüşlülüğüne bakınız, bir de ibn Arabî’ye, Mevlânâ’ya bu mübarek simaların geniş ve evrensel ufkuna…

Türkiye’de Müslümanlar niçin, İngiltere’deki dindaşları kadar hür yaşayamayacaklarmış? Coğrafî bakımdan Türkiye’nin bir iklimi vardır. Bu iklim insan iradesiyle nasıl değiştirilemezse; kimlik, kültür ve kişilik iklimi de değiştirilemez. Tarihî ârızalar sebebiyle bir müddet, bir miktar zulüm ve baskı yapılır, fakat millî kimlik yok edilemez.

Müslüman oldukları, dindar oldukları, millî kimliklerine sımsıkı bağlı kalmak istedikleri için Müslümanlara düşman muamelesi yapmak hiçbir kimseye, hiçbir gruba yakışmaz. Dinî inançları yüzünden bazı insànları hasım olarak görmek medenî düşünceye aykırı ciddî bir yobazlıktır.

Bu ülkenin vatandaşı olan herkes Türkiyelidir. Hiçbirinin Türkiye’ye zarar vermeye, Türkiyelilerin bir kısmını dışlamaya ve onlara düşman gözüyle bakmaya hakkı yoktur.

Lâiklik (aslında lâikçilik) adına, kültür zemininin İslâm olduğu Türkiye’de dinin siyasete, kültür faaliyetlerine, iktisada, hukuka, sanata; tek kelimeyle hayata karışmamasını istiyorlar. İslâm dışı inançlar, felsefeler, ideolojiler, nazariyeler her şeye karışabilir ama İslâm karışamaz. Ya öyle mi? Kusura bakmayın efendiler o devr-i sâbık çoktan bitti.

Müslüman Türkiye’liler artık hür ve dominant. Artık hayata karışıyorlar, hayatın her alanını İslâm inancına göre tanzim ediyorlar. İtirazınız varsa ilmî gerekçelerinizle medeni ölçülerde yapın ama Müslümanlara hakaret cüreti göstermeyin, kötü olur.

İzmir’in gâvur işgalinden kurtarılamayışı rezaletleriniz en saftirik Türkiyeli tarafından dahi pekâlâ anlaşılmıştır. Belli ki artık belinizi ilânihâye düzeltemeyeceksiniz. Allah size fırsat vermesin. 14.09.2021