Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muhsin Akıl

Birey, Aile ve Toplum Olarak Geceleri Rahat Uyuyabiliyor Muyuz?!

Eğer ki günlük yaşamımız herhangi bir terslik yok ise, güllük-gülistanlık içinde yaşayıp gidiyorsak, herhangi bir sorundan dolayı şikayetçi değilsek (günümüzü gün ediyorsak) vardır mutlaka bir terslik!..

Rahatımız, huzurumuz, mutluluğumuz yerindeyse, aile efradımızla ve çevremizle hiçbir sorunumuz yoksa, akşamları evimize geldiğimizde televizyonun başına geçip rengarenk dizilerden birini nefes nefese izleyebiliyorsak, parmağımız televizyon kumandasının tuşlarında dolaşırken haber kanallarını es geçerek müzik ve eğlence programlarından birine odaklanarak bütün dikkatimizle seyr-i aleme dalıp huzur ve mutluluk içinde o geceyi rahat uyuyarak geçirebiliyorsak mutlaka güncel hayatımızda vardır bir terslik!..

İçinde oturduğunuz ev kendinizin ise, iyi-kötü bir de arabamız var ise, elektrik, doğalgaz ve su faturalarımız tıkır tıkır ödeniyorsa, hiçbir kimseye borcumuz yok ise şayet, kazancımız yerinde ve sorunsuz bir hayat yaşıyorsak işte o zaman ya devletten bihaberiz ya da milletten: yani, yaşam felsefemizin ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ mantığı içinde olduğunuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Düzenli/sistemli bir hayat içinde sabah evden çıkıp akşam eve dönünceye kadar sadece iş yorgunluğu ve stresi var ise üzerimizde ve başka da bir şey düşünemeyecek haldeysek şayet kapitalist sistemin çarkları arasında sadece egoist bir yaşam tarzı ile dünyaya bakıyoruz demektir!..

Hafta sonları eşimizi, çoluk-çocuğumuzu yanımıza alıp lüks bir lokantada soluğu alabiliyorsak ve güle-oynaya o haftanın stresini/yorgunluğunu atıp huzur içinde eve dönüp derin bir uykuyla sabahlayabiliyorsak şayet yaşamımızda çok büyük eksiklikler olduğunu hatırlatmak isterim!..

Aynı şekilde hafta sonu tatilleri (tiyatro, sinema, eğlence vs.) ile sorunsuz geçiyorsa ve ülke sorunları umurunuzda değilse, siyasetten bihabersek, ekonomik sorununuz yok ise, gelecekle ilgili endişelerden uzak iseniz mutlaka yaşamınızda sorgulamanız gereken çok önemli şeyler vardır demektir!..

Oturduğunuz semtte, sitede, apartmanda komşularınıza bir yabancı kadar uzak esiniz, iş-güç yoğunluğundan ve zaman darlığından dolayı eş-dost-akraba ziyareti alışkanlığımız yok ise ve sadece kendimiz(ailemizi) düşünerek dar çerçeveli mutluluklar ile yetiniyorsak mutlaka geçmişimize gidip nereden nereye geldiğimizi sorgulayarak (bugünlere gelirken geçirmiş olduğumuz aşamaların da hesabını yaparak) kendimize ve ailemize çeki/düzen vermek gerektiğini artık anlamamız gerekir!..

Başkalarının acısı, sıkıntısı ve mutluluğu umurumuzda değil ise şayet (sadece ve sadece kendi acımız kendi sıkıntımız ve kendi mutluluğumuz dışında hiçbir şey düşünemiyorsak) işte o zaman daha başımıza herhangi bir kaza/bela, sıkıntı gelmediği için (gelmeyeceğine de garanti veremeyeceğimiz için) yolun yarısında da olsa aklımızı başımıza toplayarak etrafımıza şöyle bir bakıp acı ve sıkıntı içinde yaşayanların halini göz önüne getirip bir gün onların durumuna düşebileceğimiz korkusunu beynimizin bir kenarına kazımak zorunda olduğumuzun şuuru içinde yaşamımıza çeki-düzen vermeliyiz!..

Tarih, kültür ve inanç deyince aklımıza hiçbir şey gelmiyorsa (hatırlamak istemiyorsak ya da bilsek/hatırlasak bile önemsemiyorsak) devleti ve milleti kasıp-kavuran olaylardan bihaber isek, ekonomik durumumuz iyi olduğu için çoluk-çocuğumuzun geleceği ile ilgili de bir endişemiz yok ise şayet bu ülkenin ve bu milletin bir vatandaşı/ferdi olduğu bilinci halâ oluşmamış demektir!..

Vatan, millet, bayrak deyince, klasik söylemler dışında herhangi bir his uyanmıyorsa yüreğimizde, Allah, kitap, peygamber deyince de dinciler veya irtica olarak hafızamızda bir şeyler canlanıyorsa, paylaşmaktan uzak sadece ‘hep bana’ düşüncesi yerleşmişse bilinçaltımıza şayet, bu kapitalist sistemin büyülü dünyasına kendimizi kaptırmış, toplumdan kendini soyutlamış acizane/zavallı bir vatandaş olarak aynanın karşısına geçip ruh dünyamızda bir gezinti yaparak benliğimizi/kişiliğimizi defalarca sorgulamak zorundayız!..

Yaşam felsefeniz, duygu ve düşünceleriniz, fikir ve yorumlarınız BATI endeksli ise şayet BATILILAŞMIŞ bir ülke vatandaşı olarak kendinizi vicdanınızda sorgulayarak KİM olduğunuz konusunda cevap buluncaya kadar kafamızı duvardan duvara vurmanız gerektiğini söyleyebilirim. Kafamızı duvardan duvara vurmalıyız ki (ola ki) kaybetmiş olduğumuz benliğimiz/kimliğimizi bulup asıl BEN ile yüzleşerek yeniden gerçek özümüze dönebilelim!..

Duygularımız, düşüncelerimiz ve fikirlerimiz üzerinde ambargo koymak isteyenlere inat özgürlüğü ve bağımsızlığı arzu eden bir milletin torunları olarak mutlaka bir şeyler yapmanın zorunlu bir hal aldığı bir dönemde geceleri rahat uyuyamazdık elbet!..

Siyasetin içinde veya dışında olmak lüksümüz olmasa da ülkemizdeki gelişmelere ve olaylara seyirci kalamayız. Bütün bunlardan dolayı devletine ve milliyetine sorumlu bir vatandaş olarak her birimiz üzerimize düşeni yapmak zorundayız. Devletimizin ve milletimizin istikbali/(geleceği) için denizde bir damla da olsa ülkemiz hayrına kendimizi sorgulamamız gerektiği bilinci içinde mutlaka ve mutlaka taşın altına elimizi koymaktan asla ve asla çekinmemeliz.

“O halde ne yapmalıyız?!” sorusuna cevap bulabilmek için aynanın karşısına geçip kendi gerçek yüzümüzle yüzleşmenin zamanı geldiğini ve kendi kendimizi sorguya çekerek yalnız olmadığımızın bilinci içinde devlet ve millet şuurunu kuşanarak tarihi derinliği binlerce yıla uzanan bir neslin torunları olduğumuzu beynimizin en önemli köşesine yerleştirmekten işe başlamalıyız.

Birey/vatandaş, aile ve toplum olarak bu milletin bu devletin bir parçası olduğumuzun bilinci içinde hayatımızı yeniden gözden geçirip derlenip-toparlanarak yeni bir şuurla, yeni yeni bir umutla asıl kimliğimize/özümüze dönebilmenin mücadelesini vermek için kolları sıvamalıyız.

Kısaca, şu fani dünyada (vakit geçmeden) kısacık ömrümüzün son dönemlerine yaklaşmadan düğmeye basıp (ailemizle, eş-dost-akraba ve çevremizle) birlikte mazimize temiz bir toplum (ki temiz bir nesil) bırakarak huzur içinde gözlerimizi yummak varken, gelecek nesillerin hatırlaması için dünyaya hayırlı bir çivi çakmadan göçüp gitmenin dayanılmaz acısını ruhumuzun derinliklerinde hissetmek daha mı iyi olacak?!

Mesleğimiz ne olursa olsun, ister gazeteci, ister siyasetçi/politikacı, ister bürokrat, ister eğitimci, ister sanatçı (ressam, tiyatrocu, oyuncu, senarist, yönetmen vs.) ister edebiyatçı (şair ve yazar) ister doktor, mühendis, öğretmen, ister toplum bilimci, psikolog, felsefeci, stratejist ve düşünür (ki evet mesleğimiz ne olursa olsun) bu milletin ve bu devletin bir ferdi/parçası olduğumuzu hiçbir zaman unutmamalıyız…

İster zengin, ister orta halli, ister fakir hiç farketmez; yine de üzerimize düşen sorumluluğun bilinci içinde millet ve devlet olma şuurunu sindirerek asli görevimizi yerine getirmek için karınca adımlarıyla da olsa mutlaka ve mutlaka bir şeyler yapmalıyız. Çünkü dört tarafı denizlerle çevrili, yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla adeta bir cennet olan güzel yurdumuzdan başka gidebilecek bir ‘vatan/toprak’ parçası var mıdır?!

Bu MİLLET tam altı asır boyunca adalet ve merhameti ile bütün dünyaya hükmederek koskoca bir imparatorluktan (milyonlarca kilometrelik toprak parçasından) geriye kalan şehit kanlarıyla sulanmış bir avuç toprak parçası üzerine Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde destansı bir Kurtuluş Savaşı sonucunda yeniden DEVLET olabilmiştir. Yani, daha 100 yıl önce derin bir milletin torunları geçmişimizden ibret alıp şu içinde yaşadığımız karanlık günleri tekrar nasıl aydınlatabiliriz şuuru ve devlet ve millet olma bilinci içinde birlik-beraberlik, dirlik-düzenlik ve huzur, barış ve refah içinde oluruz niyeti ile üzerimize düşeni yapmak zorunda olduğumuzu asla ve asla unutmamalıyız..

(Her 10 yılda bir hatırladığım ve okuyucularıma da her 10 yılda bir hatırlattığım yazı: 13.1.2014 – EfeceHaber)

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER