Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Demokrasi kültürü

Her ikisi de mütefekkir ve şair, devlet ve milletin istikbâli için, sahil-i selâmete çıkma gayretindeki Ziya Paşa ve Namık Kemal, (Fransız edebiyatı etkisiyle oluşan) Yeni Türk Edebiyatı’nın önemli temsilcileridir.

Her kisi de padişaha kafa tutuyorlar ama bunu edep dairesinde büyük bir samimiyetle yapıyorlardı. Diyeceksiniz ki, adamlar zaten edip.  Haklısınız. Lâkin ben hadiseye şu yönden bakıyorum: Bugün kendini ziyâlı (entelektüel, münevver) sananlarda neden bu edeb yok?

Devir o devir değil. Bunda da haklısınız. Fakat her devrin olmazsa olmazı değil midir edeb? Edebi olmayana edebiyatçı da, münevver de denilmemesi gerek.

Hadi onların kerameti kendinden menkul entelektüel kimliklerini geçelim. Pekâlâ ya peşlerine takılanlara ne demeli? Şinâsî, “Beni küçük düşüren pâyenin küçüklüğüdür / Büyük belâya sokan gönlümün büyüklüğüdür” demişti.

Bu hikmetli sözün meânîsi, o edip ve fazıl şairin makam, mevki ve rütbelere itibar etmeyişi, hattâ böylesi şeylerin gönlündeki büyük dâvaya nisbetle onu (samimi dâva adamlarını) küçük düşürdüğü, düşürebileceği kanaatidir.

Şinâsî’ye yerden göğe hak veriyorum. Aynı kanaatteyim. Bugün kendini entelektüel sanan fakat iki lafı bir araya getiremeyen, hikmetten uzak lakırdıları geveleyip duran, hep yaptıkları halde siyasetçileri bile adam gibi tenkid edemeyen, Türkçemizin en temel esaslarından gafil, dâva şuuru olmayan kalem sahipleri kendilerinden utanırlar mı diye yazdım.

Osmanlı’ya, daha medenî, daha ileri gördükleri Batı’dakine benzer parlamenter bir rejim getirmek amacıyla Yeni Osmanlılar Cemiyeti içinde yer alan Nâmık Kemal ve Ziya Paşa, vatanı terk edip Avrupa’ya kaçmışlardı.

Nâmık Kemal, Âl-i İmran Sûresi’nde geçen (âyet 159) “İş hususunda onlarla müşavere et (onlara danış). meâlindeki “Veşâvirhum fî-l-emr” başlıklı makalesinde, ana hatlarıyla düşündüğü hükümet şeklini, halkın yönetime iştirakini, yàni demokratik parlamenter sistemi anlatma derdindeydiler.

Âyet-i celîlenin tam meâli şöyledir: (O vakit) sen Allahdan bir esirgeme sayesindedir ki onlara yumuşak davrandın. Eğer (bilfarz) kaba, katı yürekli olsaydın onlar etraafından her halde dağılıb gitmişlerdi bile. Artık onları bağışla (Allahdan da) günâhlarının yarlığanmasını iste. İş hususunda onlarla müşavere et. Bir kerre de azmetdin mi artık Allaha güvenib dayan. Çünkü Allah kendine güvenib dayananları sever.”

Yalnızca bu àyet üzerine beş cilt kitap yazılsa az gelir. Okuma ve irfan derslerinden sınıfta kaldığımız için hayatımızı gevezelik ve zevzeklikle geçiriyoruz. Şinâsî, Nâmık Kemal ve Ziyâ Paşa gibi hakiki münevverler ise o günkü içtihadlarında hata bile yapmış olsalar sevab almışlardır diye düşünüyorum.

İçtihadları hatalıydı zira demokrasi en ideal rejim değildir. Ve yukarıda zikredilen âyet-i celîlenin hedefi de demokrasi değil, meşverettir. Yàni başkan (imam, reis, lider) ülkeyi yönetirken hazık kişilere (sahasında uzman, tecrübeli eşhasa) mutlaka danışacak, istişâre edecek fakat ülkenin kaderi arif ile cahilin eşit oyları (reyleri) ile belirlenmeyecek.

Osmanlı (eksik, ve kusurlarıyla da olsa) bunu yapıyordu. Yapılmayan ise tenkidlerdeki özgürlük idi. Şinâsî, Nâmık Kemal, Ziyâ Paşa ve birçok değerli edibi Batı hayranı yapan asıl sebep de buydu.

Bu durumda günahları da, onlardan özgürlüğü esirgeyenlerin boynunadır. Tàbi esirgedilerse. Bendeniz Sultan II. Abdülhamid Han’ın (rahmetullahi aleyh) bu özgürlüğü vatan hainleri hariç herkese sonuna kadar verdiği kanaatindeyim.

Hattâ hâl edilmesindeki en büyük faktör de verdiği bu özgürlükte ifrada kaçmasıydı diyebilirim. Hazık bir tarihçi değilim ama o dönem son ulu paşa dönemi gibi gizli ve kanunla koruma altında olmadığı için bilgi ve belgeler herkese açık. İsteyen herkes öğrenebilir.

Bu durumda insaf sahipleri ne sultan II. Abdülhamid Han için ne de muhterem başkan Recep Tayyip Erdoğan için müstebid (diktatör, özgürlük düşmanı) diyemez.

Bugün Erdoğan düşmanlığı yapacağım derken devleti yıkmaya çalışanların bile müstakil bir gazetesi var. Adamlar kimlerin sözcülüğünü yapıyorlar baksanıza. Halkın mı Atlantik ötesinin mi sözcüsü bunlar? Yine de alabildiğine özgürler. 06.12.2021

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER