Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

CHP Genel Başkanı Özgür Özel: “Bir Kişinin Özgürlüğü İçin Göstermelik Süreçlerde Yer Almayacağız”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel

CHP Lideri Özel, “Değerli milletvekillerimiz, kıymetli grubum, Türkiye’nin dört bir yanından gelen kıymetli konuklar ve bizi televizyonları başından izleyen, radyolarından dinleyen değerli vatandaşlarımız hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi adına saygı ile selamlıyorum. Hoş geldiniz” dedi. Genel Başkan Özgür Özel şunları söyledi:

“MİLLETİN ÇIKARI İÇİN MUHALEFET EDEN HER SÖZ KIYMETLİ”

“Bir katılım var partiye. Aslında hiç gitmemiş olan ve hepimiz adına çok önemli görev yapmış olan bir arkadaşımız Kütahya Milletvekilimiz Ali Fazıl Kasap’ı kürsüye davet ediyorum. Geçtiğimiz yıl bütçe görüşmeleri sırasında kürsüde yaptığı bir konuşmada tam da Filistin ile dayanışmasını ifade ederken Saadet Partisi Milletvekilimizi kaybettik. Meclisimizin kürsüdeki bir şehidi olarak onu uğurladık. O düşerken olmadık sözler vardı. Ama bir yandan da o sözleri sarf edenler grubun da düştüğüne seviniyorlardı. Saadet Partisi grubu, 19 kişi kalmıştı. O gün o grup düşmesin diye bütün partilere bir görev düşüyordu. O birliktelik sağlanamayınca ‘Ne yapsak?’ dedik, ‘Bu boşluğu; rahmetli Hasan Bitmez’in boşluğunu nasıl doldursak?’ dedik. Bir an bile tereddüt etmeden Ali Fazıl Kasap dedi ki, ‘Ben bu göreve hazırım.’ Hasan Bitmez çok kıymetli bir büyüğümüzdü, siyaset arkadaşımızdı. ‘Onun sözünü yerde bırakmamak lazım’ dedi. 10 günlüğüne Saadet Partisi’ne gönderdik. Ardından sevgili Temel Karamollaoğlu teşekkür telefonu açtı. O 10 gün, siyasi şartların gereğince uzadı, bir yılı geçti. Bir yıl sonra malum gelişmelerle Saadet Partisi artık Ali Fazıl Kasap’ın katkısı olmadan da grup hüviyetini sürdürebilecek bir işbirliğine, bir birlikteliğe adım attılar. DEVA Partisi’ne, Saadet Partisi’ne, Gelecek Partisi’ne ‘Hayırlısı olsun’ diyoruz. Tek milletvekilimiz olan Kütahya’da hem Saadet’in hem de bizim milletvekilliğimizi yapan, resmiyette yuvadan giden ve bugün geriye dönen Ali Fazıl Kasap’a hem gittiği demokrasi yolculuğu için, hem yaptığı görev için teşekkür ediyorum. Hem de sevgili Mahmut Arıkan, güzel bir sosyal medya paylaşımı ve nazik telefonlarıyla bana, grubumuza teşekkürlerini iletti. O teşekkürleri hepimizden çok Ali Fazıl Kasap hak ediyor. Mahmut Arıkan başkanıma yürekten teşekkür ediyorum. Biz iktidara muhalefet eden, millet için söz söyleyen, muhalefetle, birbiriyle uğraşmak yerine milletin çıkarı için iktidara muhalefet eden her söze kıymet veriyoruz. Onların güvencesi olmaya devam edeceğiz. Hoş geldin Ali Fazıl Kasap.”

“2025 YILI, MÜCADELENİN YILI OLACAK”

“Çok değerli milletvekillerimiz, 2025 yılının ilk grup toplantısında bir aradayız. Yeni yılda önce memleketim Manisa’da, ardından Ardahan’da, Kars’ta, Erzurum’da vatandaşlarımızla bir araya geldik. Dört şehirde 10’un üzerinde halk buluşmasında emeklilerin, asgari ücretlilerin, esnafın, üreticilerin, hayvancılıkla uğraşanların, arıcılıkla uğraşanların dertlerini dinledik. Onların seslerini duyurmak üzere kürsüye çıktık. Biz anlattık, onlar dinlediler. Onlar anlattılar, biz dinledik. Milletin gerçek gündemini, hayat pahalılığını, geçim sıkıntısını ve enflasyona ezdirilen milyonların dertlerini en yüksek sesle dile getirmeye çalıştık. Bundan sonra Cumhuriyet Halk Partisi grubu çok önem verdiğim Meclis’te; Meclis kürsüsünde, Meclis’in tüm çalışma alanlarında bu sorunları dile getirmeye, çözüm önerilerini söylemeye, bu konulardaki kanun tekliflerini vermeye, Genel Kurul’a indirmeye, oylatmaya ve sonuna kadar mücadeleye devam edecek. Ancak hem grubumuz, hem örgütümüz, hem de bize oy veren ve artık canına tak eden milyonlar hep birlikte sokaklarda, meydanlarda, fabrikalarda, tarlalarda, kahvehanelerde, köylerde, kentlerde olmaya ve milletin gerçek sorunlarını haykırmaya devam edeceğiz. 2025 yılı; hepimize kolay gelsin, mücadelenin yılı olacaktır. Emeğin ve emekçinin yılı olacaktır.”

“ERDOĞAN’IN SÖYLEDİĞİ ZAFERE ARDAHAN’DA DA KARS’TA DA İNANAN YOK…”

“Vatandaş, artık iktidarın Suriye’deki sahte zafer sarhoşluğundan uyanmasını bekliyor. İktidar ise o anlattıklarının vatandaşın karnını doyurmasını bekliyor, vatandaşı buna inandırmaya çalışıyor. ‘Açsın, yoksulsun, işsizsin, güvencesizsin, derdin çok ama zafer büyük. Suriye’ye sevinmelisin.’ 13 yıl önce söylediği bir söz, sanki o gün olmuş gibi; sanki Türkiye, 200 milyar dolar kaybetmemiş de kazanmış gibi; sanki 283 vatan evladı şehit düşmemiş gibi; sanki 4,5 milyon sığınmacı Türkiye’ye gelmiş ve Türkiye’nin ekmeğine, aşına ve işine ortak olmamış gibi ‘Zafer var orada’ diyor, ‘İnan.’ Senin söylediğin zaferi Ardahan’da görmedim, Kars’ta inanan yok. Erzurum’da o zafere bakıp da ‘Evet, artık karnım doyacak. İş bulacağım’ diyen yok. Suriye’yi konuştuk. Konuşuruz, konuşmaya devam edeceğiz. Ayrıca bugün iktidar ortağı Milliyetçi Hareket Partisi’nin çağrısıyla başlayan, AK Parti’nin Genel Başkanı Sayın Erdoğan’ın olurları ile gerçekleşen İmralı ziyaretiyle ilgili partimize gerçekleştirilen bir ziyaret var. O görüşmeyle ilgili bilgi ve düşüncelerimizi de konuşacağız. Ama önce Kars’ta hala hayvancılık yapmaya çalışan Süleyman Amca’nın, Ardahan’da üreticilikten para kazanamadığı için kapı kapı iş arayan Mustafa kardeşimin, aile bütçesini yettiremediği için Erzurum’un soğuğunda gözyaşları buz tutmuş halde bize dert anlatmaya çalışan Zeynep kardeşimin gerçek gündemini biraz konuşmak isterim. Ardahan, Kars, Erzurum’da pek çok sorun ortak. Bu bölgemiz kışın en sert geçtiği, eksi 20-30 derecelerin hemen her gece kaydedildiği yerler. En önemli sorun, barınma ile birlikte barındığı yeri ısıtma sorunu. Türkiye’nin dört bir yanında kışın ortasında doğalgaz saatleri dönüp duruyor. Ama Ardahan’da, Kars’ta, Erzurum’da, Ağrı’da, Van’da, bütün bölgede fıldır fıldır dönüyor. O zaman Manisa’da 10 derecenin bize soğuk geldiği yerde, yine Manisa’da 2 bin lira doğalgaz parasının ağır geldiği yerde, eksi 20 dereceyi yaşayanların aylık 5 – 6 bin lira doğalgaz parası ile muhatap olanların gerçekliği ile karşı karşıya kalıyorsunuz.”

“DOĞALGAZI BAL GİBİ SEÇİM RÜŞVETİNE ÇEVİRDİ”

“Beğenmedikleri, her fırsatta laf ettikleri Karaoğlan Bülent Ecevit’in son başbakanlığında dahi bölgede o gün ısınmak için kömür yakılıyor, kömürü yarı fiyatına verdiğini bütün bölge hatırlıyor; hatırlatıyor. Biz de dedik ki, ‘Bu bölgede evlerin ısınması için verilecek olan doğalgaza yüzde 50 indirim yapılmalıdır. Ben bunu söyledim. Sayın Erdoğan ‘Yaparız’ diyeceğine ya da niçin yapmadığını anlatacağına rahatsız olmuş, efendim verdiği doğalgaz desteklerini bana hatırlatıyor. Ben Sayın Erdoğan’ın ne doğalgaz desteği verdiğini biliyorum. Örneğin şunu dün gibi de hatırlıyorum. Seçim zamanı bir telaş: ‘Bu can bu bedende durdukça emekli etmem onları, çift dikiş maaş alacak’ dedikleri EYT’lileri emekli ederken, ‘Vermem’ dediği kadroları verirken, ‘Uygulamam’ dediği seçim ekonomisinin daniskasını uygularken, Putin ile konuşup, doğalgaz toplam faturasını bir yıl erteletip, döndü dedi ki, ‘Herkese 25 metreküp doğalgaz bedava.’ Bunu anlatıyor… O gün dedim ki, ‘Yahu biz hepimiz milletvekiliyiz. Niye bize bedava? Eczacılara niye bedava? Parası olana, işi gücü yerinde olanlara niye bedava? Hem bize 25 metreküp bedava, hem garibana, işsize, yoksula bedava. Bize verme, onlara ver.’ Yok, herkese seçim rüşveti olarak 25 metreküp bedava. Seçim rüşveti değildiyse, niye bugün yok 25 metreküp bedava. Niye o gün herkese verdin de bugün hiç olmazsa geçen kış herkese vermek yerine geçen kış ihtiyacı olana, bu kış da ihtiyacı olana, gelecek kış da ihtiyacı olana vermedin? Neden şimdi yok? Kış daha mı yumuşak geçiyor, doğalgaz daha mı ucuz? Alım gücü, milletin ekonomik gücü daha mı artmış? Bal gibi doğalgazı seçim rüşvetine çevirdi. Şimdi de diyor ki, ‘Özgür Bey bunları bilmez.’ Vallahi döndüm ve baktım. EPDK’nın raporunda. geçen yıl 25 metreküp bedava doğalgaz verilenlerden 1 milyon 7 bin konutun doğalgazı borcundan dolayı kesilmiş. Nerede o gün yaptığın jest, nerede seçim bittikten sonra savrulduğun nokta? O yüzden biz Kars’ta gelen 5 bin lira ile Manisa’daki 2 bin liranın aynı emekli maaşıyla ödenemeyeceğini düşündüğümüz için, kışın sert geçtiği coğrafyalarda, sert geçtiği aylarda yüzde 50 doğalgaz indirimi önerdik. Bunu da söylemeye devam edeceğiz.”

“HAYVAN İTHALATINDA TAM BİR SAADET ZİNCİRİ YAŞANIYOR”

“Ziyaret ettiğimiz üç ilimizde hayvancılıkla ilgili çok ağır sorunlar var. Bir kilo yem 12 lira, bir kilo süt 12. Bir kilo süt 1,5 kilo yem almazsa, o ülkede hayvancılık yapılamaz. Bugün değil 1,5 kilo, bir kiloyu zor alan… 50 kiloluk yemler 600 ila 650 lira deniyor; 12 liranın üstünde. Bu sebepten dolayı büyük bir darboğaz var. Hayvancılıkla uğraşan kim varsa sokakta kolumuzdan tuttu; ama kooperatiflerinde, ama kahvede, ama sokakta et ithalatı saçmalığından şikayet etti. Erdoğan, et fiyatlarının yüksek olduğunu, et ithalatı yapmanın çözüm olduğunu iddia ediyor. Hiç duymadıysam 52 kişiden duydum, 520 bin hayvan ithal edilecek bu sene. Herkes diyor ki, ‘O parayı onlara vereceğine bize verse hiç bir derdimiz olmaz. Böyle yapa yapa hayvancılığı bitirdi. Şimdi dışarıdan hayvan ithalatı yapıyor.’ ‘Bu konuda bu hükümeti baştan uyarmak lazımdı’ diye düşünüyor insan. Dönüp bakıyorsunuz Sayıştay, 2023 yılında TİGEM’e şu uyarıyı yapmış. Diyor ki, ‘Yurtdışı damızlık hayvan fiyatlarının, yurtiçi damızlık hayvan üretim maliyetlerinin altında oluştuğu, yurtiçi ile yurtdışı fiyat farkı kadar kar marjının ithalatçı aracı firmalar ve adına ithalat yapanlar üzerinde kaldığı, bu durumun yerli damızlık hayvan yetiştiricilerinin aleyhinde haksız rekabete ve fazla kazanca yol açtığı, iç piyasa fiyatlarını etkilediği değerlendirilmektedir.’ Yani bugün yaşananı iki yıl önce Sayıştay rapora yazmış. Diyor ki, ‘Dışarıdan getirdiğin buradan ucuz olunca, aynı fiyata da et satılınca bunlar fazladan para kazanıyor, bunlar rekabet edemiyor.’ Ayrıca ithal hayvanın kalitesinin Türkiye’de üretilenin çok altında olduğunu Sayıştay da söylüyor, vatandaş da söylüyor. Tam bir saadet zinciri. Yurtdışından ucuza kalitesiz hayvan getirip, Türkiye’deki kaliteli hayvan fiyatına satın alıp, aradaki farkı yandaşa aktaran, bizim üreticiyi de perişan eden bir durumla karşı karşıyayız. Bunun için başta Kars’ta bu konunun bütün uzmanlarıyla, kooperatiflerle, meslek birlikleriyle, akademik odalarla bir araya geldik. Hepsinin temel meselesi şu; ‘Bu işin siyaseti yok. Hükümet bizi gözden çıkardı. Hayvancılık meselesi sadece hayvancılıkla uğraşanların değil bütün Kars’ın, bütün Ardahan’ın, bütün Erzurum’un, bütün bölgenin varlık ve yokluk meselesidir’ diyorlar. Bu konuya ilişkin gerekli notlarımızı aldık, çalışmaları yaptık. Arkadaşlarımız konuya zaten çok hakim. Bu konuya ilişkin uzman milletvekillerimizi görevlendirdik. Hem Meclis zemininde hem oralarda gidip çalışacaklar, bu sorunları dile getirmeye devam edecekler.”

“YANKESİCİ YAKALANINCA, ‘VATANI BÖLEMEZSİNİZ, EZANI SİNDİREMEZSİNİZ’ DEMİŞ..”

“Yine Sayın Erdoğan’ın yerelden ülke gündemine taşıdığı, benim de çok memnun olduğum konu. Sağ olsun bu hafta salon adamı Erdoğan, sıcak seven Erdoğan, kendini atadıklarına alkışlatıp moral bulmaya çalışan Erdoğan, atadığı ilçe başkanından, ilçe yöneticisinden, delegesinden, il yönetiminden Suriye zaferine alkış alıp rüzgar yapmaya çalışan Erdoğan, biz eksi 20 derecelerde gezerken sıcak salonlarından bize laf attı durdu. Hepsinden memnunum. Birazdan çok esaslı konuya da gelecek mevzu, onun attığı lafla. Ama tuttu dedi ki, ‘Samsun-Amasya-Çorum-Kırıkkale hızlı demiryolu projesine Özgür Özel ve CHP karşı çıkıyor.’ Vallahi yalan, kuyruklu yalan. Aksine bakın Grup Başkanvekiliyken Özgür Özel… ‘Ahmet Sami Ceylan ile hızlı trene binip Çorum’a geldik’ diye Çorum basının o yılın en çok okunan haberi. Ahmet Sami Ceylan, milletvekilliği de yaptık, kıymetli bir kardeşimiz, AK Parti’nin de MKYK üyesi. Ben Çorum’a gittim, dedim ki, ‘Çorum’a hızlı trenle geldim.’ Yanımda Ahmet Sami Ceylan vardı, öbür tarafımda da Ercan Daştan oturuyordu. Bütün Çorum medyası baktı. Bunların biri AKP MKYK üyesi. Öbürü eski MHP’li. ‘Bu treni yapmazsınız, yapamazsınız’ demiş. Sonra AK Parti’ye geçmiş, il başkan yardımcısı olmuş. Ortada tren filan yok. ‘Gelirken iki yanımda oturuyorlardı, kavga etmesinler diye ben ayırdım’ dedim. Hatta ‘Tren çok doluydu. Çünkü evlatlarının yemin törenine gelen asker aileleri vardı’ dedim. Ona da güldü basın. Çünkü Erdoğan bir önceki seçiminde hızlı tren sözünü vermiş ayrıca da Çorum’a bir acemi birliği de söylemişti. İkisi de ortada yoktu, ben bunları söyleyince Çorum basınında en çok okunan haber oldu bir yıl boyunca. ‘Özgür Özel AK Parti ile MHP ile dalga geçti, treni hatırlattı. Niye yapmıyorsunuz?’ dedi. Onun üzerine milletvekilleri, görüştüler ettiler, ‘Bu tren projesiyle ilgili verilen söz bir an önce tutulsun’ dediler. Şimdi çıkmış Erdoğan, ‘Bizim böyle bir projemiz var ve CHP karşı.’ CHP karşı falan değil. CHP’nin karşı olduğu Erdoğan’ın örtmeye çalıştığı şu: Hani adam hırsızlık yaparken yakalanıyor da tutunca diyor ya ‘Vatanı böldürmem size.’ Yankesicilik yaparken yakalanıyor, ‘Bayrağı indiremezsiniz, ezanı dindiremezsiniz’ diyor. Ne alaka? Sen suçüstü yakalanmışsın. Sen neyde yakalanmışsın? Çorum-Delice bölümü için 40 gün önceden hangi şirkete verileceği belli olmuş. Milletvekilimiz çıkmış ilan etmiş. Genel başkan yardımcımız Meclis tutanaklarına geçirmiş. Tam o gün, bir gün önce ‘Bu ihaleyi yapıyorsunuz, yedi firmadan bu firmaya, bu paraya vereceksiniz’ demişiz. İhaleyi dört gün ertelemişler. Dört gün sonra dediğimiz paraya aynı firmaya vermişler. Bir kilometre demiryolunun maliyeti 627 milyon lira. Benzer demiryollarından altı kat fazla. Şirketin adı belli, aldığı para belli. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu ilan ediyoruz, ‘Altı kat dolandırılıyor millet’ diyoruz. O diyor ki ‘Siz tren yoluna niye karşısınız?’ Yankesicilik yapan adamı polis yakalayınca ‘Vatanı bölemezsiniz, ezanı dindiremezsiniz’ diyen ne kadar sahtekarsa, bize bunu söyleyen de o kadar sahtekardır.”

“DOKUZ KAMYON ALTINI ÇEK SGK’NIN ÖNÜNE, ÜÇTE BİR ALTINI VERMEYEN NAMUSSUZDUR”

“Bir diğer yandan yine sıcak salonların insanı, sıcacık bir salonda oturduğu bir toplantıda şöyle diyor, ‘Altın hesabı yapıyorlar. Özgür Bey altın hesabını çok seviyor. 22 yıl öncesine dönüp dönüp bana altın hesabı üzerinden hesap soruyor. Hazır elinde hesap makinesi ile kuyumcu kuyumcu dolaşırken CHP’li belediyelerin Sosyal Güvenlik Kurumu’na borçlarının kaç çeyrek altın tuttuğunun da hesabını bir yapıversin’ demiş. Birincisi şunu söyleyeyim. Bu iyidir. Yani aylardır altın hesabını yapıyoruz, dönüp de buralara cevap vermeleri, bu düzleme gelmeleri iyidir. Bizim eleştirimize karşı bize ‘terörist’ demek, ‘hain’ demek, iftira atmak, küfretmek yerine bir espriyle cevap vermek iyidir. Biz siyasetin dilinin buralardan kurulmasını doğru buluyoruz. Ve diyoruz ki ilk günden beri söylüyorum. ‘Normali budur, buraya geleceksiniz. Hakaretinize hakaretle, küfrünüze küfürle, yalanınıza yalanla, iftiranıza iftirayla cevap verip istediğiniz o gerginlik, çatışma ve kutuplaşma ortamında gerçek sorunların çözülmesine, konuşulmasına engel olamazsınız’ diyoruz. Gelmiş ‘Sen de bir hesap yap’ diyor. Vallahi madem istedi, yaptım. Belediyelerin SGK‘ya borcu 10 birim, diğer şirketlerin borcu 90 birim. SGK‘nın 100 lira alacağı varsa, 10 lirası belediyelerden, 90 lirası şirketlerden. Gelecek ay şirketlere faizi affetmeyi planlıyor. Ana parayı bölmeyi planlıyor. Ama o güne kadar CHP’li belediyelerden ve şirketlerinden, iştiraklerinden paraları almak istiyor. O yüzden ‘Silkeleyin CHP’lileri’ diyor. O günden bugüne işte dün İzmir’de yaşananlar, öncesinde Ankara Büyükşehir‘de, Adana’da, İstanbul’da yaşananlar, diğer belediyelerimizde yaşananlar hizmeti durdurabilmek için. Yani CHP’li belediyenin yoksula dokunmasına, öğrenciye dokunmasına, işsize dokunmasına, soğukta kalana doğalgaz yardımı yapmasına, tenceresi kaynamayana ayda 2 kilo et koymasına, kapıyı çalışıp sabah 2 kilo süt vermesine, yenidoğanın bezini vermesine, beş yaşına kadar çocuğu olanlara Anne Kart vermesine mani olabilmek için Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin hesaplarına haciz uyguluyor. Bu paralara bizden alacak, sonra bu paraları yandaş şirketlere gelince faizini affedip ana parayı bölecek. Böyle bir hedefi var Erdoğan’ın. SGK‘nın toplam alacağını çıkardık. Belediyelerden alacağını da çıkardık, SGK‘nın toplam alacağı 270 ton altına karşılık geliyor. Bunun 30 tonu belediyelerden, 240 tonu Erdoğan’ın altı ayda bir açıklaması gerektiği halde açıklamadığı ilk 100’deki hemen hepsinin kendinden olduğu yandaş şirketlerden. Yani Erdoğan diyor ki ‘SGK‘nın borçlarını açıkla.’ Vallahi CHP’nin, AKP, MHP, İYİ Parti, DEM’in, Yeniden Refah’ın, Saadet’in bütün belediyelerin borcu bir kamyon altın. Bunun üçte biri AK Partili belediyelerin, üçte ikisi muhalefetteki belediyelerin. Üçte ikinin yarısı AK Parti’nin döneminden, üçte biri bütün muhalefetin şimdiki ya da önceki dönemlerinden. Sayın Erdoğan elde makina sarrafa gitmiş, ‘Hesabı yapsa’ diyor ya, üçte bir kamyon bütün muhalefetin borcu var, kamyonun üçte ikisi senin belediyelerinin ya da senin belediyelerinin önceden yaptığı borç. Dokuz kamyon da SGK‘ya senin yandaşlarının borcu var. Diyorsun ya ‘Hesapla.’ Hesap ortada. Dokuz kamyon altını çek SGK’nın önüne, üçte bir altını vermeyen namussuzdur. Hodri meydan.”

“ARTIK KIRMIZI KARTI ALINLARINA ÇAKACAĞIZ”

“Ama şimdi gelelim esas mevzuya. Ben bu kürsüye çıktıktan sonra Çalışma Bakanı -tabii bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur- ‘En düşük emekli maaşını 14 bin 469 liraya yükselttik’ demiş. Cehalet kısmı şurada: Bunu yapman için kanun çıkacak güzel kardeşim. O kanunun çıkması için milletvekilleri yazacak, bunlar tabii her zaman muvazaalı iş yaptıkları için, kendileri bakanlıktan yazacaklar. Abdullah Güler’in görevlendirecek birkaç masum altına imza atacak utanmadan. Kanun teklifi diyecekler, komisyondan geçecek, bu Meclis’te oylanacak. Sen oturduğun yerden ‘En düşük emekli maaşını şu kadar yaptık’ diyemezsin. Bir kez bu cehaleti, Meclis’e karşı bu hadsizliği, kendi grubunu paspas eden bu kibri, bu iş bilmezliği bir kere kınıyorum. İkincisi, ben konuşmama hazırlanırken en düşük emekli maaşının 12 bin 500 lira olduğunu, bir kanun değişikliği ile yükseltilmesi gerektiğini ve ‘AK Parti gelmeden önce en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücretti, bugünkü hesapla 33 bin lira olması lazım, 12 bin 500’ü 33 bin lira yapmıyorsan bile hiç olmazsa biraz asgari ücret yapalım, 22 bin liradan aşağı bir emekli maaşı olmasın’ diyorduk. Notlarımda var. Diyor ki notlar, ‘Akıllardan geçiyor diyor 14 bin 500-15 bin lira. Sakın ha sakın’ diyecektik. 14 bin 469 lira yapmış. Geçen sene yüzde 60 enflasyon varken 10 bin lirayı 12 bin 500 lira yaptınız, 105 yerde miting yaptık. Emeklilerle birlikte Anadolu’da ayağa kalktık, 31 Mart’a çağırdık, sandığa davet ettik. ‘Bunlara sarı kartı gösterin’ dedik. O gün anlamayıp 10 bin lirayı temmuzda 12 bin 500 lira yaptılar. Bugün gelmişler 14 bin 469 lira yapıyor. Diyor ki emekliye ‘12 bin 500 lirayla geçinemedin 2024’te, gel şimdi 14 bin 469 lirayla geçin’ diyor. Buradan bütün emeklilere bir kez daha sesleniyorum. Geçen yıl ne yaptıysak daha fazlasını yapacağız. Bu iktidar hak etti, artık sarı kartı değil kırmızı kartı alınlarına çakacağız.”

“BU TABLOYU UNUTURSAM, UNUTTURURSAM NAMUSSUZUM”

“İşte Erdoğan’ın korktuğu liste. Bu 2024’te Erdoğan’ın uykularını kaçıran tablo. Asgari ücret yedi çeyrek alıyordu, 2024’te üç çeyreğe düşürdü, dört çeyrek altın kayıp vardı. En düşük emekli maaşı Erdoğan gelmeden önce sekiz çeyrek alıyordu, iki buçuk çeyreğe düşürdü, beş çeyrek altın kayıp vardı. Bunları söyledim diye ağrına gidiyordu. Bakın şimdi 2025 yılının yeni hesapları geldi. Biz ne demiştik, ‘Asgari ücret talebimiz 30, bunun altında yokuz’ demiştik. Biz diyoruz ‘Bu asgari ücrete yokuz, mücadeleye varız’ diyoruz. O asgari ücret, beğenmediğimiz asgari ücret geçen sene yani yedi çeyrek altından beş çeyrek altına düşmüştü 1 Ocak’ta. Yıl sonunda üç çeyrek altına gerilemişti. Geçen seneki beğenmediğimiz asgari ücret beş çeyrekken, bugün verdiği asgari ücret -ki daha ocağın sonu gelmedi dört buçuk çeyrek altın. Yarım çeyrek altın geçen yıldan bugüne kayıp. Yani asgari ücretlinin cebinden 2 bin 500 lira daha çektiler. Yani asgari ücretli ocak ayında bekler ki cebine para konsun, 2 bin 500 lira yarım çeyrek altın kaybetti. Diyor ki bana, ‘Sarraf sarraf gezip altın hesabı yapma’ diyor. Altın hesabı şaşmaz da istemiyorsa gelsin dana kıyma hesabı yapalım. Durum daha vahim. Geçen sene beğenmediğimiz 17 bin 2 liralık asgari ücret 57 kilo dana kıyma alıyordu. Şu anda verdiği asgari ücret, sadece 37 kilo dana kıyma alıyor. 20 kilo dana kıyma geçen ocaktan bugüne kayıp. Bu sadece bu hesapta değil, bu Kars’ta kayıp, Erzincan’da kayıp, Kütahya’da kayıp, Manisa’da kayıp, Edirne’de kayıp, Niğde’de kayıp, İstanbul’da kayıp, İstanbul’da kayıp, Adana’da kayıp, Ordu’da kayıp, Ankara’da kayıp, Eskişehir’de kayıp. Bu hesabı bütün asgari ücretlilerin görmesi lazım. Simit hesabı, en işine gelen hesap. Bin 700 simit alıyordu geçen sene, bu sene bin 470 simit alıyor 230 simit kayıp. O yüzden memleket bu haldeyken, ‘Suriye’de zafer var, oraya inanın, hep birlikte koşun, zafere sevinelim, dertleri unutun’ diyen Erdoğan’a diyorum ki ‘Bu tabloyu unutursam namussuzum. Unutturursam namussuzum.’ Şimdi yapmış olduğu emekli zammıyla artık yüzde 15’e karşılık gelen bir artış yapmış oluyor. Yüzde 15’lik bu artışla birlikte bundan sonra emeklilerle birlikte meydan meydan dolaşıp bu iktidara kırmızı kartı göstermenin, büyük bir mücadeleyi başlatmanın, daha önce de söyledim, öyle başladık öyle devam edeceğiz. Bu asgari ücretliye, bu emekliye, bu çiftçiye, bu esnafa, bu millete yaptıkları için bu iktidarın alnını karşılamanın, bu memleketi onlara dar etmenin zamanı gelmiştir.”

“KAPALI KAPILAR ARDINDA PAZARLIK EDENLERE KARŞI BİZ MİLLETE KARŞI HEP SAMİMİ OLDUK”

“Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Kürtlerin yaşadığı sorunların demokratik yollarla çözülmesi gerektiğini geçmişten beri ısrarla savunan bir partiyiz. Bu konuda tarihsel tutarlılığı en yüksek olan partiyiz. Tarihsel tutarlılığı mevcut ve hiç sapmamış tek parti. Cumhuriyet Halk Partisi kimsenin oldu-bitti siyasetine göre hareket etmez, pozisyonunu belirlemez. Biz devlet kurmuş, devletin önemini, kıymetini bilen bir partiyiz. Ben bu partinin genel başkanı olarak, sadece kısa vadeyi değil; orta ve uzun vadeyi de düşünmek zorunda olan güçlü bir ekibin başındayım. Grubumuzun, parti meclisimizin, parti örgütümüzün temel yaklaşımı bu yöndedir. Bizim siyasi anlayışımızın en önünde ülkemizin çıkarları ve milletimizin faydası vardır. Bu ikisinin önüne, arasına ya da arkasına kendi dar siyasi ajandalarını ekleyen hiçbir planın, hiçbir projenin içinde olmayız. En temel önceliklerimizden biri, Türkiye’nin yerlerde sürünen adalet sistemini düzeltmek ve demokratik standartları yukarıya çekmektir. Bu yolda yürürken toplumda kimin sorunu varsa kendi sorunumuz bildik, bunu savunduk. Kürt sorununa kayıtsız kalmadık, inkarcı yaklaşmadık. Cumhur ittifakı, meşru bir siyasi partiye, 6,5 milyon oy alan, Meclis’te üçüncü büyük grubu bulunan bir siyasi partiye ve onun seçmenlerine bile terörist muamelesi yaparken biz demokratik siyasetten yana olduk. Tüm siyasi partilerle olduğu gibi seçmenin tercihine saygımızdan dolayı DEM Parti ile de görüşmeler yaptık. Ziyaretler yaptık, meşru muhataplık ilişkimizi sürdürdük. Seçim kazanmak için her yolu mübah görenler, seçmeni kandırmak için sahte videolardan medet umdular. Cumhuriyet Halk Partisi’ne bir siyasi parti ile görüştüğü için ‘terörle irtibatlı, iltisaklı’ diye haksızca, utanmazca iftiralarda bulundular. Biz ne yaptıysak milletin gözünün önünde yaptık, şeffaflığa önem verdik. Siyasi hesap yapmadan Türkiye’ye kurşun sıkanların karşısında, siyasetle sorunu çözmek isteyenlerin ise yanlarında olduk. İsmi gizleyerek, sorunun adını söylemeden çözüm arayarak milleti kandırmaya çalışanlardan olmadık. Kürt sorununa ‘Kürt sorunu’ dedik. Türkiye’nin terörle mücadelesine, sonuna kadar hak verdik, destek verdik. Geçmişten bugüne çözümün yanında olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin müktesebatını başucumuzda tuttuk. Düne kadar ‘DEM Parti kapatılsın’ diyen, hala ‘Kürt sorunu’ demeyen – diyemeyen, konuşurken inkar eden, kapalı kapılar ardında pazarlık edenlere karşı Cumhuriyet Halk Partisi olarak kendi pozisyonumuzu koruduk. Millete karşı samimi, sürecin her aşamasında şeffaf olduk. Bundan sonra da öyle olmaya devam edeceğiz.”

“SÜREÇ DEMOKRATİK ADIMLARA EVRİLİRSE EN HAZIR PARTİ BİZİZ, EVRİLMEZSE İKTİDARIMIZDA YAPARIZ”

“22 Ekim’den itibaren Cumhuriyet Halk Partisi olarak yaşananları dikkatle, titizlikle, ihtiyatla, yakından takip ettik. Parti içindeki geçmiş müktesebatımızı başucumuza koyup, parti içinde kurduğumuz ağırlığı hukukçulardan oluşan Hazırlık Komisyonu’yla Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaşanan süreçten en doğru şekilde Türkiye’nin çıkması için büyük bir demokratikleşme paketine sunacağı katkıları, ortaya koyacağı yaklaşımları, kanun tekliflerini, kanunların ikincil mevzuat uygulamaları noktasında yapılması gerekenleri çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz. Kürtlerin de ayrımcılığa uğrayan tüm toplum kesimlerinin de kendilerini bu devletin gerçek sahibi olarak hissetmelerini sağlayacak düzenlemeler konusunda biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kendi hazırlıklarımızı yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Eğer bundan sonraki süreç, bu hazırlıkların kıymetlendirileceği, sorunların çözülmesi için demokratik adımların kararlılıkla atılacağı bir sürece evrilirse en hazır parti biziz. Evrilmez; yine birbirlerini kandırmalar, samimiyetsiz yaklaşımlar, kişisel çıkar hesapları içinde bulunan süreci enfekte eder, geriye bırakırsa hiç kimse endişe etmesin. Bunun böyle olmasını istemeyiz. Ama kimse üzülmesin, enseyi karartmasın. Bu çıkarcı iktidar gider, samimi Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı gelir ve gerçek demokrasiyi kurar. Cumhuriyet Halk Partisi Kürt’ün de Türk’ün de Alevi’nin de Sünni’nin de Türkiye’deki herkesin sorununu çözecek iradeye ve birikime sahiptir.”

“BİRİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ, BİRİNİN SİYASİ KARİYERİ İÇİN SÜREÇTE YOKUZ”

“Bizim kriterlerimiz nettir. Şeffaflık, samimiyet, toplumsal mutabakat isteriz. Ne yapılacaksa Meclis çatısı altında yapılmasını savunuruz. Demokrasinin önünün açılmasının, bütün vatandaşlar için gerekli olduğunun altını çizeriz. Bir kişinin özgürlüğü, bir kişinin siyasi kariyeri için işletilecek göstermelik süreçlerin içinde yer almayacağımız baştan duyurduk, buradan bir kez daha altını kalın harflerle çizmek isterim. Bugün DEM Parti’nin sayın heyeti ile buraya kadar ifade ettiğim hususlar çerçevesinde bir görüşme gerçekleştirdik. Öncelikle heyette yer alan üç değerli siyasetçiye, Cumhuriyet Halk Partisi grubuna yaptıkları ziyaretten dolayı teşekkür ediyorum. Bu kapsamda görüşmede yaptığımız öneride, Meclis’te hiçbir siyasi partinin dışlanmadığı bir demokrasi planını işletecek, tam yetkili ve kamuoyunu şeffaflıkla bilgilendirecek bir komisyonun kurulmasını bir kez daha önermiş bulunuyoruz. Bu komisyonun, tanımının ne olduğu belli olmayan bir Süreç Komisyonu gibi değil; Türkiye’deki demokratik standartları yükseltecek, Kürtlerin bütün sorunlarını çözecek, Alevilerin uğradığı ayrımcılığı ortadan kaldıracak, kendini geride, dışlanmış veya eşitsiz hisseden, adaletsizliğe uğradığını hisseden herkesi kucaklayacak, demokratik standartları yükseltecek bir komisyon olacağını… Böyle bir komisyona önderlik, katkı ve bu komisyonda mutlaka ve mutlaka tüm partilerin temsil edilmesinin önemli olduğunu, Meclis Başkanlığının bu konuya katkı sağlamanın üzerinde önderlik etmesi gerektiğini, bu komisyonun hiçbir siyasi partiyi dışlamaması gerektiğini… Toplumsal mutabakatın sağlanması için, sivil toplumun, akademinin, kanaat önderlerinin katkılarının da bu komisyona süreç içinde alınması gerektiğini… Ama olmazsa olmazımız; bu komisyonda kamu yararına faaliyet gösteren şehit ailesi ve gazi derneklerinin bu çalışma gruplarında ve komisyonlarda doğrudan temsil edilmelerinin toplumun içini ve vicdanını rahatlatacağını, kimsenin kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeler üzerinden toplumun en kırılgan kesimlerinin duygularını rencide etmeye çalışmasına imkan verilmemesi gerektiğini, hazırlanacak demokratik bütün düzenlemelerin bu komisyonda görülürken, şehit ailelerinin, gazilerin, sivil toplumun, şeffaflıkla bu konudan bilgi sahibi olmaları gerektiğini, onları kıracak, üzecek, rencide edecek gizli pazarlıkların olmadığının ancak bu şeffaf, hepimizi kapsayan komisyon olacağını açıklıkla ifade ettik.”

“MİLLETİN HESABI CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN ÖZ HESABIDIR”

“Kimse unutmasın ki Cumhuriyet Halk Partisi toplumsal barışımızı sağlayacak, demokrasinin önünü açacak tüm politikaların teminatıdır. Ama birilerinin koltuk hesabının teminatı olmadık, olmayacağız. Ahmet Türk’e üç kez kayyum atamış olanların samimiyetlerinin sorgulanmasından, daha birkaç ay önce kayyum atadıkları Sayın Ahmet Türk’ün şimdi bu sürecin içinde yer almasını istemelerinin samimiyetinin sorgulanmasından, Türkiye’nin en büyük ilçesi Esenyurt’un seçilmiş Belediye Başkanı Ahmet Özer geçen çözüm süreçlerinde komisyonların davetlisi, her bayramda AK Partili siyasetçilerin tebligat listelerinin başında yer alan Ahmet Özer’in Silivri’de yatıyor olduğu gerçeğinin samimiyet sorgulatmasına, Gezi Davası’ndaki arkadaşlarımızın bizim yerimize her biri aylardır, yıllardır orada yatan arkadaşlarımız orada dururken birilerinin demokrasicilik oyununa soyunmalarına, vatandaşların şüpheyle yaklaşmasını anlayışla karşılamak gerekir. Bu şüphelerin hepsinin ortadan kaldırılması için artık geçen süreçteki gibi akil insanların, otel lobilerinde, toplantı salonlarında, şehrin kanaat önderleriyle görüşmesi değil, toplumun genelini oluşturan makul insanların, ikna edilmeleri, sürece dahil edilmeleri, onların ‘olur’ dediği bir gelecek için Türkiye’nin Kürt sorununu aşmış, terör sorunundan tamamen kurtulmuş, çatışmaların bittiğini, şehitlerin gelmediği, kanın akmadığı, anaların ağlamadığı yarınlar için makul insanların, toplumun genelini oluşturan makul insanların geçen sefer akil insanların gördüğü kıymeti hak ettiklerinin altını kalın çizgilerle çizdik. Ve şunu söylemek isterim, Sayın Erdoğan geçen sefer yine kendilerinin ‘Çözüm Süreci’ dediği bir süreci işletirken onun tam karşısında en sert şekilde ona itiraz eden Sayın Bahçeli‘ye şöyle sesleniyordu: ‘Kimse karşımıza Türklükle çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almış bir partiyiz.’ diyordu. Bugün birlikte bu noktaya geldiler. Bu gerçekliği tarihe ve milletin vicdanına, hafızasına emanet ediyorum. Ama bu süreçte milliyetçiliği ayaklar altına alıp çiğneme deyince, ne Cumhuriyet Halk Partisi altı okundan biri olan Atatürk milliyetçiliği, ne MHP’ye gönül verenlerin milliyetçilik anlayışı, ne İYİ Parti seçmeninin milliyetçilik anlayışı, AK Parti‘ye gönül verenlere sorduğunuzda milliyetçi muhafazakar yaklaşımları ya da herkesin kendi etnisitesine göre ifade ettiği bir milliyetçilik anlayışı, herkesin kendi vicdanına ve kendisine emanettir. Hiç kimsenin değerlerinin ayaklar altına alınmasını doğru bulmayız. Ama bu sürecin garantisinin şu olması gerektiğini düşünüyoruz. Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almak, geçen sürecin özetiydi ve sonu oldu. Şimdi biz her türlü adaletsizliği ayaklar altına almak üzere yola çıkmalıyız. Her türlü eşitsizliği ayaklar altına almak üzere yola çıkmalıyız. Her türlü haksızlığı, her türlü ayrımcılığı ayaklar altında çiğnemeye varsanız biz de varız. Güçlü bir demokrasiyi hep birlikte kurarız, bu ülkenin yarınlarının önünü açarız. Biz varız, varsanız haydi hep birlikte her türlü adaletsizliği ayaklar altına alalım. Adil, güçlü bir Türkiye’yi kuralım. Yok kendi hesabınızdaysanız, biz orada yokuz. Biz milletin yanındayız, milletin hesabı Cumhuriyet Halk Partisi’nin öz hesabıdır. Onun arkasındayız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağ olun var olun.”