JURNAL, latince aslı «journal» olan ve “bir kimse aleyhine yüksek bir makāma verilen gizli rapor, ihbar yazısı” mánâsındaki kelimedir.
Arkeologlar Derneği, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Yusuf Kaplan’ın “Arkeolojik emperyalizm, bu topraklardan İslâm’ın izlerini siliyor ama biz uyuyoruz yine!” başlıklı ve 25.06.2021 tarihli yazısını beğenmemiş, meslekdaşımızı doğrudan suçlamış, internet sitelerine koydukları bir Basın Açıklaması ile jurnallemişler yàni.
Verdiğimiz linkten bu (Atatürkçü geçinen) Arkeologlar Derneği sitesini açacak olursanız sayfanın sağında kalpaklı bir Atatürk resmi, solunda ise eski cahiliye araplarının putları gibi ucube bir heykel, ortada ise Arkeologlar Derneği serlevhası altında bunun ingilizcesi (Turkish Archaeologists Association) yer alıyor.
Şâir Eşref, “Bir taraftan sûiistîmal edilmezse eğer / Sözdeki jurnallerin esmânı milyonlar değer” (Birilerince kötüye kullanılmazsa eğer / Sözdeki şiir veya nesir yoluyla kötülükleri ortaya dökme sanatı olan hicvin değeri milyonlarca altın eder) demiş.
Sözdeki jurnal eski hiciv ustası şairlerin birinin kötülüklerini kamuya böyle edibane bir şekilde şiirle duyurmasıdır. Jurnal biri aleyhine gizlice ihbarda bulunmak, hiciv ise bunu aleni fakat aynı zamanda edebi surette gerçekleştirmektir.
Şimdi bu arkeologların yaptığı işe dönersek, burada suistimal bir taraftan ya da birilerince değil, bizzat kendilerince yapılmış. Görev ve yetkilerini fikir hürriyetinin fevkınde görüp meslekdaşımızı jurnalliyorlar. O hâlde bu jurnalin, yalnız şair Eşref indinde değil, herkes için değeri ne olabilir? Hiç ya da sıfır.
Komediye bakınız ki meslektaşımıza önce “Devlet Kurumlarımızdan ve arkeologlardan özür dilemenizi bekliyoruz” diyor, ardından da “Ayrıca Cumhuriyet Savcılarını 2863 sayılı kanuna muhalefet ettiğiniz için de göreve davet ediyoruz” jurnalini yapıyorlar!
Bir kere o kanunda arkeolojik kazıların genel-geçer amacı zikredilir. Kanunla kimsenin arkeolojik bazı kazıların Yusuf Kaplan’ın bahsettiği şekilde Türkiye Yunan çocuklarının, Türk olmayan ne kadar anasır varsa onların malıdır anlamına gelecek surette ve buna uygun coğrafi yerlerde yapıldığını söylemesini men etmez.
Şair Eşref misâli söyleyecek olursak,
Kazarak kendini bul bulacaksan, kazdığına değsin, / Elin gâvuruna peşkeş çekeceksen kazman, kepçen devrilsin. (Şair Ercan)
Daha amblemine bile İslâm öncesi putlardan birini koyuyor sonra da bunların tenkidine bozuluyorsun. Atatürk’ü de her samimiyetsizin yaptığı gibi kalkan, paravan olarak kullanmaktan utanmıyorsun!.
Sitenizde yaptığım ufak bir gezinti bile ideolojik olarak nerelerde ve nasıl durduğunuzu ayan beyan ortaya koyuyor.
Beyhude saldırmayın. Hiçbir savcı, sizin bu suistimal tezgahınıza gelmez. Hukuk, iz’ân ve irfân işidir. Yàni, önce akıl ve mantık, binaen’aleyh muhakeme işidir, sonra kanun.
Hangi savcı “Boşuna demiyorlar değil mi ‘zulüm 1453’te başladı’ diye! Yarın ‘zulüm 1071’de başladı’ derlerse hiç şaşırmayın!” ifadelerinde suç unsuru bulabilir?
Suçlayacak şey bulamayınca işi terör örgütlerine kadar götürmek, «çamur at izi kalsın» hinliğinden başka nedir? Kazmacı[1] arkadaşlar, “Bilimi inkâr ettiğinizde de bu işin son durağı ne yazık ki IŞİD’e kadar varmak oluyor…” diyor, sonra hızını alamayıp “Taliban DAEŞ/İŞİD”e kadar giderek akıllarısıra jurnallerine keskinlik kazandırmak istemişler.
Hukuk fakultesinden yeni mezun bir savcı adayı bile bunları yemez. Kininiz ve kahrolası ideolojiniz aklınızı dumura uğratmış da haberiniz bile yok.
Bin gün süren 28 Şubat sürecinde falan olsaydı tamam. Düşünce suçu denilir ve âlimAllah adamı doğduğuna pişman ederlerdi. Lâkin şimdi?
Ben savcı olsam bu jurnalle gelenleri yargılar ve toplumda kin ve nefreti tahrik suçundan içeri tıkılmalarını sağlardım. 28.06.2021
—————————————-
[1] Gerçek arkeologlar kusura bakmasın onları tenzih için bu tâbiri kullanıyorum.
YORUMLAR