Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Askıda Fetva!

Dünya Müslüman Alimler Birliği bu kanlı sürecin başında bir fetva yayınlandı. Fetva şu şekilde: “Gazze’yi soykırımdan ve kapsamlı yıkımdan kurtarmak için hükümetler ve resmî ordular acilen müdahale etmelidir. Sayıları milyonları bulan resmî orduların kışlalara hapsedilmesi, silahlarının paslandırılması, sistemlerinin çökmesi hiç makul değildir. Filistin’de cihat etmek ve oraya yardım etmek, dinî bir farizadır.

Dünya Müslüman Alimler Birliği

Askıda Fetva!

Dünya Müslüman Alimler Birliği bu kanlı sürecin başında bir fetva yayınlandı. Fetva şu şekilde: “Gazze’yi soykırımdan ve kapsamlı yıkımdan kurtarmak için hükümetler ve resmî ordular acilen müdahale etmelidir. Sayıları milyonları bulan resmî orduların kışlalara hapsedilmesi, silahlarının paslandırılması, sistemlerinin çökmesi hiç makul değildir. Filistin’de cihat etmek ve oraya yardım etmek, dinî bir farizadır. Filistin’i, Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı ve Gazze’yi soykırım ile yıkıma terk etmek, Allah’a ve Rasulü’ne ihanettir ve büyük günahlardan biridir.”

Bu fetva 7 Ekim’den beri hâlâ askıda. Uygulayacak yöneticileri bekliyor. Ne hazindir ki, İslam dünyasında yönetimler dinin, aklın ve vicdanın gereğini yerine getirmiyor. Fas’tan Endonezya’ya sayıları iki milyarı bulan ümmet.. 57 ayrı kafese/ulus devlete kapatıldıklarından bu azgınlar canlarımıza kıyıyor… Aynı anda ayaklarını yere vursalar zelzele meydana getirebilecek sayıda bir ümmetin gözleri önünde Gazze, soykırıma uğratılıyor.

Dünya Müslüman Alimler Birliği’nin fetvasında vurgulu bir şekilde sayıları milyonları bulan resmî orduların kışlalara hapsedilmesi, silahlarının paslandırılmasının akla ziyan olduğu ifade ediliyor. Bu orduların Filistin’de cihat etmesinin dinî bir fariza olduğu ilan ediliyor. Filistin’i, Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı ve Gazze’yi bu şekilde soykırıma terk etmek Allah’a ve Rasulü’ne ihanettir, deniyor.

Buna rağmen hiçbir yönetim bu çağrıyı üzerine alınmıyor. Vallahi bu yönetimlerin hiçbiri, ümmetin iradesini yansıtmıyor. Ümmet uyku uyuyamıyor, ciğeri yanıyor, kalbi sökülüyor, acı boğazında düğümleniyor da bu yönetimler harekete geçmiyor… Geçtik, ticaretlerini bile kesmiyorlar… Ümmet iradesinin/otoritesinin gasp edildiğini gösteren tarihî bir süreci deneyimliyoruz. Sayıları milyonlara varan orduları komuta eden yönetimlerin bu çağrılara kulaklarını tıkamalarının sebebi, “Bebek Katili” Blinken’ın çağrısına kulak kabartmış olmalarıdır.

Orduları Denklem Dışında Tutan Kim?

Bu sürecin başında, ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Netenyahu’ya şöyle demişti: “ABD var olduğu sürece, asla ve asla kendinizi savunma gereği duymayacaksınız. Zira biz, her zaman sizin yanınızda olacağız.” Bu, kafirin oğlu açıkça şunu söylüyor: Bölgedeki işbirlikçi yönetimlerimiz hiçbir şekilde bu yaptığınız katliamlardan dolayı size saldırmayacak(!). Sizi temin ederim ki, kendinizi savunmaya gerek duymayacaksınız! Çünkü biz her zaman sizin yanınızda olacağız.

Kulaklar, Blinken’ın çağrısıyla tıkanınca, maalesef halkların çığlıkları duyulmuyor! Halklar adına âlimlerinin çağrıları böylece askıda kalıyor. Evet, “askıda fetva”

Halkı Müslüman olan ülkelerin yönetim ve ordularından şimdiye kadar Alimler Birliği’nin fetvasını üzerine alınan çıkmadı. Görevi, koruma ve güvenliği sağlama olan ordular, mabetlerimizin harimi çiğnenirken, ondan daha kutsal canlarımız parça pinçik edilirken bile yardım çağrılarını üzerlerine almıyorlar…

Bu, İslam coğrafyası için ciddi bir güvenlik tehdidine işaret ediyor. Bu güvenlik tehdidi hepimizi, ümmetin âkil insanlarını, kanaat önderlerini ve bütün toplum kesimlerini alarma geçirmelidir. Nasıl olur da bizim ordularımız, kardeşlerimiz ve evlatlarımızdan oluşan ordular, kadınlar ve çocuklar katledilirken yerlerinde durabilir?

Bu, asla olağan karşılanacak, kabul edilebilecek bir şey değildir! Yıllarca bize bunu kanıksatmış olabilirler. -Öyle ki, neredeyse onlara çağrı yapmak akıllara bile gelmiyor.- Hayır! Böyle bir mezalim karşısında orduları denklem dışı bırakmak ancak ödlek “İsrail”in arzusu olabilir! Evet bu, tanklarından çıkamayan, aslında bir asker gibi savaşamayan “İsrail”in işine yarar. Evet, böylesine feci bir ihmal ancak, “İsrail”in savaş kabiliyetinin olmadığını bilen Amerika’nın işine gelebilir. Çünkü Dışişleri Bakanı Blinken’ın dediği gibi Amerika, “İsrail”in kendisini savunma gereği duymayacağı bir şekilde ordularımızın devre dışı kalmalarını istiyor. Dolayısıyla “Türkiye’yi denklemin içine çekmeye çalışıyorlar” şeklindeki iddianın tam aksine Türkiye, Pakistan vb. güçlü bölge ülkelerini/ordularını denklem dışında tutmaya çalıştıkları açık ve nettir. Bu nedenle ordulara çağrı yapmamak, ısrarla onları denklemin dışında tutmak, şer’an, aklen ve stratejik olarak büyük bir hatadır.

Düşününüz Allah aşkına; “İsrail” sözde en profesyonel kuvvetleri Golani Tugayı’nı geri çekmek zorunda kalıyor. Günlerdir televizyonlarda emekli generaller “İsrail” ordusunun paçozluğunu konuşuyor; “Bunlar askerse biz değiliz” manasında uzman analizleri yapılıyor. Kesinlikle doğru. El yapımı silahlarıyla mücahitler, dünyanın -sözde- en güçlü ordusunu haşat ediyor. Ama dünyanın 10. sırada en güçlü ordusuna sahip Türkiye, nükleer güce sahip Pakistan ve diğerleri, hâlâ denklemin dışında!?

Tamamen bu sebeple, Alimler Birliği’nin fetvası çok mühimdir. Her ne kadar şimdiye kadar bu fetva askıda duruyor olsa da, üzerine alınan bir yönetici çıkmadıysa da üzerlerine alınıncaya kadar kesinlik bu çağrı yinelenmelidir. Kalp krizinden ölümle pençeleşen birinin bulunduğu mecliste doktorun öylece bakakalması makul değildir. O mecliste bulunan diğerlerinin doktorun bakakalmasını “yeni normal” olarak benimsemeleri ise hiç makul değildir. Ona “kimliğini” ve yeminini hatırlatmak, müdahale etmesi için çağrıda bulunmak, diğerlerinin üzerine aklın, vicdanın hem de dinin yüklediği bir farizadır.

Yoksa doktorluk mesleğini seçmiş insanların bu durumları ve onların bu durumlarını “normalleri” olarak benimseyen toplum, kendi elleriyle helaklerini hazırlıyor demektir. Bu helak, yukarıda dikkat çektiğim güvenlik riskleridir. Bu vahim durumu “normal” görmeyi sürdürdüğümüz sürece, bu riski birlikte büyütüyoruz demektir. İslam’ın coğrafyasında ordular da böyledir. Onlar canları ve mukaddesatı korumak için varlar. Başta akil insanlar, kanaat önderleri, alimler olmak üzere tüm toplum kesimlerinin onlara ısrarla bu görevlerini hatırlatması aklın, vicdanın ve dinin gereğidir.

Amerika ve “İsrail”in korktukları için ısrarla denklem dışında tuttukları ordulara onlardan daha ısrarlı bir şekilde çağrıda bulunmak gerekir. Mermer olsa zaman içinde aşınır. Salatin camilerinin mermer eşiklerindeki aşınmayı görmüşsünüzdür. Orduları komuta eden yöneticilerin kulaklarını, Allah’ın şu uyarısıyla aşındırmak gerekir:

[اِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً اَلٖيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـٔاًؕ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَدٖيرٌ] “Eğer siz seferber olmazsanız Allah sizi elem veren bir azapla cezalandırır, yerinize başka bir topluluk getirir ve siz O’na zerrece zarar veremezsiniz. Allah’ın her şeye gücü yeter.” [Tevbe Suresi 39]

Kaynak : https://kokludegisim.net/makaleler/askida-fetva