Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Said Paşazade / Araştırmacı yazar

Din akıllıya vacip

Bizim birinci vazifemiz İslâm’ı, İman’ı, Kur’ân’ı, Hz. Muhammed’in (Salat ve selam olsun O’na) davetini, ilahî müjdeleri ve ilahî uyarıları bütün insanlığa, herkesin anlayacağı bir dil ve üslûpla bildirmektir.

Peygamberimiz “Lâ ilahe illallah Muhammed Resulullah imanına sahip herkes Cennete girecektir” diyor. Biz insanlığı bu mutluluğa kavuşturmak için ne yapıyoruz?

Misyonerler Güney Kore’nin yarısını Hıristiyan yaptı. Biz ne yapıyoruz? Liseli delikanlılarımıza ve genç kızlarımıza vereceğimiz ne gibi dergilerimiz, kitaplarımız var?

Yahova Şahitleri 126 (1997 tarihiyle) lisanda dergi çıkartıyorsa, biz Müslümanların 300 lisanda dergi çıkartmamız gerekmez mi?

Bugünkü çağdaş üniversite gençliğini siz iki yüz yıl önceki üslûpla kaleme alınmış Tenvirü’l-Ebsar risalesiyle mi hidayete getireceksiniz? Yahova Şahitleri çapında islâmî yayın ve dâvet hizmetleri yapabilmek için çok eksikliklerimiz var.

 

İslâm’ı anlatan İngilizce bir kitap çıkartılacak ve onun İngilizcesine İngiliz edebiyatçıları ve aydınları hayran kalacak.

Mızraklı İlmihal (Miftahü’l-Cenne) kitabında yazılan her şey doğrudur ama 21’inci asrın gayr-i müslimlerine onların anlayacağı ve kavrayacağı başka bir üslûpla hitap etmek gerekir.

Türkiye’de İslâm’dan uzaklaşmış, imanını yitirmiş hayli sosyolojik musallâ Müslümanı var. Onlara hangi lisan ve üslûpla hitap edeceğiz?

İslâm’ı halkımıza ve bütün insanlığa bugünkü bedevî ve varoş kültürü ile yaymamız, tanıtmamız mümkün değildir. Bu hizmet medeniyet ister, kültür ister, ufuk genişliği ister.

Yahova Şahitleri, kendi dinleri (veya sektleri) için bedava çalışıyor da biz Müslümanlar dinimiz için niçin bedava çalışmıyoruz?

Allah, bizim için hak din olarak İslâm’ı seçmiş. Biz İslâm dinini hakkıyla biliyor muyuz? Karşımızdakilere hiç değilse Allah’ın varlığı konusunda ikna edici bir iki kelâm edebilir miyiz?

Allah vardır, birdir, ortağı (şeriki) yoktur. O (c.c) öyle bir büyük zattır ki her türlü noksan sıfattan münezzehtir. O’nun (c.c) sıfatları yücedir ve kulların ve sair mahlûkatın sıfatları ile mukayese dahi edilemez.

Meselâ Allah güçlüdür. Lâkin Allah’ın gücü hiçbir güçle mukayese edilemez. O (c.c) dilerse öldürür, dilerse yok eder, dilerse yoktan var eder.

Allah’a inanmak akıllıya vaciptir. Yàni aklı varsa kesin inanır, inanmak zorunda kalır. Allah Kur’ân’da “beyinsizler” tâbirini kullanır:

Hattâ görmek, işitmek gibi halleri mecazen kullanırken de “Onların kalbleri vardır, bunlarla idrâk etmezler; gözleri vardır, bunlarla görmezler; kulakları vardır, bunlarla işitmezler. Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir. Hattâ daha sapıkdırlar. Onlar gaflete düşenlerin ta kendileridir” (Â’raf Sûresi, 179) buyurmak suretiyle Allah’ı idrâk edmenin önce beyin işi olduğunu tefekkür ve tezekküre işaretle anlatır.

Akıl gerçekleri görebiliyorsa, fehmedebiliyorsa akıldır. Yàni akıl insanı kötü ile iyi, güzel ile çirkin ayırımında yanıltmadığı sürece akıldır.

Allah, kullarına verdiği akıl, batıllar karşısında şaşırmasın, ziyan olmasın diye insanoğluna rehberler (peygamberler, Resûller) ve kitaplar göndermiştir.

Akıl tabiatı inceler. Kâinat uçsuz bucaksızdır, sınırı yoktur. Hz. İbrahim (a.s), bu azamet karşısında “Allahuekber” der. En büyük olarak ve yegane yaratıcı olarak Allah’ı bulur. Lâkin her insan İbrahim (a.s) değildir.

Bu yüzden Peygamberimize kadar hiçbir insan topluluğu rehbersiz bırakılmamış binlerce Peygamber gönderilmiştir. Kur’ân ile bildiğimiz 124 peygamber bunların başlıcalarıdır.

Eski büyükler, “Sübhâneke mâ ‘arafnâke hakkâ ma’rifetike yâ ma’rûf” der. Yàni “ey bilinmesi vacip ve áşikâr olan (Allah) Seni hakkıyla bilemedik (bilemeyiz) derlerdi.

Allah’ı bilmek O’nun (c.c) yüce sıfatlarını idrâk ve O’nu (c.c) bu noksansız ve nakızasız sıfatları ile tesbih etmek demektir.

Allah’ın varlığına en büyük delil yarattığı mikrodan makroya tüm kâinattır. Dikkatle ve akılla bakan (nasibli) gözler Allah’ın sanatını, yaratma kudretini bu kâinat ve içindeki mahlûkatta görebilir.

Beyinsizler ise “tesadüf” der. Oysa bir torbaya konulan on adet tenis topuna 1’den 10’a kadar keçe kalemle rakamlar yazılsa bunlar karıştırılıp torbanın içinden 1, 2, 3… 10 sırasıyla çıkarmak 10 üzeri 24 ihtimalde birdir.

Nedir bunun anlamı? İMKÂNSIZ.

10 üzeri 24 demek 10’un yanına 24 sıfır koymak demektir. Bu kadar büyük bir rakamda bir ihtimal, sıfır ihtimal sayılır pratik olarak.

Allah vardır, O (c.c) en yücedir ve yegane yaratıcıdır. O’nun (c.c) indinde tesadüf değil, yaratmak vardır.

Yaratılan mahlûk, yaratan ise Mabud’dur yàni Tanrı, ilâh. La ilâhe illallah diyoruz. Allah birdir ondan başka ilâh yoktur mánâsındadır. Yanında da “Muhammedün Resûlullah” diyoruz, demek zorundayız. Çünkü artık başka uyarıcı rehber gelmeyecek. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) son Resûl, tebliğ edici elçidir.

Allah intikamı da aziz olandır. Kim Allah ile savaşmaya kalkarsa mağluptur ve çetin bir azap onu ahirette de beklemektedir. Dünyada da ahirette de rüsvây olacaktır o imansızlar. 12.08.2023

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER