Nöbetçi Eczaneler
Türkiye’nin sayılı iş insanlarından, gerek gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projeleriyle gerekse yaptığı projelerle gündeme gelen Remzi Akar, Başkent Postası’na konuştu.
İŞTE O ÖZEL RÖPORTAJ;
Remzi Bey öncelikle okurların sizi daha yakından tanıması için biraz kendinizden bahseder misiniz? Eğitim süreciniz nasıl ve nerede devam etti? Bu süreçte yaşadıklarınızın size müspet menfi dönüşleri oldu mu?
1981 Diyarbakır doğumluyum. Babam Musa Akar, ağırlıklı olarak devlete taahhüt işi yaptığı için şirket merkezimiz yetmişli yıllardan beri Ankara’dadır. Ankara Büyük Kolej mezunuyum. Bugün benim de halihazırda yöneticilerinden olduğum Akar Grup “İnşaat, Turizm, Akaryakıt, Mermer Maden, Özel konut projeleri ve Sağlık Turizmi” alanlarında hizmet vermektedir. Liseden mezun olur olmaz mesleki anlamda hizmet sektörüne, özellikle turizm işletme sektörüne ilgim olduğunu fark ettim. O yıllarda ve halen Ankara’da hizmet veren şirket bünyemizde bulunan AKAR international OTEL bu sempatime sebep olmuş olabilir. Üniversiteyi İngiltere’de okumaya karar verdim. Meraklısı olduğum alan için, gerek İngilizcemin gelişmesi gerek farklı kültürlerle bir arada yaşamam gerektiğini biliyordum. Ailemin de desteğiyle Lisans eğitimimi İngiltere’nin Cambridge şehrinde yer alan, Anglia Ruskin Üniversitesi, İşletme bölümünde tamamladım. Orada çok uzun yıllar kaldım, güzel arkadaşlıklar dostluklar edindim. Halen o zamanlardan tanıştığım arkadaşlarımla görüşmekteyim. Ayrıca İşletme alanında aldığım eğitim, profesyonellik anlamında bana çok şey kattı. Yetiştiğin topraklardan uzakta başka bir ülkede yaşarken, hangi aileye mensup olduğunuz, etnik kökeniniz vesaire gibi kriterler önem arz etmiyor. Orada salt kendiniz olarak göstereceğiniz sabır ve inanç, insanlar üzerinde uyandırdığınız sempati ve güven, tamamiyle sizin karakteriniz ve çalışkanlığınızdan kaynaklanıyor. Mezun olmamın ardından Türkiye döndüğümde otelimizi 6 yıl yönettim. Hayata dair her konuda tıpkı babamın bizi desteklediği gibi, ben de hayatı tanımaları ve vizyon sahibi olmaları, kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeleri açısından, çocuklarıma yol göstermek isterim. Akar Grubun bünyesinde yer alan diğer alanların kimilerinde yönetici kimlerinde network oluşturma kısımlarında yer aldım. Bugün ise AKAR HEALTH’in yönetiminde yer alarak, yıllar önce otelcilik ile giriş yaptığım turizm sektörünün sağlık kolunda da hizmet verecek olmamızın tatlı telaşı içerisindeyim.
Sizi ticarete iten faktörler nelerdi? Babanızın sizin iş hayatınızdaki rolü neydi?
Çocukluğumuzdan itibaren kardeşlerimle babamın iş ortamının içinde olduk. Örneğin şunu hatırlıyorum; İlkokulda ortaokulda tatil zamanları, taahhüt işlerindeki inşaatlarımıza giderdik. O sahayı solumak, yürütülen işlere şahit olmak bile, iş hayatına bakış açımızı geliştirerek çalışma hayatımızı şekillendirmeye vesile oldu.
BABAM MUSA AKAR BİZE PATRONLUĞU DEĞİL TECRÜBELERİNİ AKTARDI
Babam kendi emeğimizle kazanmamız için bizi yönlendirdi. Konfüçyüs’ün ünlü sözünde de aktardığı gibi, bize balık vermedi, balık tutmayı öğreterek büyük iyilik yaptı. Bugün kendi ayaklarımız üzerinde durmamızı buna borçluyuz. Her zaman varlığını hissettirdi ancak bizi kolaylığa alıştırmadı. Kendisi bugün bile gece/gündüz, tatil/hafta sonu demeden bizzat işinin başında durur. Babam çalışkanlığı ve işine duyduğu saygısıyla ailemizin idolüdür.
İş hayatındaki dönüm noktanız?
SORUMLULUK SÜRECİNDE YÖNETİME GEÇMEMİN İLK AYAĞI OTELCİLİK OLDU
İngiltere’den 2006 yılında mezun olur olmaz Ankara’daki Akar otelin başına geçtim. İlk ticari bağlantım orada başladı; işi ve işletmeyi idare etmeyi öğrendim. Yaklaşık 6 yıl devam ettiğim otelcilik dönemimin; mesleğe ilk adımı attığım sektör oluşu, aldığımız hem ulusal hem de uluslararası ödüller ile müşteri memnuniyet dönüşleriyle meslek yolculuğumda yeri apayrıdır.
İşletmecilik alanında İspanya’da küresel kalite yönetim ödülü aldık. Hem ülkemizi tanıttık hem de şehrimizi. Otelimiz ve şirketimiz için büyük bir gururdu. İş hayatının henüz başındayken, her ne kadar ödülün üzerinde adım yazıyor olsa da, bu başarının ardında, doğru bir ekip çalışması olduğunun, o zamanlarda bile bilincindeydim.
Otel sektörü sonrası diğer işlerle de iştigal etmeye başladınız. Nasıl gelişti?
Otel sektöründen sonra mermer maden sektörüne katıldık. Uluslararası niteliği bu sektöre o yıllarda merak duymamı sağladı. Lakin mermer işi otelcilikten ve inşaattan çok farklı bir iş. Bu sektörde de hizmet vermenin bize kattığı tecrübeyi kazanç olarak görüyorum. Şu anda ocak işini bıraktım, sadece ihracat yapıyorum. Türkiye’den taş alıp yurt dışındaki müşterilerimize ulaştırıyoruz. Özellikle Çin, Hindistan, Ortadoğu ile çalışıyoruz pek tabii bu pandemi vakasından sonra bu sektörde de azalma oldu.
İNŞAATTA ÖNEMLİ İŞLER YAPMAYA DEVAM EDİYORUZ
İnşaatta önemli işler yapıyoruz. Üniversite, hastane, öğrenci yurtları, cezaevi, adliye sarayı, bölge adliye mahkemeleri. Yani aklınıza gelebilecek her türlü devlete ait üst yapı işlerini tamamını yapıyoruz. Bunun yanında yurtdışında Kırgızistan’da Manas Üniversitesini yaptık. Afganistan, Kabil’de Türkoloji Enstitüsü Eğitim Kurumlarını yaptık. Özellikle Afganistan çok zor şartlarda yapılan bir işti. Afganistan’da herkes kolay kolay iş yapamaz ama girişimcilik de iş hayatı da biraz cesaret gerektirir. Savaş ortamı vardı. Çok şükür orayı da başarılı bir şekilde teslim ettik ve döndük. Topkapı Sarayı içerisinde yer alan “Gülhane hastanesi” restorasyonunu biz yaptık. Topkapı Sarayı’nın içerisinde uzun yıllar kaldık, oranın ruhunu yaşamak ayrıcalıktı.
Bir de konut projeniz var, detaylandırmak ister misiniz, ne aşamada?
Antalya’nın elit semtlerinden Döşemealtı’nda, içerisinde 44 adet havuzlu lüks villaların bulunduğu, “AKAR LIFE” adlı ultra lüks bir site yaptık. Akar Life, Akar grubun ilk özel konut site projesi olması bakımından, bizim için ayrıca kıymetli. İmzamız niteliğini taşıyacak bu özel projenin her detayına maksimum özeni gösteriyoruz.
ANTALYA’NIN EN LÜKS KONUTLARINI BİZ YAPTIK
En lüksü, iddia ediyorum; şu ana kadar Antalya’da yapılan en lüks konut projesini tamamladık. Ankastre ürünlerden tutun vitrifiyeye kadar Dünya markalarının ürünlerini seçtik. Yarın öbür gün insanların, “iyi ki yaşamak için bu siteyi seçtik” demeleri, bizim için en büyük mutluluk olacak ve bunu duymak için özenle çalıştık. Villalarımızın 44’ü de havuzlu, müstakil bahçeli, özel otoparklı. Güvenliği ve içerisinde sosyal tesisi olan çok güzel bir proje. Tamamlanınca satışa sunma kararı aldık. Bilindiği üzere artık günümüzde bu tarz büyük projeler, henüz temel aşamasında iken sanal sunumlarla veya 3 boyutlu maketlerle satışa çıkarılabiliyor. Oysa biz insanlar geldiğinde hangi villada oturacağını görerek her yönüyle duyumsayarak seçimlerini yapsınlar istiyoruz. Tek tip villadan kaçındığımız projemizde, tek katlı dan 3 katlı ya kadar farklı villa tipleri mevcut. Özel konut projesinde ilk işimiz olmasından mütevellit; bazı özellikleri ile sadece Antalya’da değil Türkiye’de de fark yaratacağını düşünüyoruz. Projenin ilçeye değer katacağına inanıyorum. Daha sonrasında Ankara’da da bu şekilde bir proje düşünüyoruz.
Sağlık alanına da yeni giriyorsunuz, bu alanı neden tercih ettiniz?
Sağlık turizmi entegreli bir diş hastanesi açıyoruz. Yurt içinden ve yurt dışından bütün hastaların ihtiyaçlarına cevap verebilecek, kaliteli bir sağlık tesisi kuruyoruz. Konyaaltı’nda Mayıs ayından itibaren hizmet vermeyi planlıyoruz. Antalya’nın dünyaca ünlü Konyaaltı plajının hemen yakınında olan binayı, ultra lüks bir diş hastanesine dönüştürdük. Son teknolojiyle hazırlanmış klinik ve laboratuvar cihazlarıyla hizmet vermemizin yanı sıra binamızın içinde kendi diş laboratuvarımızı da kurduk. Böylelikle gelen hastalarımız, diş tedavisi ile ilgili her hizmete, tek yerden konforla ulaşabilecekler. Ve bizde onları memnun ederek yolculamanın mutluluğunu yaşayacağız. Antalya’nın turistik niteliğinden ötürü misafirlerimiz daha çok yurt dışı bağlantılı oluyor.
TESİSİMİZLE TÜRKİYE’NİN SAĞLIK TURİZMİ’NE DEĞER KATACAĞIMIZA İNANIYORUM
Çok değerli ve her biri alanında başarılı ve tecrübeli ortaklarım var. Ekibimiz ile beraber uzun bir AR-GE çalışması yaptık. Organizasyonlarımızın -ulaşım, konaklama vb.- her türlü alt yapısını hazırladık. Gerek son teknoloji cihazları gerekse alanlarında uzman doktorlarımız ve kadromuzla Antalya’ya, Türkiye’ye değer katacağımıza inanıyorum. Türkiye’nin turizm başkenti olan Antalya’da bu işe atıldığımız için memnunuz.
Sağlık tesisi Antalya’da olacak. Antalya’yı seçme sebebiniz nedir?
Bu şehrin öncelikle turizmin başkenti olması kararımızda etkili olmuştur. 90’lı yıllarda Antalya Çamyuva’da otelimiz vardı. O dönemler hem tatil hem çalışmak için gidip geliyorduk. Sonraki yıllarda Antalya da mermer ocağımın bulunması sebebiyle buraya seyahatlerim sıklaştı. Pandemi sırasında da ailemle Antalya’ya taşınma kararı aldık. Çocuklarım burada okula başladılar ve farklı milletlerden sınıf arkadaşlarıyla uyum içerisindeler. Bu şehrin farklı uluslara kucak açması da sevdiğim yanlarından bir tanesi.
Anadolu insanı yardımseverdir. Bir Diyarbakırlı olarak siz de cömertliğiniz ve yardımseverliğinizle etrafta bilinen bir iş adamısınız. Bu hususta hayata bakış açınızı bir de sizden dinlemek isteriz.
Anadolu insanının yardımsever olduğuna katılıyorum. Çocukluğumdan beri evimizin kapısı hiçbir zaman kapanmadı. Hatta öyle ki tanımadığımız insanların gelip soframızda yemek yediği bile olmuştur. Hiçbirimiz sormuyorduk “Bu gelen kimdir?” diye. Her zaman misafirimiz olurdu. Doğu insanı özellikle de Diyarbakır insanı misafirperverdir, eli açıktır, cömerttir. Samimiyetle, hesap yapmadan, bir karşılık beklemeden paylaştıkça her şeyin çoğaldığında inananlardanım. Peygamber efendimizin de söylediği gibi “Yediğin değil, verdiğin senindir” sözü hayatımın mottosudur.
Biraz da sosyal yaşamınızdan bahseder misiniz? Birçok ünlü sima ile dostluğunuz olduğu halde sosyal medya hesabı kullanmıyorsunuz, özel bir nedeni var mı?
İşim gereği dışında sosyalleşmeyi tercih etmiyorum. Yapım gereği yalnızlığı ve sakin ortamları tercih eden biriyim. Sosyal medya kullanmayı tercih etmiyorum. Doğrusu çok göz önünde bulunmayı sevmiyorum.
Hobileriniz nelerdir? Hangi takımı tutuyorsunuz?
Müzik dinlemeyi çok severim. Özellikle türkü, türk sanat müziği, enstrümantel türleri dinlemeyi tercih ederim. Herhangi bir müzik aleti çalan insanlara gıpta ederim. Çocukluğumdan beri saz çalmayı çok isterdim hatta bunun için özel ders almışlığım bile vardır. Maalesef yarıda kaldı.
Yürüyüş yapmayı, yüzmeyi, masa tenisi ve bilardo oynamayı severim.
Koyu bir Fenerbahçe taraftarıyım
Seyahatleriniz sebebiyle dünya mutfaklarını da tatma fırsatınız oldu. Bu konuda değerlendirmeniz nelerdir?
Belki de damak tadı olarak türk mutfağıyla benzerlik kurmuş olmam sebebiyle en çok Meksika ve İtalyan mutfağını severim. Avrupa’da fast food kültürü daha yaygın. Bana sorarsanız Türk mutfağının zenginliğiyle başka ülke mutfakları kıyas bile edilemez. Ülkemin yemeklerinden Kuru fasulye, pilav ve döneri çok severim.
SON Olarak Remzi bey İŞ HAYATI İLE İLGİLİ gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Sevdikleri iş koluna yönelsinler. Bunun sağlayacağı motivasyon ile gerçek başarıya ulaşacaklardır. Yılmadan çalışmak ve kendilerine inanmak bu yolda onlara her kapıyı açar. Dürüstlük ve çalışkanlığın sonu her zaman muvaffakiyet getirir. Her konuda dürüstlükle kaybetmeyi, yalanla kazanmaya tercih etsinler. Ahlaklı yaşamak bunu gerektirir. Zira dürüst davranırken kayıp olarak gördükleri şeyler onlara uzun vadede tecrübe olarak dönecektir. Ya kazanırlar ya da yolu öğrenmiş olurlar. Değişime açık olsunlar . dünya trendlerini ve akımlarını takipte olsunlar. İnandıkları yolda cesurca risk almaktan çekinmesinler. Bir de çalışma ekiplerini iyi seçmelerini öneririm. Nice güzel fikirler doğru ekiple yola çıkılmadığı için heba olmuştur
Son olarak kendinize ve sevdiklerinize zaman ayırın.
Remzi Bey bize zaman ayırıp bu güzel röportajı yapma imkanı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim Seyfi Bey.