Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Ehl-i Beyt namazsız olur mu?

Seçimler yaklaştıkça yaklaştı.

Sermayesi olan ortaya koyuyor. Olmayan ne koyacak?

Elbette yalan ve istismarı.

Bay Bay Kemal de bunu yapıyor. Bugüne kadar ağzından bir kez olsun çıkmamış bir şey söylüyor:

“Ben Ehl-i Beyt’tenim, ben Âlevîyim” diyor… Tanıdık gelmiyor mu bu ses? Yıllar yıllar önce, bir asır evvelinde bir kesim de söylemişti bunu.

Tehcir günleriydi.

Yalancıların söylediği gibi bir soykırım yapmamış ceddimiz Osmanlı içimizdeki hainleri yurt dışına sürüyordu. Yàni tehcir yapılıyordu.

Ruslarla olan savaşımızda bizi arkadan vuran, saf değiştirip Rus tarafına geçen Osmanlı’nın Tebaa-i Sâdıkası Ermeni vatandaşlarımızın tehcirden kurtulmak, tarlalarını, servetlerini bırakmamak için söyledikleri kocaman bir yalandı bu söz…

“Ben Ehl-i Beyt’tenim, ben Âlevîyim” diyerek kılık değiştiriyorlardı. Zira biliyorlardı ki Osmanlı ehl-i beyte fevkalâde saygılıdır!.

İşte böyle başlamıştı Türkiye’deki Âlevî hikâyesi.

Bunlardan samimi olanlar yok muydu? Vardı tabîî ki.

Hazreti Ali’ye (kerremallahü veche) hakikaten büyük sevgi ve saygı duyuyorlar, Ehl-i Sünnet gibi bu sevgiyi bütün ashaba yaymak yerine daha ziyâde Hazreti Ali’ye ve çocuklarına (Hz. Hasan ve Hüseyin’e) teksif eden bir topluluk da vardı.

Fakat bunların neredeyse yüz misli Ali’siz Âlevî de türeyivermişti. İşte kötü Ermeniler bunlardı.

Bunlar Osmanlı’ya kin tutuyorlar, kıyamete kadar çıkacak her fırsatta Osmanlı çocuklarını sırtından hançerlemeye yemin ediyorlardı.

Sayın bay Kemal bu güruhun çocuğudur işte… Ali’siz Âlevîlerden. Yàni düpedüz Ermeni kimliğini gizleyip sinsi bir yıkıcı çalışma içinde olanlardan.

Böyle olmasaydı o azınlıktaki hakiki Âlevîler gibi beş vakit namazını kılar, Cuma ve Bayram namazlarında da safımızda olurlardı.

Seccade nedir bilirler, saygıda kusur bile etmezlerdi, değilki üzerine sokak ayakkabısıyla basmak…

Yoksa temiz bir ayakkabı ile namaz bile kılabilir insan.

Sayın Erdoğan, “Sen seccadeye ayakkabınla basabilirsin. Kıblesi Kabe olmayanın seccadesi de bu şekilde olur.  Bize de bir seccade hediye ettiler, dedik ki; inşallah bu seccadeyi biz 15 Mayıs’ta şükür secdesinde kullanacağız” derken bunu kastediyor ve çok da doğru söylüyordu.

Bu isabetli sözler tarihe kayıttır aynı zamanda. Türkiye insanları bu yalancıları ve maskelerini hafızasına iyi nakşetsin, asla ve ebeden unutmasın!.

15 Mayıs seçimleri laletayn, sıradan bir seçim değil. Baksanıza bu hain ve yalancı Âlevî takımı nasıl asılıyor seçimlere.

Ehl-i Beyt olmadı mı, o zaman “Peygamberimiz de Kâbe’nin anahtarlarını bir Yahudi’ye vermemiş miydi?” dersiniz.

Sanki millet bay Kemal’e Yahudi diyormuş gibi… Sanki Kâbe’nin anahtarını almak Kâbe’ye hademeliği değil de Müslümanları yönetmeyi simgeliyormuş gibi. 

Ehl-i Sünneti de gerçek Âlevî Türkiye’lileri de ayakta uyutmaya çalışıyorlar.

Muvaffak olabilirler mi?

Sözün burasını anneannemin sözüyle devam ettirmeliyim:

“Evlâdım, Cenâb-ı Allah yalnızca Rabb’ül müslimin değil âynı zamanda Rabb’ül âlemîndir” derdi merhum.

Meanisi açık amma bendeniz daha bir hülasa ederek şerh edeyim: “Allah çalışana verir, velev ki gayr’i müslim olsun…” 23.04.2023

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER