Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

X + Y + T = ? Denklemi…

X ve Y yalnız değil. Daha başkaları da var, fakat sonra gelen «T» mühim. Yàni Türkiye.

Türkiye’yi Dünya Siyaset Denklemi’nin dışında bırakmak artık mümkün değil. Türkiye dirayetli bir dış politika stratejisini takipte ısrarlı.

Ankara’dan üst düzey bir heyetin dünkü Libya ziyareti, ya da “başkent Trablus çıkartması” fevkalâde mühimdi. Bugün yapılacak NATO zirvesi ve 24 Haziran’daki İkinci Libya Konferansı öncesinde dünyaya, hasseten düvel-i muazzamaya verilmiş bir mesajdı bu ziyaret.

İlk olarak İtalya ziyareti sonrası Millî Savunma Bakanı Hulûsi Akar ziyaret etti Libya’yı. Ardından Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu başkanlığında, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, MİT Başkanı Hakan Fidan, İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve CB Sözcüsü İbrahim Kalın’ın yer aldığı üst düzey heyet Trablus’a gitti.

Bu ziyaret, Ankara’nın Libya ve Doğu Akdeniz konusuna psikolojik harp kulvarında gerçekleştirdiği diplomatik bir hamle. Malûm X, Y ve diğerleri denklemin dışında bir T’yi asla düşünmesinler. Her ne planlıyorlarsa Türkiye’yi mutlaka denklemin içinde görsünler mesajı sanıyorum yerini buldu.

Haysiyetli bir dış politika içerideki dengeleri de düzenler. Tarih boyunca, padişahlık devirleri dahil devlet aklı böyle işlemişti. Ordu seferden geri kaldığında oldu bütün karışıklıklar. Günümüzde ise sefer daha ziyâde diplomatik olarak gerçekleştiriliyor.

Yine de “ister isen sulh-u salâh, hazır ol cenge” düsturu mucibince sıcak harpler için de ciddî bir hazırlık şart. Dünya dengelerindeki kimi oynamalar bir kıvılcımın çakmasıyla her an patlayabilir.

I. Dünya savaşının ortamı ısınırken istemezükçüler; Cennetmekân Sultan II. Abdülhamid Han’ı tahtından indirme derdindeki İttihat ve Terakki ile Jön Türk tayfası bunu göremiyor, oralı olmuyorlardı. Zaten görseler çöizüm için kapasiteleri yeterli değildi. Nihayet Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Fransuva Ferdinand’ın, 28 Haziran 1914 günü Saraybosna ziyaretinde bir Sırp köpeğince öldürülmesi savaşı patlattı ve bizimkiler şaşakaldılar!.

Ve nihayet, koskoca cihan imparatorluğu, altı asırklık devasa çınar bu südübozuk tahtakurularının içeriden kemirmesiyle halkın «Çanakkale Destanı» gibi muazzam savunmalar vermesine rağmen birkaç senede yıkıldı gitti.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro başlangıçta çok iyi şeyler yaptı. Lâkin ihanet tayfası yine rahat durmadı. Dışarıdan süfle alıyor, batasıca şahsî menfaatlerini devletin menfaatine tercih ediyor ve her türlü muzır işin içinde yer alıyorlardı. M. Kemal Paşa’nın cumhurreisi olduktan sonra halka sırtını çevirmesi de onların dalâlet ve ihanetleri ile oldu.

Paşayı Peygamber gösteren mi ararsın, dalkavukluk tarihinde eşine rastlanmamış şerefsizce yaltaklanmalar mı hepsi piyasa yapıyor, paşa da maalesef bunlardan hoşlanıyordu. Gerçeği söyleyen Mehmed Akif gibiler kahrından yurt dışına gidiyor, manevî irşaddan mahrum kitleler de giderek Batı kültürünün cazibe alanında benliklerini kaybediyorlardı.

Muhterem okurlarım, Türkiye’yi yönetenlere laf sokuşturmayı bırakıp biz yegan yegan bu ülke, bu vatan ve bu devlet için neler yapabiliyoruz ona bakalım. Devlet dediğimiz de zaten bizlerden meydana geliyor. Asker senin evlâdın, polis hâkezâ. Sen dik durursan devlet dik durabilir. Sen teslim olmadan (“Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak”) bu ülke üzerinde kimse en küçük bir tasarrufta bulunamaz. 14.06.2021

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER