Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Said Paşazade / Araştırmacı yazar

AHLÂK BÜYÜSÜ

Tarihçi yazar Murat Bardakçı bey gözlem ve araştırmalarıyla “büyü” meselesini ele almıştı geçenlerde. Artan sığınmacı (mülteci, muhacir) sayısında, Suriye’li din kardeşlerimizin sayısı bir hayli fazla.

Bu adamlar arap kökenli, binaen’aleyh anadilleri Arapça. Arap kültürünün tahrif edilen din kültürümüz içindeki yeri de malûm. Osmanlı zamanında bile hayli büyü kitabı yazılmış. Elyazması oldukları için de, biz okuma özürlü Cumhuriyet nesilleri bunları alıp okuyamıyoruz.

Suriye’li mülteciler ise, sahaflarda buldukları el yazması ucuz (Arapça) kitapları alıyor ve uyanık olanlar bunlar içinden büyü formülleri çıkarıyor, Türkçe tercümesiyle birlikte bastırıp yayınlıyorlarmış.

Büyüye (maalesef) Şark’ta rağbet fazladır. Ben diyorum ki, giderek tırmanan hayat pahalılığı için de illâ ki, büyüden istifadeyi düşünmüştür birileri.

İnsànoğlu âciz kaldığı meselelerde (selim) akıl dışı çarelere (!) de baş vurur. Tarih boyunca “büyü” veya sihir denilen iş, bunların başında gelmiş. Osmanlı gibi dinibütün Ehl-i Sünnetin hâkim olduğu bir toplumda bile “büyü” işi ne denli yaygınmış ki, sürü sepet elyazması kitap telif edilmiş.

Hattâ Murat Bey, arada bazı ecnebi uyanıkların bu tür kitapların sahtelerini yazıp sattığından da bahsediyor: “Meselâ, eski bir gazetecinin 20. asrın ilk senelerinde Sirkeci’de o zamanlar gayet meşhur olan Meserret Kıraathenesi’nde oturup birkaç ay içerisinde yazdığı, daha doğrusu uydurduğu koskoca bir kitap, baskı üzerine baskı yapmış ve seneler boyunca Türkiye’nin en fazla satan kitaplarından olmuştu!”

Murat Bey, “İthal malı büyücülerin [mültecilerin] artması ile beraber, bu kitaplar şimdi kapış kapış gidiyor, hattâ bazı kitapçılar sığınmacılardan olan büyücülere kitapların orijinalleri yerine fotokopilerini satıyorlar! Aynı rağbet, internetten yapılan satışlara da gösteriliyor! Büyüye ve bu işlere inanırsınız yahut inanmazsınız, bu sizin bileceğiniz birşeydir ama büyünün hâlâ merak edilen, başvurulan ve rağbet gören sosyal bir vâkıa olduğunu inkâr edemezsiniz.” dedikten sonra yazısını, “Bu yazıyı, işte bu sosyal vâkıanın günümüzdeki vaziyetini anlatmak için kaleme aldım..”. diyerek bitiriyor.

Murat Bey’e teşekkür ederiz. Şu patırtı kütürtü, hay huy arasında fazla dikkat çekmeyen fakat mahiyeti itibarıyla hayli acı bir konuyu taşımış gündeme.

Dikkat çekti mi bilmiyorum ama bence haddinden fazla mühimdir bu konu. İçtimaiyat (sosyoloji) sahasının lüzumsuz (gereksiz) olduğunu söylerseniz akıl, ilim sahipleri münasip yerleriyle güler değil mi?

O hâlde “büyü” gibi halk içinde yaygın hastalıklı psikolojik işlerin de lüzumsuzluğunu iddia da aynı şekilde abestir. Eğer halkın çaresizliği, birilerince istismar ediliyor ve bu suretle kaz gibi yolunuyorlarsa insànlarımıza doğruları anlatmak vazifemiz.

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) tüm fitneleri şiddetle men etmişti.  Zira önce Allah men ediyordu bu tür şeyleri:

(Yahudilər, o kâfir) “Şeytanların; Süleymanın mülk(-ü saltanat ve nübüvvet)i aleyhine uydurub ta’kib etdikleri şeylere (yalanlara) uydular. Halbuki Süleyman asla kâfir olmadı. Fakat o şeytanlar kâfirdiler ki insànlara sihri (büyücülüğü) ve Bâbildeki iki meleğe, Hârut ve Mâruta indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki onlar (o iki melek), «Biz ancak fitneyiz (imtihan için gönderilmişizdir). «sakın (sihir, büyü yapıb da) kâfir olma» demedikçe (böyle uyarmadıkça) hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. İşte onlardan (o iki melekden) koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğrendiler. Halbuki (sihirbazlar) Allah’ın izni olmadıkça onunla hiç bir kimseye zarar verici değillerdir. Onlar ise kendilerini zarara sokacak, onlara fâide vermeyecek şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onlar muhakkak biliyorlardı ki onu (sihri) satın alan (ona revac veren) kimsenin âhiretden hiç bir nasibi yokdur. Onların kendilerini cidden ne kötü şey mukaabilinde satdıklarını bilmiş olsalardı.” (Bakara, 102)

Yahudilerin tarih boyunca birçok fitnenin içinde olduğu, Kur’ân’da iki kez lâ’netlendikleri bir hikâye değildir muhterem okur. Elbette aralarında böyesi sapıklıklara revaç vermeyenler de vardır, onları tenzih ederiz.

Lâkin şüpheniz olmasın (gûya üstün ırk olan) Yahudiliğin dünya hâkimiyeti için çalışan siyonizm, yeryüzündeki bütün kötülüklerin organizatörüdür. Büyü meselesinde de kesin parmakları vardır.

Oysa bizim tek büyüye ihtiyacımız var! O da ahlâk büyüsü. Nazarlarımızla, sözlerimizle, tüm hareketlerimizle bu büyüyü yapalım, yayalım. Büyümüz zor değil, meselâ kardeşlerimize selâm vererek başlayabiliriz. 05.06.2022

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER