Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Dirhem ile münasebet

İslâm’ın ahlâk ilkeleri Kur’ân kaynaklıdır malûm. Hristiyanlık ve tüm dinler de mecbur (çaresiz) kaldıklarında İslâm ahlâk ilkelerini intihal etti.

Meselâ araştırınız, Kilise de, “çok rahat ve konforlu bir hayat istiyorsan Şeytan’ın emrine girersin, (Şeytana uyarsın). Lâkin iyi bil ki, Şeytan (ifritler, cadılar vs) sana en yakınların için bile kötülük emirleri verecektir (o hâlde kanaat et, sabret, Şeytan’a uyma) der.

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), bir hadîs-i şerîf’lerinde “ilim Müslümanın yitiğidir nerede bulursa alır” derken buna işaret ediyordu.

Dünya döndükçe insàn yeni yeni icadlar yaptı, daha rahat etmek, daha iyi bir hayat standardı yakalamak için çabaladı. Fakat bu gayret beraberinde birtakım kötülükleri de getirdi.

İnsànlık tarihine bakarsanız hasseten seküler hayat yaşayan düzenlerde giderek insàn insànın kurdu haline geldi. Cihan harpleri çıktı, evler değil adeta ülkeler harabeye döndü, milyonlarca insàn birbirini yedi, öldürdü, işkence etti…

İktisat ilminde gelir dağılımı, mal ve hizmetlerin taksimatı incelenir. Devletin ve insànın rolleri, varlıklarını sürdürebilmesi temel konusudur. İnsàn hayatı için maddi ihtiyaç ve isteklerin de karşılanması gerekir. Lâkin mesele bu ihtiyaçları “sınırsız” kabul edip etmemekte.

Kapitalizmin “ihtiyaçlar sınırsızdır” felsefesi hem dinen hem aklen sakat. Artık pek itibarı kalmamış komünizm ya da sosyalizmin buna karşı geliştirdiği, “ihtiyaç ve isteklerinizi devlet belirler, sınırlandırır ve eşit olarak dağıtır” felsefesi de en az kapitalizm kadar insàn fıtratına aykırıdır.

Doğrusu insàn hür olmalı, devlet, içtimâî hayata sınırlı müdahalelerde bulunmalı, vatandaşlarına vereceği hizmet karşılığında cüz’î bir vergi almalı, insàn kendi hür iradesiyle doğruya yönelmelidir.

İnsàn diğer insànlara karşı dürüst, merhametli ve diğergam olmalı, helâl yoldan zenginleşmeli ve zengin olduğunda da malının zekâtını vermelidir. Zenginleşenler, fakirlere iş imkânı sağlamalı, devlet gibi onlar da acizlere yardım etmelidir. Zenginle fakirin vergisi eşit değildir. Vergi servetlerle orantılı olmalıdır. Doğru olan işte bu orta yoldur ve bu tastamam İslâm’ın emri ve Müslüman telâkkisidir.

Sağlık, eğitim, güvenlik ve ulaşım gibi temel hizmetlerin yanı sıra, insanın en temel maddi ihtiyaçları yiyecek, giyecek ve barınmadır. İnsànın, otomobil, beyaz eşya, bilgisayar sahibi olma; sinemaya ve tiyatroya gitme; kitap, dergi, gazete ve sair kültür araçlarını satın alma; tatil yapma gibi istekleri de var elbette. Fakat dediğimiz gibi bütün bunlar sınırsız ve ölçüsüz olmamalıdır.

İslâm, Müslümana temel ölçüleri verir. “Evine bilgisayar, televizyon alma” demez, “alacakların sana hayırlı ve seni Allah’ın emirlerine ters düşürecek şeylerden olmasın, onları hayırlı istikamette kullan” der.

Mal ve hizmetlerin üretimi, taksimatı ve tüketimi içtimâî hayatın ekonomi sahasıdır. Piyasa, ürettikleri mal ve hizmetleri satarak kâr etmeye çabalayan üreticiler ile ihtiyaç ve isteklerini karşılamaya çabalayan tüketicileri alışveriş için bir araya getiren, mal ve hizmetlerin üreticilerden tüketicilere doğru akışında; arz ve talebin karşılaştığı teorik (nazarî) ve çarşı mánâsıyla da alışveriş, fiyat belirleme meydanı, saha yahut pazardır.

Müslüman piyasanın efendisi, ahlâklısıdır. Hem ferden, hem işletme ve/veya kurum olarak böyle olmalıdır. Müslümanların belirlediği fiyat, “bizi aldatan bizden değildir” potasında belirlenmiş olmalıdır.

Muhterem okurlarım, İslâm ahlâkının iktisadî hayata yansımasını anlatmak istedim lâkin neden ahlâkın bu cihetine öncelik verdim derseniz, onun cevabı da basit aslında. Bizler Peygamberimizin (salat’u selâm olsun ona) ümmeti olarak onun (s.a.v) “Kimsenin namazı sizi aldatmasın, siz onun dirhemle (parayla) münasebetine bakın” uyarısı mucibince böyle yaptık.

Para ile münasebetlerinizde, alışveriş ve sair maddiyat (dünya) hayatınızda ömrün imtihan olduğu şuuruyla yaşayıp, (sonsuz) ahiret (beqa) âleminde büyük mükâfata nail olmanız niyazıyla selâm ve hürmetler efendim. 07.05.2022

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER