Bu mahlûk türü dünyanın her yerinde değil, yalnızca Türkiye’de yaşar… Ömürleri pek uzun değildir. 1930’larda ortaya çıkmış artık nesilleri bile tükenmek noktasına gelmiştir.
Bunlardan biri dünkü yazısında yine; mutadı üzere Müslümanları ti’ye alıyor, düzenlerine eyvallah etmedikleri için türlü hakaretler ediyordu.
Daha önce de “kafesinden” (köşesinden) aynı hezeyanlarda bulunmuştu. Biz de onun kızıl ensesine tokadı aşk edelim imdi. Eski pençe izlerinden birinde neler çiziktirilmişti?
Korona yasaklarıyla alâka kurmayınız, 65 yaş baş çiziklerine bakıp.
Mesele başka…
Müslüman necip milletimize hakaret ederken değer yargılarından giriyor, büyüklere saygıdan bahsediyor, sonra da bunun sahtekârlık, münafıklık olduğunu, meselâ miras meselesinde “iki osuruktan halı” yüzünden mahkemelik olunduğunu türlü çirkin pençe izleriyle sürdürüp “sayın ikiyüzlü ahalimizin “büyüklere saygısı” aslında budur” diyordu.
Dünkü yazısı da rezaletin daniskası… Herif ya sayın Cumhurbaşkanına hakaret eder, olmadı onu seçen necip milletimize. Hakikaten anlayamıyorum, buna nasıl müsaade ediliyor? Hakaret fikir özgürlüğü olabilir mi, hele milletin kahir ekseriyetine yapılıyorsa?
Yazıları kelimenin tam mánâsıyla rezillik, çirkeflik hattâ şerefsizlik… Müslümanlara esasen kendisine mahsus sıfatları sıralayarak en hayásızca şekilde saldırıyor!
İsterim ki, bana dâva açsın “şerefsiz” dediğim için. Ben de savcıya “sayın savcım sizlerin bu adama kamu adına dâva açmanız gerekmiyor muydu, milletimize bu denli rezil hakaretler savurmak suretiyle halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiğine binaen…” demezsem şerefsizim…
Yenir yutulur mu şu sözler Allah aşkına?
“Ülkenin en fakir sınıfına mensup olmalarına rağmen, her şeyin en büyüğüne sahip olmakla övünürler. Eğitim ortalamasının altındadırlar. Her cahil gibi, bağnazdırlar. Sabit fikirlidirler. (……..) Dünyadan haberleri yoktur, Kendilerini ülkenin sahibi olarak görürler. (……..) kendileri gibi düşünmeyenleri vatan haini olarak görürler…” diyor,
Sonra aynı hayásızlıkla “Bunları gözüm bir yerden ısırıyor diyorsunuz değil mi?” sözleriyle rezaletini katmerliyor. Anlayamayacak okurlarına da, “kuzum ben Amerika’dakilerden bahsediyorum gûya, fakat (aslında) Türkiye’nin (AKP’yi iktidar yapan) Müslümanlarını kasdediyorum” demiş oluyor. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misâli…
Oysa hedef açık net: “Tanıdık gelmesi gayet normaldir, çünkü, Redneckler Amerikalıdır ama, bu zihniyetin coğrafyası Amerika’yla sınırlı değildir. Dünyanın her yerinde vardır. Almanya’da da vardır. Japonya’da da vardır. Türkiye’de de var.”
En kötü, bugün yaptığını yapar, TIME dergisine kapak olmuş aşı mucidi âlimlerimiz dahil, ne kadar Müslüman varsa hakaret eder, sonra hayásızca “…bi uyandım sıçrayarak… Meğer Time dergisinin kapağına bakarken içim geçmiş iyi mi, kan ter içinde kalmışım.” der sıyırır tüm dâvalardan.
Yàni bir cumhuriyet savcısı dâva açarsa dötünü kurtaracaktır!.
Bunların “osuruktan” hayatları böyledir. Hem korkak hem kahpedirler.
Kendi fikrinde olmayanlara, CHP’yi seçmeyen halk çoğunluğuna hakaret etmeden duramazlar. O maganda Amerikalı jargonu ile anlattığı tipleme çatal dilli yılan sıfatıdır zât-ı nàşeriflerinin… Yàni aynaya bakıyor…
“Söylemeyim, söylemeyim diyordum” lâkin artık söyleyeceğim. 🙂 Bu zât-ı nàşerif, Ayasofya açılışını ana manşet sayfasında “2020 felâketleri arasında” gösteren paçavrada yazıyor. Adına gelince
Herif hem ismi, hem soy ismi ile müsemmâ. Hıyanetin öz diliyle yazıyor. ensesine devletin tokatını yemediği için de yılmıyor!.. 10.01.2021
YORUMLAR