Türk Musikisi Notları 2
Türk Müziğinde Enstrümanların Önemi (Organoloji)
Çalgıların türleri, tarihi, yapım biçimleri gibi konuları inceleyen bilim dalına ”Organoloji” denir. Çalgı (müzik aleti) ise müzik yapmak için kullanılan aletlere verilen genel isimdir. “Organoloji”de çalgılar müzik türlerine göre değil dönemlere göre yapısal ve işlevsel olarak değerlendirilirler. Bu değerlendirme sonucunda vurmalı çalgılar, nefesli çalgılar ve telli çalgılar olarak kategorilere ayrılırlar.
İnsanlık tarihinde bilinen ilk ve doğal müzik enstrümanı insan sesidir. İnsan sesi uğultu, ıslık çalma, öksürme ve esnemeye kadar çok çeşitli sesler çıkarabilir. Önceleri doğanın ve hayvanların taklit edilmesiyle haberleşme aracı olarak kullanılan insan sesine giderek ritim eklendi. Böylece müzik oluşumuna doğru adımlar atılmış oldu.
Farklı cisimlerin çıkardıkları sesler, ritimler bir düzen, sistem oluşturdukça kullanılan aletler de çeşitlenmeye ve gelişmeye devam etti. Böylece taş, kemik, ağaç parçaları gibi doğal malzemeler ilkel müzik aletlerinin doğuşunu sağladı. 2008’de arkeologlar Almanya’nın Ulm yakınlarındaki Hohle Fels mağarasında eski çağlardan kalma hayvan kemiklerinden yapılmış bir flüt keşfettiler.
Türk müziğine gelince bu tür müzikteki enstrüman kullanımları dönemlere ve coğrafyaya göre çeşitlilik gösterir. Geleneksel Türk Musikisinde kullanılmış olan sazların başlıcaları Çeng, Tanbur, Kanun, Santur, Kös, Kudüm, Çöğür, Daire, Cura, Zurna, Iklığ, Balaban, Nefir ve Kavaldır. Günümüzde bunların bazıları artık kullanılmamaktadır. Halen kullanılanlar olarak ud, tambur, kanun, ney, klasik kemençe, daire, kudüm, lavta sayılabilir.
Türk Halk Müziğine baktığımızda enstrümanlar belli bir ölçüde farklılık gösterir. Daha çok bağlama, saz, divan sazı, meydan sazı, tanbura, cura, çöğür, oniki telli, üçtelli, bozuk, bulgarı, ırızva, kopuz örnekleri verilebilir.
İlerleyen dönemlerde bunlara ud, kanun, keman, ney, tanbur, lavta, klasik kemençe, rebab, santur, tar,kudüm, def ve zil katıldı.
Zamanla bazı müzik türleri ile birlikte bazı müzik aletleri de unutulmaya karşı koyamadı. Osmanlı dönemindeki klasik ve halk musikisinde kullanılan bütün telli/saplı çalgıların atası olan Kopuz 18.yy’a kadar ancak devam edebildi. 10. ila 16. yy.lar arası çok revaçta olan Ud yerini l9.yy.’ın sonunda yeniden almak üzere 17.yy.dan itibaren Tanbur’a bıraktı. Tarihi Türk harpı Çeng’le,Türk pan flütü Miskal 19.yy.da, Santur ise 20.yy.da artık kullanılmaz oldu. Santurun vatanı İran diye bilinir ama uzun yıllar tutucu, bağnaz yönetimler tarafından kadın sesine benziyor diye yasaklanmıştı.
Günümüzde ud tekrar yoğun bir şekilde kullanılan bir temel enstrüman haline geldi. Önce batıda viola d’amore olarak tanınıp Sine kemanı adı ile Türk Musikisine giren Keman ve türevleri Viyola,Viyolonsel ve Kontrbas daha sonra Türk Müziğinde yerlerini aldılar.
Köçekçe ve Tavşanca adı verilen saray rakslarının eşlik sazı olan Kemençe ve Lavta 20.yy.da Klasik Türk Musikisine girdi. Saray danslarının sona ermesiyle de köçekçe ve tavşancalarla birlikte Çalpara da denen çengi çubuğu da tarihe karıştı.
Kaşık, kemençe ve Zilli Maşa bazı yörelerin halk danslarında kullanılmaları nedeniyle günümüze kadar yaşamaya devam ettiler. Bu çalgıların bazıları Mehterhane, Enderun ve tekkelerde kullanıldıkları için günümüze kadar gelebildiler.
Günümüzde doğu ve batı sazlarının kullanımları arasındaki fark giderek azalmakta. Batıda doğu müziklerinde kullanılan bazı sazlar artık dünyaca ünlü topluluk ve sanatçılar tarafından renk sazı olarak sıkça kullanılmakta. Doğu ve Türk Musikisi türündeki müziklerde de batı sazları giderek daha fazla yer almaya başladı. Bunun sonucu olarak müzik formlarındaki karşılıklı etkilenmeler sonucu daha zengin armoni ve melodi dokusu ile yeni dünya müziği oluşmaya başladı.
YORUMLAR