Camide yanaş, açıkhavada kaç

İşler iyice karıştı. Vatandaş, “birileri bizimle dalga mı geçiyor?” diyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı yayınladığı tamimle geçtiğimiz hafta Cuma namazında saf boşluklarını kaldırdı. Artık korona pandemisi öncesi gibi omuz omuza namaz kılabileceğimiz söylendi, öyle de yaptık.

Cemaat boşluk bırakmadan dipdibe namaz kıldık. Lâkin bugün AA’nın bir haberinde ise, “açık havada maske takın” deniliyordu. “Hoppalaa” dedik. Yahu bu ne perhiz bu ne lahana turşusu ey ricâl-i devlet? Hakikaten de bizimle dalga mı geçiyorsunuz siz?

AA’nın “Kovid-19’dan korunmak için açık havada da maske takılması uyarısı” başlıklı haberi şöyleydi:

“Türk Toraks Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bayram, “Hava kirliliğinin virüsü taşımak gibi bir fonksiyonu olabilir. Açık hava deyip rahatlığa geçmememiz gerekiyor. Açık havada da özellikle kalabalık yerlerde maske takılması gerekiyor.” dedi.

Açık havada bile maske takmalıysak, kapalı mekân camilerde nasıl dip dibe namaz kılıyoruz anlayan beri gelsin muhterem okurlarım.

Avrupa ve Çin’de yapılan çalışmalarda, hava kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde Kovid-19’a bağlı ölümlerin daha yüksek olduğunun görüldüğünü aktaran Bayram hoca, bu yerlerde virüsün hızlı yayıldığını söylüyordu.

Tamam eyvallah. Doğrudur. İlme kılıç çekecek değiliz. Araştırmalar da ilmin bir parçasıdır ve bulgular böyle diyorsa doğrudur.

İyi de aynı devlet bu haberi verirken Diyanet’ine neden “yeniden saflarda boşluk bıraktırın” demiyor? Ya da DİB bunu haber alamıyor mu da hiçbir hareket yok?

Hep söylerim, Türkiye’nin büyük dertlerinden biri de insàna hak ettiği değerin verlimediğidir.

Avrupalının, Amerikalının canı candır da bizimkisi patlıcan mı?

Bir kızcağız kılıçla saldırılıp, (hiçbir sebep yokken, manyak herifin evde canı sıkıldığı için sokağa çıkıp cinayet işlemesiyle) hayatına son verilirken (insànlarına kıymet veren) devletin zangır zangır sallanması gerekmez miydi?

Bunun gibi yüzlerce, binlerce vaka oluyor. Trafik magandaları can alıyor, sokak serserileri, havaya şuraya buraya keyfe má yeşâ  silah sıkıyor insànlar ölüyor. Mafya adam öldürüyor. Ve daha nice böylesi cinayet sanki vaka’yı adiyeden imişler gibi devleti sallamıyor!

İtalya’da bir başbakan istifa etmişti hatırlamaz bile bizimkiler. Adam bir trafik kazasında 28 kişi can verdi diye ertesi gün “sorumlusu benim” diyerek istifa edip, vatandaşlarından da bin kez özür dilemişti.

Kırkdokuz (49) kişinin öldüğü tren kazası sonucu istifa eden Mısır Ulaştırma Bakanı Rashad al-Mateeni bir başka misâl. Japonya’yı listeye dahil etmedim zira başbakan ve bakanlar olarak onlarca misâlleri var o onurlu adamların.

Beyler, bayanlar bunları muhâlefet olsun diye söylemiyorum. Bendeniz iktidarın veya CB Erdoğan’ın düşmanı da değilim. Sadece bu hadiselerden muzdarip sade bir vatandaşım.

Allah aşkına insàna değer verin! “İnsàn yaşat ki devlet yaşasın” diyen siz değil miydiniz?

(İkinci Yazı) Ekrem İmamoğlu uyanıklığı (!)

Hamidiye Su alıyorduk eve. E. İmamoğlu Belediye’yi aldıktan sonra 10 lira olan 19 litrelik suyu önce 12,5 lira yapıverdi, birkaç ay geçtikten sonra 14 liraya çıkarıverdi. Ya sabır dedik…

Üzerinden 4 ay geçmeden aynı miktardaki (plastik) Hamidiye damacanayı 17,5 lira yaptı CHP’li E. İmamoğlu.

Sebep? Sakın maliyetler falan fıstık demeyin. Bu resmen ve alenen hainlik sebebiyle yapılıyor. Anlatayım: Vatandaşın cebinden zamlarla alınan her kuruş İKTİDARA MAL EDİLİR.

Zira vatandaş suları İBB zamlandırdı diye düşünemez. Düşünebilenler bile “işte bak hayat pahalanıyor, zaten dolar da 11 lira oldu” der yine iktidarı suçlar. E. İmamoğlu da bunu iyi biliyor patlatıyor zammı.

Önümüzdeki ay suyu 20 lira yaparsa şaşırmayın. Bunları alayı haindir. “Devlet batsın yeter ki Erdoğan gitsin” diyenler bunlar değil miydi? 20.11.2021