İnsanın sosyal yaşamında en büyük sorunlarından birisi,
Tensel- tinsel açlığıdır.
Bu açlık içinde olan bireyler mutlu olamazlar!
Birey, sorunları giderilmeden toplumsal huzur da gelmez.
Örneğin gece yarısı tecavüze uğrayan genç kıza,
“Neden o saatte dışardasın” diye sorarlar.
Sorunları tespit etmek için sorular dahi yanlış olur.
Çünkü asıl sorun: geç saatte dışarda olmak değil,
Geç saatlerde dışarıda olanların güvenliğinin sağlanamamış olmasıdır.
Doyurulmayan,
Gizlenen, baskı altına alınan
Her duygu zamanla daha da büyür…
İntikama dönüşür,
Cesaret verir
Zarar verir
Yaptığı kötülüğü görmek yerine
Kendini haklı görür.
Toplumsal mutluluk ya da mutsuzluk,
Aileden başlar.
Mutsuz ailelerin vazgeçemediği en büyük alışkanlıklardan biri de,
Sürekli mutsuzluktan beslenmeleridir.
Karşısındakinin hep olumsuz yönlerine odaklanıp,
Yaptığı her hatayı büyütüp, “sen yapamazsın” diye eleştirip
Olumlu yönlerini görememektir.
Diğer konu ise iletişimin ters orantısıdır.
Bir fikir dile getirilirken,
Sürekli karşı tarafa öğüt vererek,
Söze, “ama şöyle olursa” diye tam ters bir düşünce ile söylemek,
Ortaya kararsızlık eğilimini çıkarır.
“Ben senin iyiliğini istiyorum”, gibi sözler de
Karanlıkta kalan düşünceler doğurur, şüphe uyandırır
Güven duygusunu zedeler
İletişimin başından kopukluk başlar…
Sürekli mutsuz olma hali insanı tükenmişliğe sürükler.
Yorgunluk ve enerji bitimine neden olur.
İnsana mutluluk veren tek şey,
İnsandır.
Hiçbir şeyi bir insanı sevdiğimiz kadar sevemeyiz,
Hiçbir şey, bir insanın verdiği duyguyu veremez.
Bunun dışında mutluluk veren her şey
İnsanı bir süre sonra doyurur.
Hatta bıktırabilir.
İnsan en büyük yaşam desteğini
İnsandan alır.
İlişkilerde böyledir.
Aşkta böyledir.
Bir insandan kaçarken,
Bir başkasının kollarına koşarız.
Çünkü biliriz
Bir kadının darmadağın ettiği bir gönlü,
Ancak başka bir kadının eli düzeltebilir…
YORUMLAR