Baykar’ın İtalyan Havacılık Şirketi Piaggio Aerospace’i Satın Alması Büyük Yankı Uyandırdı

Piaggio Aerospace ve Avrupa Pazarı

1884 yılında kurulan Piaggio Aerospace, uçak üretimi, motor bakımı ve bileşen üretimi gibi geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. Şirketin en dikkat çeken ürünleri arasında “Gökyüzünün Ferrarisi” olarak anılan P.180 Avanti jetleri ve prototip insansız hava araçları (İHA) yer alıyor. Uzmanlar, Baykar’ın Piaggio’nun altyapısını kullanarak Avrupa pazarında güçlü bir yer edineceğini ve yeni nesil İHA’larla bölgedeki rekabeti artıracağını öngörüyor.

İtalyan Basını: ‘Dönüm Noktası’

İtalyan medyası bu gelişmeyi büyük bir heyecanla karşıladı. La Republica, bu satın almayı “stratejik bir dönüm noktası” olarak nitelendirirken, Corriere della Sera gazetesi Türkiye’nin İHA üretimindeki başarısını vurguladı. İtalyan Ticaret Bakanı Adolfo Urso ise bu hamlenin Piaggio’ya uzun vadeli bir gelecek sunduğunu belirtti.

Baykar ve İtalya Donanması

Baykar’ın ürettiği Bayraktar TB3 İHA’larının, İtalya Donanması’nın radarına girdiği ve Cavour uçak gemisi ile Trieste amfibi çıkarma gemisinde kullanılabileceği iddia ediliyor. Uzmanlar, TB3’ün düşük operasyon maliyetleri ve yüksek performans özellikleri sayesinde İtalyan Donanması’na önemli avantajlar sağlayabileceğini ifade ediyor.

Türkiye’nin Savunma Sanayiinde Dışa Bağımlılığı Azalıyor

Piaggio’nun teknik altyapısı ve bilgi birikimi, Baykar’a motor geliştirme sürecinde önemli bir ivme kazandırabilir. Bu gelişme, Türkiye’nin savunma sanayiinde dışa bağımlılığını azaltarak, yerli üretimi daha ileri bir noktaya taşıyabilir.

Yeni Nesil İHA’lar ve Gelecek Planları

Baykar, Piaggio’nun P.180 Avanti II gibi ürünlerini geliştirerek hem askeri hem de ticari alanda yeni nesil İHA’lar üretmeyi planlıyor. Şirketin çok rollü devriye uçağı projeleri, deniz ve kara gözetleme, elektronik istihbarat ve haberleşme gibi alanlarda yüksek performans sunmasıyla dikkat çekiyor.

Baykar’ın Piaggio Aerospace’i satın alması, yalnızca iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin savunma sanayiindeki küresel etkisini artıracak. Bu stratejik hamle, Türk savunma sanayisinin geleceği açısından bir dönüm noktası olarak görülüyor.