Allah insànoğluna akıl vermiştir. Aklı gayb yàni doğuştan – sonradan aklını yitirmiş olanın dinî sorumluluğu yoktur.
Allah akıl ve zekâ vermiş, lâkin kullanmaz. Yahut kötüya kullanır, fitne çıkarır, kendini de ona uyanları da helâk eder. Bu en kötü gaflettir.
Âyet-i celîle’de “Andolsun ki biz cin ve insden bir çoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalbleri vardır, bunlarla idrâk etmezler; gözleri vardır, bunlarla görmezler; kulakları vardır, bunlarla işitmezler. Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir. Hattâ daha sapıkdırlar. Onlar gaflete düşenlerin tá kendileridir…” buyurulmuştur
Meâlini verdiğimiz ifadenin orjinalinde بَلْ هُمْ اَضَلُّۜ (bel hum edâllu) tâbiri var. Bel, hattâ, hum onlar, edâllu (daha sapık, daha dalalettedirler) mánâsındadır.
Yàni insàn fıtraten (yaratılış olarak) hayvanlardan üstün olduğu halde, Allah’a teslim olup iman etmediğinde hayvanlardan bile aşağı bir derekeye düşmüş oluyor. Zira hayvanlar dahi Allah’a teslim olmuş, isyan etmemişlerdir.
Kalpler idrâk etmeyince, gözler (hakikate) kör kalır. Onca delillerine rağmen Allah’ın varlığını göremiyor, onca ses Hakka çağırırken işitemiyor! Fıtraten körlük veya sağırlık değil manevî körlük ve sağırlıktır bu.
Bunlar mucizelere inanmazlar. Mucizeler Peygamberlere verilmiş harikalardır. Meselâ Musâ (a.s) asasını vurunca Kızıldeniz yarılmış ve kavmi salimen geçmiştir. Buna gel-git diyenler, med-cezir müddetini bile hesap etmiyorlar.
Musâ (a.s) ve kavminin peşindeki Firavun ordusu daha ayak izleri kaybolmadan aynı yere gelmiş ve Allah’ın mucizesi olarak suyun üzerlerine kapanmasıyla boğularak gebermişlerdi. Hattâ rivayete göre Firavun bile bunun Allah katından olduğu idrâkiyle, son anda “Musâ’nın Rabbine iman ettim” demişti.
Allah (c.c), Peygamberimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece Mekke’deki Mescid-i Harâm’dan (Kâbe) Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya bir binekle (Burak) en hızlı jetler gibi[1] yolculuk ettirmiş ve mi’râc hadisesi gerçekleşmişti.
Cebrail (a.s) dahil başka hiçbir kulunun çıkma izni olmayan nihaî noktaya Sidretü’l-müntehâ’ya yükseltilmiştir Hazreti Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz.
Markadan Müslüman gafil inkârcılar buna da inanmazlar. Oysa İsrâ isimli 17’nci Sûre’de de tafsilatıyla anlatılır. Bunlar da (isrâya) inanıyor görünür, fakat yine kafalarına göre yorumlarlar. Onlara göre gece yolculuğu rü’yâdır!
Oysa, bu Sûrede gece yolculuğu ve mi’râctan maksadın Peygamberimize (salat’u selâm olsun ona) àyetleri (kâinatı ve zaman boyutunu aşan hakikatleri) göstermek olduğu beyan edilerek pekiştirilmiştir.
Muhterem okurlarım, namazlarımızda Fatiha okurken Allah’a sığındığımız iki fena durum vardır. Bunlardan ilki, Mağz(d)ûbün-aleyh, yàni kendisine gazap olunmuş, Allah’ın gazabına uğramış olan (kimse) demektir. İkincisi de DÂLL(lîn). (ﺿﺎﻝّ) Ar. ḍalālet, doğru yoldan sapmaktan ḍāll vaziyetidir.
İnkârcı gafiller, dâll ve mağdûbün-aleyh zümresidir ve Fatiha’nın “Gayril mağdubi aleyhim” duâsı aynı zamanda bir ihtardır. “Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyin” ihtarı. Yàni Diyalog fitnesinin (de) panzehiridir bu… Fakat bazıları beş vakit okuyor, mánâ ve ehemmiyetini idrâk edemiyor. Etselerdi FETÖ gibi bir musibetle karşılaşmamış olurduk…
− FETÖ bitti…
− Sen öyle san… Onların mü’minleri dâllîn’e sürükleme planları bitmez. Feto ölür, yerine İsmaloğlu gelir… Ágâh ol. 19.11.2022
———————————————-
[1] Savaş pilotluğu da yaptığım için iyi biliyorum. Alçak irtifadan hızla geçen jetler hem büyük gürültü koparır, hem de meydana getirdikleri vakumla aşağıda varsa çadır gibi şeyler uçururlar. Müşrikler yolda buna şahid olmuş ve sonra bunun mi’râc için yolculuk àyeti olduğunu öğrenince bir kısmı imana gelmişti.
YORUMLAR