30 Ağustos Zafer bayramımızı kutlarken o kahraman şehitlerimizin emanetlerine ne kadar sahip çıkıyoruz?.

Merhabalar Başkent postası nın kıymetli okurları.
Ağustos ayı olunca Büyük Türk milletinin Zafer haftasını 30 Ağustos Zafer Bayramını kutlamadan Baskomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ve silah arkadaşlarını ya İstiklal ya ölüm diyerek yedi düvele karşı Çanakkale yı geçilmez kılan kahramanlarımızı saygıyla minnetle ve rahmetle anmadan yazıma baslamak olmaz.Onlar bizler özgürce yaşayalim diye kendi canından vazgeçtiler . Ruhları şad olsun.Onların sayesinde ay yıldızlı bayrağımız özgürce dalgalanıyor.
Kahramanlıklarla dolu tarihimize bakınca gercektende sanlı Türk milletinin şanlı Atalarımızın torunu olmaktan gurur duyuyorum.Öyle büyük bir milletki yoksulluktan kırılan yiyecek ekmek bile bulamayan ama vatan savunması için
yalın ayak cepheye koşan o kahramanlar bir ulusun kaderini geleceğini kurtardılar.O kahramanlar savaşmak yerine kacsalardı bugünkü mülteciler gibi bizde vatansız kalırdık.Demekki destanlara sığmayan Yüce Türk millletine boşuna Yüce Türk milleti dememiş Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk .
Bizleri başkalarından ayıran işte bu vatan sevgimizdir.Bizler her zaman ve her şartta vatanımızı canımızdan üstün tutacağız her daim.
Gerçi biz vatanımızı canımızdan üstün tutuyoruz tutmasına da son zamanlarda ülkemizin her yanında çıkan orman yangınları derelerimize yapılan Hesler memleketimizin her köşesine açılan maden ocakları taş ocakları ülkemizin ve gelecek nesillerin emanetlerinin yok edilmesi : bunlara nasıl engel olucağız bilemiyorum.Dünyayi dize getirmiş atalarımız ama biz onların emanetlerine sahip çıkamıyoruz ne yazıkki.Dağımız deremiz ovamız vadimiz havamız suyumuz zehirleniyoruz. Vatanımızın tapusunu kanıyla canıyla ödeyen atalarımızın torunları olarak biz nasıl yaşayacağız bize bırakılan bu topraklarda..En yakın tarihte yaşanan İliç maden faciasını hatırlayın.Siyanur havuzunda ki toprak kayması sonucu tonlarca siyanür o bölgeyi zehirledi ordaki doğal yaşam yok oldu.Ama biz çok çabuk unuttuk.Aynı şekilde Şebinkarahisar daki siyanurlü zehirli atığın bölgeyle verdiği zararı ne çabuk unuttuk… Yaşam alanlarımız yok ediliyor.Kime hizmet ediyor bu maden ocakları .Kim bu maden ocaklarının sahipleri.Bir avuç insan cebini doldursun zengin olsun diye o bölge insanlarını yok sayan ordaki tabiatın doğanın ekolojik dengenin yok olmasını umursamayanlar kime hizmet ediyor..Havamız suyumuz toprağımız zehirlendikten sonra nasıl yaşayacağız. Ülkemizdeki kanser vakalarının artışından buna sebep olan etkenlerden hiç haberiniz varmı. Denizdeki ve akarsulardaki kirlilikten dolayı topluca ölen baliklardan haberiniz varmı.Kaz dağlarının altını üstüne getiren Kanadalı bir firma gelip benim memleketimin ak ciğerleri olan ormanları yok edebiliyor ama kendi ülkesinde bir ağaç kesebiliyormu acaba..Ulkemizden tonlarca altın madeni çıkarıp ülkesine götüren bu yabancılar zenginleşirken bize yıkılmış yok olmus talan edilmiş etkisi yüzyıllarca sürecek siyanürlü zehirli tüm zenginlikleri yağmalanmış maden yatakları bırakıyorlar Bu yok olan vatan toprağı değilmidir.Bu yok olan her karışı şehit kanıyla sulanmış vatanının hoyratca talan edilmesi suç değil midir.Bunun zararlarını bizim cekecegimizden haberiniz yok mu.Bir ulkenin yer yüzü yer altı zenginliklerini talan etmekte bir ülkenin gelecegini yok etmektir havasını suyunu toprağını zehirlemekte bir ülkenin geleceğini yok etmektir.
Dilerim artık bu madencilik ruhsatlari HES ruhsatlari kum çakıl taş ocağı ruhsatları ekmek dağıtır gibi dağıtılmaz artık.Parayla kirlenen havamızı zehirlenen doğamızı yok olan akarsularımızı maden sahası acmak için kesilen ormanlarımızı geri getiremeyiz.Bu ülkeyi yönetenlerin doğamızın geleceğimizin daha fazla yok edilmesine izin vermemesi dileğimle saygilar selamlar sevgili dostlarim. Sağlıklı günler diliyorum.Saglikli yaşam içinde sağlıklı ortamlar gerekir unutmayalım.