Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Türkiye’nin Son 50 Yılına Siyasi, Ekonomik ve Stratejik Bakış

Türkiye’nin son 50 yılına siyasi, ekonomik ve stratejik açıdan baktığımız zaman hiçbir şeyin eskisi olmadığını ve devlet olarak devası adımlar atıldığına şahit olmaktayız. Geçmişin dış baskılarından, siyasi ve ekonomik kumpaslarından bir nebze de olsun kurtulmuş bir Türkiye var şu anda. Türkiye siyasi, ekonomik, teknolojik, askeri ve istihbarı alanlarda olağanüstü adımlar attı. Artık güçlü bir Türkiye olarak uluslararası arenada yerini alarak adından söz ettirmeye başladı. Siyasi ve ekonomik darboğazı aşarak üretken bir ülke haline geldi. Terörle mücadele de devası adımlar attı. Terör örgütlerini adete süpürerek sınır dışına itti. Türkiye devlet olarak tarihte olduğu gibi günümüzde de mazlumun yanında zalimin karşısında olmuştur. Bugün İsrail zulmü, vahşeti ve soykırımı altındaki Filistin halkının yanında yer alarak İsrail’e karşı her türlü siyasi, ekonomik baskı ve yaptırımı uygulamaktadır.

Türkiye’nin son 50 yılına

Muhsin AKIL

Türkiye son 50 yıldır ne çektiyse koalisyonlardan ve siyasi krizlerden çekmiştir. Siyasi krizlerin ekonomik yansımaları ise topluma sirayet etmiştir. Bir ülkeyi ekonomik yönden etkileyen üç ana unsur vardır. Enflasyon, hayat pahalılığı ve fiyat artışı… Geçmişte birçok hükümet döneminde ekonomik krize yol açan sorunların temelinde sözkonusu bu üç kavramın topluma yansıması vardır. Maalesef siyasi istikrarsızlıklar ekonomik sorunları doğurmuştur. Türkiye’de ilk defa AK Parti hükümetleri döneminde istikrarlı bir ekonomik gidişat yakalamıştı. Maalesef pandemi (COVİD-19 Salgını), Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin/Hamas savaşları bu istikrarlı gidişatı bozdu. Alınan olağanüstü önlemlerle Türkiye inşallah yeniden siyasi ve istikrarlı bir gidişatı yakalar.

Zaten hayat pahalılığı, enflasyon, fiyat artışı birbirinin içinde ve birbirinin uzantısı olan ekonomik kavramlardır. Toplumda genellikle bu üç kavram aynı zannedilir. Fakat her birinin kendi orijinal kavram anlayışı vardır. Yani, enflasyon mal ve hizmet fiyatlarının sürekli artışı olarak tanımlanırken fiyat artışı parasal şişkinlik nominal milli gelirle gerçek milli gelire göre artmasından kaynaklanır. Hayat pahalılığı mal ve hizmetlerin hizmet fiyatlarının artışını/yükselişini ifade etmekle birlikte satın alınan mal miktarının gerçek milli gelire göre artmasını ifade etmektedir.

Yine Türkiye’nin 50 yıllık siyasi geçmişinde yaşanan koalisyonlar sebebiyle kısa süreli hükümetlerin iktidara gelmesi hem siyasi hem de ekonomik istikrarı baltalamıştır. Böylesi durumlarda hem devlet hem millet büyük yaralar aldı. Aynı zamanda yıprandı. Ama AK Parti hükümetlerinin son 22 yıllık süreç içindeki istikrarlı gidişatı Türkiye’nin siyasi ve ekonomik düze çıkardı. Ekonomik kalkınmayla birlikte Türk firmaları/şirketleri dünyada sıygın şirketler/firmalar arasında yerini alarak ülkeye olağanüstü girdiler sağladılar. Bu şirketler/firmalar hem kendileri kazandılar hem de Türkiye’ye kazandırdılar. Türkiye, yeni doğalgaz ve petrol yatakları ile enerji alanında dışa bağımlığı asgari düzeye indirmeyi başardı. Ayrıca savunma sanayiinde atılan devası adımlar Türkiye’nin hem güvenlik sorunu çözdü hem de dünyadaki güvenirliğini ve saygınlığını artırdı. Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle dünyanın beşten büyük olduğunu dosta-düşmana kanıtlamıştır.

Türkiye son 22 yıl içinde siyasi yönden istikrarlı adımlar atmıştır. Ukrayna-Rusya Savaşı’ndaki arabuluculuk girişimleri, tarım/gıda krizlerinde çözüm üretici adımları ve uluslararası ilişkilerdeki yapıcı manevraları küresel güçleri ürkütmekle birlikte Türkiye’nin güvenilir ve saygın bir ülke olduğunu kanıtlamıştır. Türkiye, Ortadoğu’da, Avrupa’da ve Arap ülkeleri arasında sözü geçen önemli bir ülke konumuna yükselmiştir. Aynı şekilde Türkiye’nin önderliğinde Türk dilini konuşan ülkeler olarak Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) kurulmuştur. Türk Devletler Teşkilatı arasına gözlemci statüsüyle Türkmenistan, Macaristan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de katılmıştır.

Türkiye’nin Filistin konusundaki hassasiyetin tüm dünya bilmektedir. İsrail’in Filistin/Gazze halkı üzerindeki zulmüne, vahşetine ve soykırımına seyirci kalmamıştır. Türkiye tam 75 yıllık Filistin politikası taviz verilmeksizin devam etmiştir. Türkiye gerek devlet olarak gerekse Millet olarak Filistin halkının yanında olduğunu her zaman hissettirmiştir. Gerek yardımlarıyla, gerek siyasi desteği ile ve gerekse uluslararası arenada Filistinlilerin haklarını savunmuştur. Bilhassa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllar önce İsviçre’nin Davos şehrindeki ‘One Minüte’ çıkışı hala hafızalarımızdadır. Türkiye’nin Filistin politikası Türk ve İslam dünyasına da örnek olmuştur.

Türkiye, son yıllarda hem içerden hem de dışardan çok büyük saldırılarla karşılaştı. Türkiye, PKK/PYD, FETÖ, DEAŞ/IŞİD ve irili-ufaklı terör örgütleri ve küresel emperyalist güçler ve yerli işbirlikçileri tarafından ablukaya alınarak çok büyük saldırılara uğradı. İçerde 15 Temmuz FETÖ darbe girişim, dışarda Suriye ve Irak’tan Türkiye’ye yönelik PKK/PYD, DEAŞ/İŞİD saldırıları… Şükür ki darbe girişimleri ve tüm bu saldırılar Türkiye’nin akılcı ve stratejik önlemleri ile atlatıldı. Dış güçler aynı şekilde siyasi partilerimizi de etkileyerek mevcut AK Parti hükümetine yönelik kurmuş oldukları tuzaklar bir bir bozuldu. Hazırlanan tüm oyunlar, kumpasları ve saldırıları bertaraf edildi.

Türkiye içerdeki PKK saldırılarını sınırların dışına itmeyi başarmakla birlikte ülke güvenliği için sınırlarının ötesinde terör örgütlerine yönelik operasyonlarını devam ettiriyor. Suriye ve Irak’ın 30 km derinlikte tampon ve güvenli bölgeler oluşturmaya başladı. Bilhassa yıllar sonra olsa da Türkiye-Irak arasında siyasi, ekonomik ve terörle mücadele konusunda birlikte adım atmak için yakınlaşmaları her iki ülke için çok iyi bir gelişme olmuştur. Bilhassa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13 yıl sonra Irak’ı ziyareti, 30 yıl sonra Türkiye-Irak sınırında ortak ASKERİ ÜS kurulması ve iki ülke olarak siyasi, ekonomik, askeri vs. birçok olanda işbirliğine gitmeye karar verilmesi geleceğe yönelik önemli adımlardı. En önemlisi de terörle mücadele konusunda ortak mutabakata varmaları…

AK Parti ilk defa geçtiğimiz yerel seçimlerde çok büyük bir oy kaybına uğradı. Maalesef AK Parti’nin uğramış olduğu bu oy kaybının ana sebebi (şu anda hala devam etmekte olan) yüksek enflasyon, fiyatların astronomik artışı ve hayat pahalılığıdır. Millet sandığa gitmeyerek AK Parti’yi cezalandırdı. Yani, AK Parti hükümetinin aklını başına toplaması için millet böyle bir tercih yaptı. Tabi ki bu durum CHP’nin işine yaradı. Zaten CHP’deki lider değişimi ne kadar zihniyetini etkilemese de ‘nerede hata yaptık’ diyerek yeni kararlar olmasına yol açtı. Yen bir kan, yeni bir soluk ve yeni bir enerji… CHP’nin 8 yıl sonra AK Parti hükümetine zeytin dalı uzatması Türkiye’nin istikrarı açısından çok önemli bir gelişmeydi.

Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel arasındaki yakınlaşmanın daha da olgunlaşmasını beklemekteyiz. Bu yakınlaşmalar Türkiye’nin lehine olacaktır. İçerde siyasi kavgalar, çekişmeler ve didişmeler olabilir. Önemli olan dışarıya karşı birlik-beraberlik. En azından dış güçlere karşı ortak mücadele verilmesi. AK Parti ve CHP yakınlaşmasının daha da yoğunlaşmasını ümit ediyoruz. Bir de yeni Anayasa hazırlıklarında mutlaka ve mutlaka birlikte hareket etmeliler. Sadece AK Parti, CHP değil tüm siyasi partilerimizin Anayasa konusunda hassas davranmaları gerekmektedir. Görüşü/fikri, etnik kimliği, inancı/düşüncesi ne olursa olsun (Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez vs.) hepimiz bir MİLLETİZ. Bu VATAN hepimizin. O yüzden BİRLİK ve BERABERLİK…