Eğitim; yeni kuşakların toplum yaşamında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları edinmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme… Nerdeyse dünya üzerindeki tüm canlıların temel ihtiyacıdır eğitim öğrenim. Bana kalırsa yemek yemekten bile önemlidir çünkü nasıl hazırlayacağınızı ve yiyebileceğinizi öğrenmezseniz aç kalır bir süre sonra ölürsünüz. Kadınlarımız ve kızlarımız başlarda çok uzun süre aç bırakıldılar. Kızlarımız için ilk yüksek öğretim kurumu, 1914 yılında İnâs Darülfünunu adı altında açıldı. Kadınlar bilim dünyasıyla ilk defa 1922‘ de tanıştı. Bu tarihte yedi kız öğrenci Tıp Fakültesine kayıt yaparak eğitime başladı. Bizleri doğuran ve hatta açlıktan ölmemiz adına yemek yemeyi öğreten mükellef canlıları senelerce kendi ellerimizle aç bıraktık. Kadınlara özel bir yasamız bile var kulağa hoş geliyor değil mi? Sanki ayrıcalıkmış gibi lakin hayır böyle değil, sebebi sürekli eziliyor dayak yiyor veya yok sayılıyor olmalarıydı. Kadınlarımızın kendi yaşadıkları ülkede hak sahibi olabilmeleri için bile senelerce beklemeleri ve bir kanunun buna izin vermesi gerekti. Kadınların politikaya katılımlarının ilk adımları Fransız Devrimi sırasında 1791 yılında Olympe‘de Gouges‘in kadın hakları bildirgesini yayımlamasıyla atılmıştır. Türkiye de ise sırasıyla bakılacak olursa; 1930‘da doğum izni düzenlendi. 1933‘de kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu ve Köy Kanunu‘nda değişiklik yapılarak kadınlara köyde muhtar olabilme ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi. Son olarak 1934‘de anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. Şimdi buraya kadar okurken çoğumuz dedik ki o zamanlar insanlar daha cahildi. Bilim ve teknoloji bu kadar gelişmemişti, onlar eski de kaldı. Maalesef bu fikri onaylayamayacağım. Bu gün de acımızı hiç kimse hissetmiyor. Her gün annelerimiz, kızlarımız, ablalarımız, anneannelerimiz… Kısacası ülkemizin her bir kadını ya dayak yiyor ya tacize veya tecavüze uğruyor. Ha şanslı olanlarımız da var onlarsa birkaç bakış veya rahatsız edici sözlerle kurtuluyorlar. Saydıklarımı kendi evlerinde, sokaklarda, otobüslerde aklınıza gelebilecek her yerde yaşıyorlar. Kimse ne devlet büyükleri ne de bir başkası buna dur demiyor. Bilinçli kesim her nefeslerinde bu oyunu bitirmek için çalışıp çabalasa bile bir kadını kurtarmak sesini duyurmak için uğraşırken bir diğerinin cenaze haberini alıyoruz. Şimdi Ece, Ayşe, Fatma veya Özge olarak değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nin genç bir bireyi ve Mustafa Kemal Atatürk‘ün torunu olarak devletimden rica ediyorum; bizlerin etek boyunu uzatmak yerine bize zulüm edenlerin mahkûmluk sürelerini uzatın, tahrik etmiştir demek yerine bizim vatanımız da böyle bir olay nasıl gerçekleşir diye düşünün. Aksi takdir de ya yarın ya haftaya ya da bir ay sonra yazılarımı okuyup yazık olduğu kızcağız hiç yere toprak oldu diyeceksiniz. Beni öldürmeyin! Bizlerden bu denli nefret etmeyin, yardım çığlıklarımıza kulak verin. Bir mahlukatın kontrolsüzlüğü sonucu bir kez daha hiç yere toprak altında unutmayın bizleri. Her kadının bir İlithiya olduğunu unutmadan yatağınıza girmenizi tavsiye ederim. (Yunan mitolojisinde doğum tanrıçası). Eğer bir gün gerçekten yok olurlarsa varlığınız yalandan ibaret kalacaktır. Annelerimizin, ablalarımızın ve kardeşlerimizin sokakta korkuyla ezilip büzülerek yürümesine izin vermemeliydik, vermemeliyiz.
YAZARLAR
TÜMÜ
YORUMLAR