Kemal bey Bağlarbaşı’nda ağabeyimle oturup çayını içtiğimiz muhterem bir kardeşimiz.
Çayları da kendisi gibi kalitelidir.
Çayı çay yapan nasıl demi ise, sözü söz yapan da sözün demidir.
Pekâlâ nedir «sözün demi» ?
Belirli bir sıcaklığa erişmiş içme suyuna çay bitkisinden bir miktar koyup yine belirli bir süre bekletince demlenir ya…
Söz de eğer düşünmeden söylenmişse ham, düşünerek söylenmişse kaliteli (demli) olur.
Bu yüzden «gırtlak dokuz boğum…» denilmiştir. Mánâsı dokuz düşünüp bir söylemek gerektiğidir.
Yazarken, konuşurken böyle yapılırsa demli sözler dökülür kalemden yahut ağızdan. Böyle olunca kalp kırılmaz, bilakis sözleriniz rehabilite eder muhatabı.
Her şey zıddıyla kaimdir malûm. Kimi zaman “beş para ver açtır, bin para ver susturamazsın” deriz kem söz, boş söz ya da mâlâyanî konuşanlar hakkında.
Hadîs-i şerîf’te işin sırrı açıklanır: “Ya hayır söyle ya sus…”
Hayırlı söz demlenmiş sözdür. Üzerinde düşünülmüş, muhatabımızın yararına olacağı kanaatine varıldıktan sonra sarfedilmiş sözlerdir bunlar.
Yunus Emre, “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, / Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ide bir söz” der.
İşte demli sözler böylesi sözlerdir. Patavatsızlık ise bunun tam tersidir.
Patavatsız, sözünün uygun düşüp düşmeyeceğini, lafın nereye varacağını düşünmeden konuşan, önünü sonunu düşünmeden aklına estiği gibi söz söyleyen veya davranan (kimse) demek.
Patavatsızlık, kimi zaman savaşa (kavgaya, cenge) sebep olur, kimi zaman adamın kellesine bile mal olur.
Demli sözler ise başlamış bir savaşı bile durdurur, zehirle pişirilmiş bir yemeği dahi bal ile yağ yercesine lezzetli kılar.
Çaycı Kemal beyin fakire sualleri olur zaman zaman.
Sualleri de demlidir. Üzerinde düşünmüş, taşınmış ve sormaya karar vermiştir. Cevabımıza gönlündeki tevafuk etmiş midir bilemem. Lâkin genellikle tebessüm edip başıyla tasdik eder bizi.
Geçenlerde “ne olacak şu memleketin hâli?” klasik ve fevkalâde yaygın sualini sordu. Elbette kendisi de sualin çok basmakalıp ve hemen her işe tatbik edilen bir soru olduğunu biliyordu.
Sanıyorum o nedenle cevabımızı beklemeden kendisi de bir şeyler söyledi. Zaten millete çay dağıtırken çok az bir süreliğine boş kalıyor, o zaman da iskemlesini çekip benimle konuşuyordu.
Cevap vermek için sualini belirli bir konuya münhasır kılmak şarttı. Memleketin bir hâli yoktu ki… Binlerce, hattâ milyonlarca hâli vardı. Hele ki şu günlerde.
Tabîî çok geçmeden sadede geldi. Seçimler yaklaştıkça yaklaşıyordu. Ne olacaktı bu seçimlerden sonrası?
Kim kazanırdı 14 Mayıs’ta?.. Kim seçimi kazandığında ne yapacaktı?
Hattâ Kemal bey kardeşim adaşı CHP başkanı «bay bay Kemal» için “inşá’allah açık farkla kaybeder de Tayyip reis ona milleti tehdit etmek neymiş gösterir” falan diye devam etti.
Muhterem okurlarım inanın Kemal Bey kardeşime hak veriyorum. Bu «bay bay Kemal»e, gerçi (seçimi kaybettiğinde) yok olup gidecek ancak öyle sessiz sedasız ortadan çekilmesine rıza göstermek yerine seçim sonrası dâva açılmalı, yargılanması sağlanmalıdır.
Milleti tehdit etmek ne demek ya? Bu nasıl bir cüret? Hesabını vermelidir «bay bay Kemal».
Evet, mutlaka yargılanmalıdır. 05.05.2023
YORUMLAR