Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Hüseyin Benek

DENİZ TAŞKINLARININ NEDENLERİ!!

DENİZLER NEDEN, YÜKSELİYOR?!?

Türkiye’de neden deniz taşıyor? Denizi doldurmak felakete mi yol açıyor? Deniz Seviyesi Neden Yükselir?

Bazı olaganüstü hava olayları daha sık görülmeye başladı, göllerimizin alanının %50-55 ini kaybettik, buzullar eriyor ve denizler daha çok taşar hale geldi, köyümüzde ki dereler eskiden Temmuza kadar akarken, şimdi Mayısda bile akmaz oldu neden? Küresel ısınma, iklim degişikligi olabilir mi? Şimdi bu konuya neden küresel ısınma var diyerek girelim mi?

İklim değişikliği hava sıcaklığını nasıl etkiliyor?

Mart ve Nisan aylarında Türkiye’de sıcaklıkların ortalamanın altındaydı, Mayıs’ta mevsim normalleri yakalandı. Belirli günlerde rekorlar kırıldı, Haziran’da sıcaklık normalin üzerine çıkmaya başladı. Ancak aylık ortalama sıcaklık normal olsa da günlük değişim aşırılıklara vardı. Hem Ülkemiz, Hemde Küremiz Isınıyor Bu Anlaşılıyor!!!

Haziran ayı sıcaklık bakımından Doğu Anadolu ve Güneydoğu dışında normallerde gidiyor. Ama nasıl normallerde? Ortalamada normallerde. Dolayısıyla ortalama normal olsa da iklim değişikliğinin bize sıklıkla yaşattığı ısı dalgalanmalarını görüyoruz. O da sıcaklıkları bir dip, bir tavan yaptırıyor, bu da ekstrem hava olaylarını beraberinde getiriyor. Bitkiler öncelikle olmak üzere canlılar bu durumda ya susuzluğuga dayanamıyor yada strese giriyor yaşam kalitesi düşüyor, verimi azalıyor…

Şu son yaşadığımız sel dönemini ele alalım. Azor Adaları bir yüksek basınç merkezidir. Atlantik üzerinde üreyen bir yüksek basınç gelişerek Batı Avrupa’ya uzanarak adeta bir duvar ördü. Yüksek basınç hareketi kısıtladığı için sıklıkla yağışsız güneşli havalar yapar. Son haftalardaki Batı Avrupa’daki yaz havasının nedeni buydu. Bunun karşısında Doğu Avrupa’yla beraber bizde Ukrayna ve Rusya civarına ise Alçak basınç yerleşti. Alçak basınç yağış oluşumu için konforlu, hareketli bir ortam oluşturdu. Bir yere yağmazken, başka bir yere daha çok yağış olacak ve buda sele neden olacak diye düşünülebilir…

Bizde bu kadar kolay yağış oluşmasını ve bunların uzun sürmesini sağlayan Batı Avrupa’ya örülmüş olan duvar gibi duran yüksek basınça dayalı olarak ülkemiz ve bölgemiz sürekli yağış aldı. Bu durumda sellerin ardı arkası kesilmedi, bir şehirlerimizi derelerin kenarına, hatta bazı durumlarda derenin içine yaptığımızdan dolayı sel can ve mal kayıplarına nende oldu, olacak gibi görünüyor… Hatta son olaylarda…

İzmir’de ve İskenderun’da hafta sonu deniz bile taştı, bina girişleri, sokaklar su altında kaldı, Karadeniz sahil yolu deniz taşkınına dayalı bir süre trafiğe kapandı… Bu durumu tetikleyen nedenlerden küresel olarak, küresel ısınma, buzulların erimesi olabilecegini yerel nedenlerde, bölgelerin ortak noktası denizin doldurulmuş olması olduğu için deniz doldurulması olabilir…  

Uzmanlara göre, dolgu bölgeler deniz taşmasından etkilenip belli dönemlerde sular altında kalma riskiyle karşı karşıya. Ancak bunun için alınabilecek veya alınmış, fakat kuvvetlendirilmesi gereken önlemler var.

İzmir örneği üzerinden doldurulmuş kıyılarda denizin neden kabardığını ve neden taşkın yaşandığını, Belçika ve Floransa’da buna karşı alınan önlemleri ve Türkiye’de uygulanabilirliğini inceleyelim.

Uzman görüşüne göre, Dr. Doğan Kısacık, İzmir’de meydana gelen olayın sel olmadığını söylüyor.

Deniz taşmasının sebebinin, su seviyesi ve fırtına nedeniyle dalgaların boyunun yükselmesine dayalı olarak, dalganın kıyı koruma yapılarını aşması olduğunu ifade ediyor… Öte yandan göllere baktığımızda durum daha belirgin ve neredeyse göllerimizin yarısını kaybettiğimiz görülüyor…

Göllerimizin,  Son 30 yılda Türkiye’nin gölleri yüzde 54’ü küçüldüğünü görüyoruz, bu kadar görmeye rağmen hala önlem almamak ne demektir!?!? Akıldan uzaklaşmak demektir, insan akıldan uzaklaşırsa hayvan bile olamaz, onlar dogalarını, dogada iyi yaşarlar biz ise dogamızdan o kadar uzaklaşmışız ki aklı kullanmazsak insanlık olarak intihar ediyoruz demektir. Her neyse konu dagılmasın… Kuraklık demek su kıtlığı, tarımsal üretim azlığı demektir, kullanım suyu sorunu demektir…

En büyük şehrimiz, su seviyesi Son 10 yılın en düşük seviyesin de İstanbul’un, su kaynakları bir gün tamamen tükenebilir mi? Tükenmesede yetmeyecegi kesin gibi? Bu nedenle barajlarla, sulama tesisleriyle gelecege hazırlanmalıyız, öneririm… Öte yandan buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor… Olmadıklar oluyor!!!

Dünyanın en büyük buzdağı 30 yıl sonra hareket haline geçti, buz dagları eriyor haberini dikkate almazsak,  denizler neden yükseliyor diye düşünmezsek ne olur?

Deniz taşması sonucu İzmir ve İskenderun da kıyı şeritlerindeki yerleri su bastı, Karadeniz oto yolu bir müddet kapandı haberlini daha sık duyuyoruz, dahada duyacak gibiyiz…

Meteoroloji Mühendisliği Bölümü ile Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi’nden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu denizin kabarmasını şu şekilde açıklıyor:

“Kışın bazı meteorolojik olaylar çerçevesinde, belli bir yönde esen rüzgar kıyıya doğru deniz suyunu sürüklüyor. Dalgalar kabartıyor o bölgeyi. Bir kıyıda su çekilirken, diğer kıyıda yükseliyor.

“Bir de alçak basınç merkezi su seviyesini yukarıya çekiyor, kabartıyor. Deniz kabarıp, dalga yüksekliği artınca, fazla su denizden karaya geçiyor”. Bu iki nedene bir küresel ısınmaya, buzulların erimesine dayalı deniz yükselmesini, denizlerin doldurularak alan kazanılmasını da eklersek sorun dahada artacak gibi…

 “Doğal sahillerde dalga kıyıya yaklaştığı zaman kabarır ve kırılır, hafif bir şekilde sahile tırmanır ve geri döner ya. Bu, dalganın enerjisinin azalmasını sağlar.” Dolgu olan yerlerde ise direk duvara carpar gibi carparak daha büyük dalgalara neden olabilir…

Ancak doğal kıyı çizgisi doldurulduğunda, denize doğru oluşturduğumuz bu dolgu alanını, deniz dalgalarını kırılmamasına neden olarak, bunun için ya kıyı duvarı ya da denize bakan yüzü eğimli, denizin o alandaki dogal egilim yapısına uygun, bir taş duvar yapılması gerekir.

Geçtiğimiz hafta sonu, normalin üzerine deniz suyu 95 cm daha yükseldi, bu çok ciddi bir artış, ayrıca fırtına da şiddetli dalgaya yol açtı, bu durumlar birbirini besledi ve beklenmeyen deniz taşkınları yaşandı…

Deniz taşması her zaman oluyordu, Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner, son yıllarda denizin daha sık kabardığını, bu nedenle daha sık su taşması olduğunu belirti…

Uzmanlar yaşananlardan ders çıkarılmasını ve iklim değişikliği de göz önünde bulundurularak planlama yapılmasını ve sahil koruma yapılarının güçlendirilmesini öneriyorlar.

Mikdat Kadıoğlu, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nu hatırlatıyor ve binaların kıyı şeridinden 100 metre uzakta olması gerektiğini ifade ediyor. Kadıoğlu, dolgu alanlara bina yapılmasının ve bu binaların savunmasız, dayanıksız tasarlanmasının dogal felakete yol açtığını belirtiyor. Geçmiş dikkate alındığı zaman, önümüzdeki gelecek 100 yılda, hesaplamalara göre su seviyesinin yaklaşık 30 cm yükselebileceğini söylüyorlar. Buna aşırı yagış, aşırı rüzgar gibi durumlarda eklenirse, gelecekte deniz seviyesine takın yerlerde sorun daha fazla yaşanacak gibi…

Uzmanların görüşüne göre, 25-40 cm arası değişen gel git, fırtınanın en yoğun olduğu ana denk gelirse, taşkın daha da etkili olabilir. Üstüne üstlük, aynı anda aşırı yağış ve derelerin taşması da bu felaketin sonuçlarını ikiye katlayabilir. Diyerek bizi uyarıyor, biz uyanırmıyız bilemiyorum…

Uzmanlara Çözümü var mı, diye sorulduğunda şu cevapları verdikleri görülüyor…

Kıyı çizgisini 100-150 metre, bazı yerlerde gerektigi kadar boşaltamayız, ciddi bir maliyetti vardır olsun candan daha önemli degildir, ayrıca koruma yapılarını yeni koşullara adapte etmemiz lazım….

Gelen dalganın enerjisi azaltılması için, kıyı koruma duvarlarının denize doğru 15-20 metre öncesine batık dalgakıranlar yerleştirilerek, dogala yakın bir dalga kırılması alanı oluşturulmalı… Sıg yerlerde neden dalga az oluyorsa diye düşünülerek önlemler alınabilir… Ancak aslında yapılması gereken, doğal sahillerin yapılaşmaya açılmaması konusunda yasal mevzuatlar oluşturulmalıdır… Öte yandan dolgu alanlarının ve kıyı koruma yapılarının hemen ardını yapılaşmaya açmaktansa, doğal kıyı çizgisini bırakıp, kenti daha içeriye konumlandırmak gerekiyor. Böylece su seviyesi yükselir, fırtına ve taşkın olur, ardından su geri çekilir, ancak yapılara ulaşmaz. Nasıl bataklık alanlarında Drenaj sistemleri, kanalları yapılarak toprak tarıma elverişli hale getiriliyorsa, denis baskını ihtimali yüksek yerlerdede deniz kabarmasında baskının etkisini azaltacak, suyu geri tahliye edecek drenaj kanalları baskından korunmak için etkili yöntem olabilir… Burada dikkat edilmesi gereken şey, drenaj sistemlerinin deniz seviyesinden yüksek olması, su çıkışları deniz seviyesinde ise, deniz suyu seviyesi yükseldiğinde işlevsiz kalacağından, alternatif güçlü pompaların kullanılabilir.  Örnek vermek gerekirse Hollanda, bu ülkenin tecrübelerinden yararlanılabilir… İklim değişikliğinin en çok etkilediği ülkelerden biri Hollanda. Buzullar eridikçe deniz seviyesi yükseliyor, deniz seviyesi yükseldikçe Hollanda’nın toprakları su altında kalıyor. Ülke halihazırda bu durumla mücadele etmekte. Su akışlarını kontrol ediyor ve yapay kara parçaları yapıyorlar. Ancak 100 yıl sonrasının tahminlerine göre, ülkenin büyük bölümü sular altında kalabilir, öngörüsünde bulunuluyor…

İzmir’de Alsancak tarafı için, başka deniz taşkını olan ve ihtimal dahilinde olan yerler için bu uygulanan art arda iki duvarlı dalga kıranlar, Holanda örneginde olduğu gibi önlemler alınarak su taşkınlarından şehirlerimizi koruyabiliriz…

Hollanda, Danimarka, Almanya’da da bu kıyı koruma sistemlerini güçlendirmek için araştırmalara devam ediyor. Hollanda’da 1600’lerden beri deniz taşmaları yaşadığı için bunu engelleyecek yapılar inşa ediliyor, bu ülkelerle işbirligi de yapılabilir…

Türkiye için de alınan önlemler henüz geç kalınmış değil, 50 yılda yapacağımızı 10 yılda yapamaya kalkarsak buna ekonomik imkanlarımızda izin vermeyebilir. Bu önlemler peyder pey alınmalıdır…

Yaşanmış deneyimler var, uzman önerileri var, olaganüstü hava olaylarını tetikleyen yerel ve genel olarak küresel ısınmaya karşı önlemler alınması geregini oraya koyan çalışmaları var,  önemli olan şimdilik can kaybı olmadan,  yapısal olarak tasarımlar, şartnameler geliştirilmeli, önlem ve adaptasyon yapılarak, bu sorun aşılabilir. Aşılması dilegiyle, selam ve sevgilerimle…

Hüseyin Benek – 30.11.2023 – baskentPostası.com

Kaynaklar

1* https://www.bbc.com/turkce/articles/cxr1l1ezw4ro – Günce Akpamuk

2*https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-61809055

3* https://www.webtekno.com/100-yil-sonra-yeryuzunden-silinme-ihtimali-bulunan-10-ulke-h24363.html

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER