TRUMP VE KÜRESEL DÜZENİN DEĞİŞİMİ - II

Volodimir Zelenskiy’nin ABD ye yaptığı ziyaret ve Tump’la tartışmasının yankıları tüm dünya ülkelerinde ve özellikle de Avrupada yankılandı. AB ülkele...

Mar 7, 2025 - 18:59
TRUMP VE KÜRESEL DÜZENİN DEĞİŞİMİ - II
Volodimir Zelenskiy’nin ABD ye yaptığı ziyaret ve Tump’la tartışmasının yankıları tüm dünya ülkelerinde ve özellikle de Avrupada yankılandı. AB ülkeleri Londra’da bir toplantı düzenleyerek Ukrayna’ya desteklerini açıklamaya başladılar. Trump tartışmanın ardından demeç üstüne demeç vererek Ukrayna’yı ve AB ülkelerini köşeye sıkıştırmaya devam etti. Trump’un talimatıyla ABD Dışişleri Bakanlığı Ukrayna’ya sağladığı istihbarat desteğini çektiğini açıkladı. AB ülkeleri Ukrayna’ya destek verirken, savunma harcamalarını arttırma kararları almaya başladılar. Ülkesine dönen Zelensky ABD ile ortak çalışma gruplarının çalışmalara devam ettiğine ilişkin açıklama yaptı. Ukrayna ile ilgili kriz devam ederken Trump kongrede yaptığı konuşmasında Gölland’ı ve Panama Kanalını neye mal olursa olsun alacaklarını açıkladı. Bir yandan da Gazze’ye yönelik tehditlerine devam ediyor. Hamas’ın rehineleri derhal serbest bırakmasını isteyerek yoksa Hamas’ı yok edeceği tehdidini savuruyor. Kanada Başbakanı Justin Trudeau’ya vali diyerek aşağılamaya çalışıyor. Kanada ve Çin’e ek gümrük vergileri getireceğini dile getiriyor. Bütün dünya ülkeleri şaşkınlık içinde nasıl bir tavır belirleyeceklerini belirlemeye çalışıyor. Avrupa ülke liderleri, Trump-Zelenskiy tartışmasının ardından Ukrayna'ya desteklerini yinelemek için Londra'da bir araya geldi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Ukrayna ile Rusya arasında bir aylık ateşkes önerisinde bulundu. Bu ateşkesin başlangıçta kara savaşını kapsamayacağı, çünkü geniş cephe hattının izlenmesinin zorluklar barındırdığı belirtildi. Ayrıca, Avrupa'nın savunma harcamalarının artırılması gerektiği vurgulandı ve Ukrayna'ya hava savunma füzeleri de dahil olmak üzere önemli askeri yardımların yapılacağı açıklandı. Avrupa Parlamentosu'ndaki dokuzuncu Avrupa Parlamentosu dönemi için kurulmuş, liberal ve pro-Avrupacı bir siyasi grup olan Renew Europe grubu, Trump'ın "aşağılayıcı tavrı ve ifadelerini" kınayarak, Ukrayna'ya destek için "derhal ve kararlı Avrupa eylemi" çağrısında bulundu. Japonya Başbakanı Ishiba, Trump-Zelenskiy tartışmasının ardından bölünmeyi önleme sözü verdi ve Ukrayna'ya desteğini yineledi. Gürcistan'ın eski Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili, Trump'ın tutumunu eleştirerek, Avrupa'nın ABD'ye olan güvenini yeniden değerlendirmesi gerektiğini belirtti. Bu duruma tepki gösteren Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum ise, ABD’ni koyacağı yeni gümrük vergilerine karşı tedbirler alınacağını bildirdi. Hedef alınacak ABD'li ürünleri Pazar günü Mexico City'nin merkez meydanında, halka açık bir etkinlikte açıklayacağını söyledi. Donald Trump, hem ilk başkanlık döneminde hem de ikinci kez göreve geldiğinde, diplomatik teamülleri zorlayan, keskin ve sert söylemleriyle devam ediyor. Devlet başkanlarına doğrudan sert çıkışlar yapması, geleneksel diplomasi anlayışından farklı yaklaşımı tedirginlik yaratıyor. Peki, bu tür bir liderlik tarzı dünya siyasetine nasıl etki eder? Süreç aynı tempoda devam ettiği takdirde ülkeler arası ticarette olası sonuçlar neler olabilir? Trump’un doğrudan liderleri hedef alan açıklamaları, diplomatik krizleri artıracağı kesin. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e veya Avrupalı müttefiklerine yönelik sert çıkışları, ilişkileri kırılgan hale getirerek hem siyasi hem de ekonomik alanda çatışmalar sebep olur. Özellikle askeri güç sahibi devletlerle gerilimin tırmanması, yanlış anlaşılmaların ve beklenmedik krizlerin ortaya çıkması 3. Dünya Savaşının çıkmasını tetikleyebilir. ABD Dışişleri Bakanı, alnında haç işaretiyle Hamas'a seslenerek Trump’un Hamas’a ve esirlerin serbest bırakılmasına ilişkin açıklamalarına: "Ciddiye alsalar iyi olur" açıklamasıyla tehditler savurmasından sonra Arap ülkelerinin tutumu merak ediliyor. ABD ile Çin veya Rusya arasındaki ekonomik ve askeri gerilimlerin artması, dünya çapında birçok olası sonucu beraberinde getirebiliir. Bunları ekonomik, siyasi ve askeri açıdan değerlendirilebilir. Bu ülkeler arasında ticaret savaşlarının derinleştirilmesini tetikleyerek ABD ve Çin arasında zaten var olan gümrük tarifeleri ve yaptırımlar daha da sertleşebilir. Bu süreçte küresel tedarik zincirleri bozulabilir, özellikle enerji kaynakları gibi kritik sektörlerde krizler yaşanabilir. Küresel ekonomik büyüme yavaşlayabilir. Çin ve Rusya, ABD yaptırımlarına karşı bağımsız finansal sistemler geliştirmeye devam edebilir. Çin’in dijital yuan hamlesi veya BRICS ülkelerinin ortak para birimi projeleri devreye sokularak doların etkisini kırmaya yönelik bir hamle geliştirilebilir. Dolayısıyla ABD doları küresel rezerv para birimi olarak güç kaybedebilir. Tek kutuplu bir yapıdan zarar görecek olan ülkeler yeni politik birlikler kurma yolunu seçmek zorunda görülüyor. Örneğin Çin ve Rusya, ABD karşıtı daha güçlü bir ekonomik ve askeri ittifak oluşturma yoluna gider. Trump ve ekibi tarafından sürekli aşağılanan ve Nato’nun hamiliğinden ayrılacağını tehdit olarak sunmasına karşılık, Avrupa ülkeleri yeni bir savunma birliği oluşturma arayışlarını hızlandırmak zorunda. Süreç Çin ve ABD merkezli iki kutuplu bir dünya siyasetine doğru hızla yol alıyor. ABD’nin tutumu karşısında dünya ülkelerince “iki kutuplu dünyanın” ABD’yi dengelemesi için bir çözüm olarak görülebilir. Bu süreçte küresel güney ülkeleri Hindistan, Brezilya, Türkiye gibi devletler iki güç merkezi arasında denge politikaları izlemeye çalışabilir. Ya da yeni saflar oluşturma yoluna gidebilirler. Taraflar arasında siber saldırılar arttırılarak kritik altyapılar olan elektrik şebekeleri, finans sistemleri, savunma ağları hedef alınarak zarar verme yoluna gidilebilir. Tayvan krizi nedeniyle ABD-Çin doğrudan bir askeri çatışmaya girebilir. Rusya ve NATO arasındaki gerilim Ukrayna üzerinden doğrudan bir çatışmaya dönüşebilir. ABD, Çin ve Rusya hipersonik silahlar, yapay zeka destekli savaş sistemleri ve nükleer kapasitelerini artırabilir. Uzayda askeri üstünlük sağlamak için rekabet hızlanabilir. Ukrayna, Tayvan, Kuzey Kore-Güney Kore veya Orta Doğu gibi bölgelerde vekalet savaşları artabilir. Eğer gerilimler kontrollü şekilde yönetilmezse, küresel ekonomik kriz ve bölgesel savaşlar gibi senaryolar gerçekleşebilir. Ancak diplomatik yolların açık kalması ve tarafların rasyonel hareket etmesi, bu riskleri azaltabilir. Trump’un Avrupa Birliği liderlerine yönelik küçümseyici ifadeleri ve NATO’ya dair yaptığı olumsuz açıklamalar, Batılı müttefiklerin ABD’ye olan güvenini zedeleyebilir. Almanya ve Fransa gibi ülkeler, ABD’den bağımsız güvenlik politikaları geliştirmeye çalışabilir. Aynı şekilde, Asya’daki müttefikler Japonya, Güney Kore gibi devletler güvenliklerine ilişkin yeni tedbirler alma yoluna gidebilir. Oval Ofis'te bir muhabir Trump’a: "ABD'nin ödeme yapmayan NATO ülkelerini savunmayacağını bir politika haline getirecek misiniz?" sorusuna Trump, "Eğer ödeme yapmazlarsa onları savunmayacağım.” Diyerek NATO müttefikliği ile ilgili yeni tartışmaları beraberinde getirmiştir. Trump’un diğer liderlere yönelik doğrudan saldırgan tavrı, diplomatik ilişkilerde ani kırılmalar yaratabilir. ABD’nin geleneksel “dengeleyici güç” rolünden çekilmesi, dünya sahnesinde yeni aktörlerin yükselmesine zemin hazırlayabilir. Ancak bu, aynı zamanda kontrolsüz bir küresel düzensizlik riskini de beraberinde getirir. Sonuç olarak, Trump’un agresif ve öngörülemez siyaseti, küresel sistemde daha sert rekabetlere, yeni ittifaklara ve belki de diplomatik kaosa yol açabilir. Bu süreç, yalnızca uluslararası siyasetin geleceğini değil, küresel ekonomiyi ve güvenliği de derinden etkileyecek gibi görülüyor. Saygılarımla…

Tepkiniz Nedir?

Beğen Beğen 0
Beğenmiyorum Beğenmiyorum 0
Aşk Aşk 0
Komik Komik 0
Öfkeli Öfkeli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 0