Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Din nasihattir

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) “Din nasihattir” buyurmuş, üç kez tekrarlayarak ehemmiyetini vurgulamış.

Bizde dinî nasihati evvelâ Diyanet İşleri Başkanlığı, sonra dinî cemaatler, din hizmetlileri yapıyor!..

Pekâlâ Diyanet ve sair dine hizmet iddiasındakiler halka gereği gibi öğüt verebiliyorlar mı? Veremiyorlar. O hâlde “yaptıklarını sanıyorlar” demek daha doğru olmaz mı?

Camileri (yalnızca) günde beş vakit namaz kılınmak üzere halkın ezanla çağırıldığı mabedler, imamlarını maaşlı namaz kıldırma memuru sanmak, İslâm’ın «İ»sini anlamamış olmakla eşdeğerdir.

Bu Müslüman memleketindeki fitne, fesat, kriz, bozukluk, kokuşmada, büyük vebál, Diyanet İşleri Başkanlığı’na, dinî cemaatlere, din adamlarına aittir. Bunlar vazifelerini hakkıyla yapmış olsa, ülke huzur ülkesi olur, bozukluklar marjinal kalır, müreffeh bir hayat yaşanırdı.

İslâm’ı tebliğ etme ve nasihatlerde, müjdeleme ve yanında ikaz (ihtar, uyarı, korkutma) vardır. Diyanet görevlileri “ne şiş yansın ne kebap” mantıksızlığı ile kurbağaları ürkütmeden hutbeler hazırlıyor, imamlar ise ya Diyanet’e yaranmak için bunları vaazlarında da süsleyip aktarıyorlar, ya da bozuk bir fırka (bátıl mezhep) mensubu iseler heva ve heveslerine göre daha beterini yapıyor, halkı ifsad ediyorlar.

İstikbâlimiz gençliği dinin güzellikleriyle müjdeleyip, din dışı tehlikelere karşı uyarabilseydik, yarınlarda bugünkünden daha iyi vaziyette olacağımızı ümid edebilirdik. Ne gezer. 

Yetmiş senedir bitmedi halktan para toplama rezaleti. İsmini vermeyim, bir ilçe müftüsü köy imamına “Para istiyoruz, sen ‘benim köyde Cuma’da bile beş on kişiyi geçmiyor cemaat’ diyorsun, hiç değilse köyün şerefini kurtar, yirmi otuz lira getir…” demiş, bizzat imamdan dinledim.

Sair (muhterem) müftüleri tenzih ederim, fakat şu sözleri söyleyen herif, bürokratik olarak müftüyse de bendeniz onun imanından bile şüphe ettim “köyün şerefini kurtar, yirmi otuz lira getir” dediğini duyduğumda.

Din işleri, din hizmetleri, dinî faaliyetler, muhlis, vasıflı, yalnızca Allah’ın rızasını umar kişilerce, kaliteli bir şekilde yürütülmezse, Diyanet, din sömürüsü ile yalnızca Müslümanları soyuyor, tokatlıyor demektir…

İslâm dini, fıkhı, şeriatı zekâtın ancak hakiki şahıslara (temlik suretiyle) verilebileceğini net olarak açıkça bildiriyor ve zekât alabilecek insanların kimler olduğunu yine açıkça beyan ediyor.

Ne Diyanet’in ne başka kurumların zekât toplaması dinen caiz değildir. Zekât parasıyla cami, okul, başka hayır binaları yapılmaz. Tüzel kişilere, derneklere, vakıflara, cemaatlere zekât verilmez.

Türkiye’de ise bakıyorsunuz bazı Allah’tan korkmaz, kuldan utanmazlar fakirlerin, muhtaçların, hattâ açlık sınırında dili bir karış dışarıda sefalet içinde sürünenlerin hakkı olan zekâtlara bile göz dikmiş…

Din hayatı bedevi zihniyetlilerin elindeyse akıbet budur. Ayaklar baş, başlar ayak olmamalı, hele dinî hayatta asla ve kat’a. Bugün dinimiz câhil cüheylanın, sapık ve ezik reformistlerin eline ve diline düşmüştür.

Oğlan açmış önüne mushafı, biraz arapçası var, kendince tefsir ederek va’z ediyor. Tefsir ilmine hayatını vermiş allameler boşuna uğraşmış. Aman boşverin, “adam sende, böyle gelmiş böyle gider” deyip keyfinize bakın, aldırmayın bana. Allah müstehakımızı versin. 09.10.2021

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER