Beyin sahipleri ve “beyinsizler”

İnsan biyolojik olarak da bir harikadır ve bunun en öne çıkan misâli «beyin» denilen organımızdır. Evrensel tıp ilmi h&a...

Ağu 23, 2021 - 06:03
Beyin sahipleri ve “beyinsizler”

İnsan biyolojik olarak da bir harikadır ve bunun en öne çıkan misâli «beyin» denilen organımızdır. Evrensel tıp ilmi hálâ bu gri et parçasının sırlarından (bizzat en ünlü âlimlerin ifadeleriyle) ancak yüzde 10’una vakıf. O da hakkıyla değil. Yürek acım bir misâl ile devam edeyim:

Merhum kızkardeşim Hatice Şûle MS (Multiple Sclerosis) hastasıydı. 20 yaşında ilk belirtileri ortaya çıkan ve çok geçmeden de işin en üst beyin uzmanlarınca teşhisi konulan bu hastalıkla 27 yıl, onun da yarısı yatalak ve son beş yılında «trakeostomi»li olarak yaşadı, 47 yaşında vefat etti.

Allah her ikisine de gani rahmet eylesin, annem “nazar oldu bu kız” deyip dururdu. Bir de onun kadar iyi bakamayız diye aynı durumdaki tüm anneler gibi “Allah’ım onun canını benden önce al, hemen ardından da benimkini” diye bir duâsı vardı ki, aynen kabul oldu. Araları 24 gün.

Merhume Allah vergisi yüksek IQ’sü (zekâsı) dünya güzeli çehresi, boyu posu ve fakat daha ziyâde (bu zamanda) tam imanlı bir genç kız oluşuyla dikkat çekiyordu. Milletvekilleri, nice hatırlı âileler oğullarına istiyor fakat bunların çoğu kapıdan içeriye bile giremiyor, telefonda reddediliyorlardı. Kapıdan girebilenlere de “MS hastalığı”nı peşin peşin söylüyor, bedbaht olmasınlar diye kapıyı gösteriyorduk.

Merhum babam çok okuyan, bilge ve Hava Kuvvetlerinde “Profesör Astsubay” lakabıyla anılan biriydi. Şûle matematik ve edebiyat dehasını (evet ikisi birarada) ondan almış diyorduk. (Biz tam alamamışız belli ki)

Hasılı gerçekten de nazar oldu (nazar haktır). Şimdi Karacaahmet Kabristanında babamla aynı kabirdeler...MS beyne musallat olan en tehlikeli hastalıktır. Bu yüzden de semptomlarını vs. epeyce okurdum.[1].

Beynimiz, nöronlar yàni sinir hücrelerinden oluşan bir ağla vücudumuzu yönetir. Sinir ağları uzuvlara ulaşır; kalp, damarlar, kaslarımız, bunlara yollanan oksijen ve tüm enzimler «beyin emirleri» ile aktiftir.

Bir yokuş mu çıkıyorsunuz kalbinize daha fazla atması ve yanında daha kuvvetli sıkışması (tansiyon) emrini verir. Akciğer aynı anda mesajı alır ve “emret komutanım” diyerek daha sık nefes almamızı sağlar. Kan daha hızla ulaşır tüm uzuvlara. Böylece taşıdığı oksijen ve sair enzimlerle o zorlu işte muvaffakiyetinizi sağlar.

Bisiklete mi biniyorsunuz? Dengeyi o sağlar. İç kulaktaki helezonlarda dönen sıvı cidarındaki sinirlere sinyali verir ve onlar da bu sinyali saatte 435 km hızla beyne ulaştırır, beyin üç eksendeki vaziyetinize göre yapmanız gereken şeyi size salise geciktirmeden bildirir. Siz bunların hiçbirinin farkına bile varmazsınız.

Uzatmayalım, bin örnek yazsak az çünkü. MS belirtileri (semptomları) ile devam edelim:

− Yorgunluk, bitap düşme.
− Vücudun değişik bölgelerinde gövdede, yüzde,
kollar ya da bacaklarda uyuşukluk, karıncalanma, güçsüzlük,

− Denge ve/veya yürüme bozukluğu,
− Dilde peltekleşme gibi konuşma bozuklukları,
− Mesane ve bağırsak problemleri,
− Baş dönmesi (vertigo benzeri haller),
− Görmede bulanıklık (çift görme).

Dikkatinizi çekmiştir, beynin neredeyse tüm fonksiyonlarının bozulmasıdır bu hal. Fakat buradan yola çıkılarak kesin bir tedavi bulunamadı...

Tıp tahsili yapmadım fakat min gayr’i haddin diyorum ki, “tedavi moral ile başlar. Yàni ruhsal durumun müspet kontrolüyle.” İmdi düşünelim. Hastasınız ve daha içeri girerken “Feşmekân Hastanesi” tabelası karşılıyor sizi. Oracıkta, kapıda moraliniz çökecek ve kolay kolay şifa bulamayacaksınız demektir.

Oysa Osmanlı ceddimiz zamanındaki gibi binalarının üstünde “Feşmekân Şifahanesi” yazmış olsaydı “hmmm şifa bulacağım” der, o moralle de iyileşirdiniz Allah’ın izniyle.

Ve beyin öyle bir şey ki hem biyolojik hem ezoterik sırlarla dolu. Beynin ruhla nasıl bir alışverişte olduğu biyolojinin konusu değil. Lâkin soytarıların, hokkabazların, medyumların da işi olmamak gerekir. Bu iş akıl sahipleri için dinlerin ve elbette Hak Din İslâm’ın mevzusudur.[2]

Burada hemen ilâve edelim. İmanları hakkıyla kalplerine sinmemiş olanlar “Müslümanım” deseler de kuruntulardan, şüphelerden arınamıyor, hattâ bazıları neredeyse imanını kaybedecek derekeye kadar düşebiliyor.

Bunlar hidayete zıt yàni nâkıs (ing.negative, zengin Türkçemizde menfi) yönde ilerliyor ve şunu bile diyebiliyorlar: “Kur’ân’da neden (bizim başlıkta da yer alan «beyinsizler» gibi) argo ve/veya aşağılayıcı, hakaretamiz tâbirler yer alıyor?”

Bu bakış açısı menfidir. Müsbet olanı ise Kur’ân’ın yàni Allah kelâmının asıl muradı olandır. Zira Kur’ân’daki bazı «bedduâ, lâ’net, hakaret» tâbirleri aslında aşağılamak için değil, bilakis merhameten (Allah'ın merhameti sebebiyle)dir.

Eğer böyle olmasaydı insanların milyarlarcası Kur’ân’ın “Hak Dinin Hak Kitabı” ve ou inzal edenin (indirenin, Allah’ın) ilâh olduğuna inanmazdı.

Bu işin mantık (akıl yürütme) ile alâkalı ciheti. Din âlimlerinin gördüğü ve anlattığı diğer hususlar da şöyledir: Kur’ân’daki bazı bedduâ ve lâ’netler, her kişiye değil, zalimler, akıl sahibi oldukları halde inkâr edenler ve insànlara zulm edenlere yöneliktir.

Ve Kur’ân, (Firavun, Nemrut gibi) bazı tarihî kötü şahısları hedef alarak bu tâbirleri kullanır. Zira madalyonun öteki yüzünde Allah’ın en güzel vasıflarla yarattığı kulları da vardır. (Bknz, Tîn Sûresi)

İnsàn,  hayvanlardan, hattâ Peygamberimiz (salat’u selâm olsun ona) ve ümmetinden sahabeler, Muhiddin Arabî, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Velî, Hacı Bayram-ı Velî gibi gerçek evliyâlar mükemmel akla ve imana sahip olduklarından meleklerden bile üstün kullardır.

Eğer Allah’ın amacı imtihan etmek için yarattığı kullarını bilâteşbih, kötü öğretmenler gibi peşin peşin aşağılamak olsaydı birkaç misâlle zikrettiğimiz nice müsbet örnekler de aynı Kur’ân’da yer alırlar mıydı?

Herşey zıddıyla kaim olduğuna göre Allah, müsbete karşı menfiyi de zikretmiştir ve bu en üstün öğretim tekniği, en üstün belagattir. 23.08.2021


--------------------------------
[1] Arama motoruna “MS hastalığı” yazın, okuduğunuzda MS’i neden öne çıkardığımı anlarsınız.
[2] Büyü, hipnoz, Uzakdoğu alternatif tıbbı da bunlarla ilgileniyorlar. Biz bu yazıda onlara girmedik.