7 Ekim tarihinde Hamas, işgalci İsrail’e karsı Aksa Tufanı adlı harekete girişince ortalık biraz karıştı denilse yeridir
Herkes kendine göre bir şey söyledi.
Daha düne kadar işgalci İsrail’e karşı en küçük söz söylemeyenler Hamasın giriştiği İsrail’i püskürtmek adına yaptığı eylem karşısında mangalda kül bırakmadılar…
Kimileri hemen klasik hale gelen savaş kötüdür…
Çocuklar ölmesin…
Analar ağlamasın sloganlarına sarıldılar…
Kimileri de işgalci İsrail’de ölenler için Hamas’a tepki gösterme yarışına girdiler.
Kaldı ki
Siyasette haklı ve haksız savaş ayrımı olduğu gibi geçmişin ünlü liderlerinin tanımlamalarına göre de “savaş siyasetin başka araçlarla devamı “anlamına da gelebilmektedir.
Elbette bu yaşanan işgal ve şimdi tüm dünyanın gözü önünde savaş kuralları hiçe sayılarak yapılan kuşatma ve saldırı korkunç bir şey…
Ve her zamanki gibi İsrail’in kural tanımazlığı tüm hızıyla sürerken, Hamas’a saldıranların her nedense en küçük ses bile çıkarmamaları son derece ilginç değil mi?
Tabi bu işin bir yönü.
Diğer yönü de içimizdeki İsrail severlerin yaptıkları açıklamalarla ortaya çıkmaları…
Bence bunun asla unutulmaması gerekiyor.
Şimdi şöyle bir düşünün
İsrail tam 1967 yılımdan bu yana o bölgeyi adım adım işgal ederek, oralarda yerleşim yerleri kurarak, kendi topraklarını alabildiğine büyütürken, Filistin’e ait olan toprakları küçücük bıraktı.
Bunu zaten sıklıkla sosyal medyadan paylaşılan bölge haritalarından da görebilirsiniz.
Ancak o haritaların paylaşılması sırasında birileri…
Bunun sanki baskı, şiddet ve işgalle değil de, sadece toprak satışıyla gerçekleştiği gibi uydurma bir bilgiyi her ortama servis ederek, yıllardır orada yaşanan ABD destekli İsrail’in baskı ve şiddetinin gölgede kalmasına neden olunabilmektedir.
Bunların tamamı emperyalizmi, onun bölgedeki kuklalarını kendilerince gözden gizlemeye çalışmaktadırlar ama her zamanki gibi mızrak çuvala sığmamaktadır.
İşte konuya biraz açıklık kazandırmak için öncelikle kısa adı BOP denilen Büyük Ortadoğu Projesi’nin ne olduğuna ilişkin bilgiyle başlayalım ki, konu herkes tarafından yeterinde anlaşılabilsin.
İşte bu konu edilen BOP ’da bölgemizde bulunan tamamı Müslüman olan 22 ülkenin sınırlarının değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
Ama sakın; sınır değişikliği denilince hiç kimse tapu kadastro gelir ölçer, biçer, herkese hakkı olan kadar toprak verilir gibi anlaşılmasın…
Ülkelerin sınırları öyle ölçüp biçilerek değil…
Nasıl çiziliyor biliyor musunuz?
Önce o ülkede dışarıdan destekli öncesinde de fonlarla beslenen bir muhalefet oluşturuluyor.
İstenilen taviz verilmezse merkezi devlet hedef alınıp ülke üzerindeki etkisi zayıflatılmaya çalışılıyor ve tabi mevcut ulus yapısı da ortadan kaldırılıyor…
Ardından ülkede yaşayan alt kimliklere…
Tarikat ve cemaatlere para ve silahla destek vererek…
Ülke de iç savaşı başlatınca sınırlar kendiliğinden çiziliveriyor.
Sonrasında olacaklar zaten bellidir…
Herkes gücüne göre bir bölgeye sahip oluyor…
Zaten öncesinde üniter olan devletlerin parçalanıp federe edilmeleri de ancak böyle olabilmektedir.
Hani birileri pek çok kere “federasyon olmadan başkanlık, altı kaval üstü şişhanedir.” falan deniyordu ya…
İşte tek yolu bu.
Sonra da on yıllar boyunca süren düşmanlık ve çatışma.
İşte sıklıkla sözde demokrasi adına gündeme getirilen yeni anayasa söylemiyle yapılmak istenen de bu…
Ülkemizin ulus devlet modelini ortadan kaldırıp alt kimliklerin ortaya çıkmasını sağlayarak çok kültürlü…
Çok kimlikli
Belki de çok hukuklu yeni bir rejime geçmek.
Sonra mı?
O zaten kendiliğinden gelecektir.
Neyse devam edelim…
İşte bu BOP’a göre Türkiye siyasal İslamcı bir siyaseti benimseyecek laikliği bırakıp, İslamcılıkla demokrasiyi bağdaştıran model bir ülke ortaya çıkacak ve böylece diğer bölge ülkelerine örnek olunacaktı…
Ama olmadı.
Olamazdı da ama bu gerekçelerle pek çok ülkede muhalefet örgütlendi desteklendi, silahlandırıldı…
Hatta neredeyse 100 ülkeden silahlı pek çok unsur üstelik bizim üzerimizden o ülkelere sokularak parçalanmaları desteklendi…
İşte sözde demokrasi adına uygulamaya sokulan BOP ’un gerçek amacı bu ülkelerin ulus devlet yapılarını dağıtmak, etnik ve dinsel kimliklere ayrıştırarak paramparça ederek bir daha bir araya gelemez hale getirip kargaşanın içinde bırakmaktı…
Aslında bunu görmek için de öyle çok uzaklara…
Haritalara falan bakmak da gerekmiyor sadece komşu ülkelerde yaşananlara biraz göz atmak bile yeterli.
Zaten bu konuda biraz düşündüğünüzde
İsrail’in ABD desteğiyle günden güne genişleyip ona komşu olan Arap ülkelerinin parçalanması yani küçültülmesi de bunun bir parçasıydı…
Hani büyük İsrail falan deniyordu ya…
Kimse bunun diğer ülkelerin küçültülmesiyle sağlanacağını düşünmedi.
Amaç İsrail’in bölgede genişlemesine destek verilirken…
İsrail’e tepki gösteren ülkelerin parçalanarak zayıf düşürülüp küçültülmesiydi.
Zaten uygulamada da bunu görebilmekteyiz…
İsrail’in karşısında hangi ülkeler vardı?
Suriye.
Irak.
Libya.
İran.
Ne oldu bu ülkelere?
Olan şu
Bizim de içinde bulunduğumuz BOP eş başkanlığı projesiyle…
Irak parçalandı…
Suriye işgal altında ve parçalanmanın eşiğinde…
Libya keza yine öyle…
İran’ da şu son saldırılarla hedef tahtasında…
Ve tüm bunlarla yetinilmeyip 2016 yılında NATO Üyesi olmayan İsrail’e özel statü verilmesi için vetonun kaldırılarak Brüksel’de özel bir büronun açılarak…
Bu saldırganlığının arkasına NATO’nun alınmasının sağlanması sahi ne anlama gelmektedir?
Tabi bunun yorumunu size bırakıyorum da…
Bir konuya daha değinmeden geçmemek lazım…
Nasıl ki işçi sınıfının mücadelesinde işçilerin İslamcı, sağcı, solcu, Kürt, Türk, Laz olarak etnik ve dini temekle ayrışmaları mücadeleyi zayıflatıp, parçalamayı amaçlıyorsa…
Emperyalizme karşı mücadele eden devletleri de İslamcı, sosyalist, ya da Türk, Rus, Arap gibi bir ayrışmaya tabi tutmak da emperyalizmi güçlendirir…
Bilmekte yarar var.
17-10-2023
Nusret KEBAPÇI
YORUMLAR