«Gözler bugünkü toplantıda» diye yazmışlar. Zavallı ücretlilerimiz de âileleri de yetkililerin söyleyeceği rakamı bekliyor.
Devlet “fazla verirsem işveren işçi çıkaracak” diyerek çıtayı yükseltemiyor. Sendikacılar hikâye, işçi (çalışan, emekçi) kesimin asıl dediğine bakmak lazım:
Çalışanlar “bu rakamlardaki bir ücret ile geçinemiyoruz, ekmek dahil her şey on misli arttı (bizim ücretler de on kat artsın)” diyor.
Vaziyetin en güzel ifadesi “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık…”
Bir dost meclisinde yine yeri gelmiş ve bu sözü söylemiştim. Hazirundan biri “yahu sakal bırakan mı kaldı?” dediydi muzipçe. Cevaben dedim ki,
“Sözün sahibi sakallıymış ve sakallılar da o devirde çokmuş ki bu söz böyle darbı mesel olarak nesilden nesile intikal etmiş…”
Lâkin adamın dediği bugün şu meselede aklıma bir alternatif getirdi: Düşündüm de herkes sakalı kesse rahatlıkla aşağıya tükürebilir.
Yàni aşağıyı (işçileri) berhava etmek lazım. O zaman ne asgari ücret konuşulur ne de rakamı…
− Be adam işçiler, çalışanlar olmazsa çark nasıl döner?
− Ben alternatifi söyledim. Çarkın sahibi düşünsün gerisini.
Ya bu deveyi güdecek ya bu diyardan gidecek… Başka bir deyişle ne kadar ekmek o kadar köfte…
Bir insanı aç bilaç çalıştırmak revâ-yı hak mı? En güzeli Asgari Ücreti Tesbit Komisyonu bizim sualin cevabıyla çıksın rakam açıklamaya:
Asgari ücret, revâ’yı hak mı? Yàni rakam hakka uygun ve münasip mi?
* * *
Emekliler maaşlarını beğenmiyorsa dönüyor köye. Ya çalışanlar? Onlar ne yapsın? Ev kirasını ödeyemiyor. Sokakta mı yatsın?
Yeri gelmişken, bendeniz bilerek “revâ-yı hak mı?” dedim. Bazı cahiller gibi “Allah’tan revâ mı?” demedim.
Hangi niyetle olursa olsun, yàni ister “Allah’ın gücüne gider, Allah bunu hoş görmez” anlamında söylenmiş olsun, isterse isyan anlamı taşıyan zahirî mánâsında, bu laf yanlıştır.
Bunun doğrusu böyle bir ihtiyaç zuhur ettiğinde “revâ-yı hak mı?” (hakka hukuka uygun mu) demek.
Revâ, Farsçadan dilimize geçmiş yaygın kullanılan bir kelimedir. Lâyık, uygun, yerinde, münâsip mánâları var. Dil, gönüldür. Gönlümüzü ifade ederken en güzel şekilde dile getirmeliyiz meramımızı.
Meramımızı yàni istek, niyet yahut maksadımızı. Bugün işten, işçiden, işverenden bahsetmişken misâl:
Meramınızı insàn kaynaklarına veya doğrudan işverene doğru, fasih ve güzel bir biçimde anlatamazsanız hak ettiğiniz halde belki işe alınmaz, mağdur olursunuz.
İnternette rastlamıştım, ecnebi bir kadın (J. R), “İş görüşmesini bitirmeden önce onlara soracağınız son soru, ‘Benim hakkımda, bitirmeden önce ele alabileceğimiz herhangi bir endişeniz var mı?’ olmalı” demiş.
Gözler yalan söylemez denilmiştir. Gönlünüzde gizli olanı gözlerinizle de ifşa edersiniz belki ama her kişi erbabı değildir. En iyisi siz kendinizi (meramınızı) güzel ifade etmeye bakın.
Yüz-ikiyüz kelime ile, “şey, eee, yàni, evet, hayır, okey” diyerek konuşan biri üç üniversite bitirdim dese akıllı bir işveren onu işe almaz. Onun iletişimi (muhavere ve muhaberesi) bozuk olacaktır çünkü. 20.12.2022
YORUMLAR