Her işin bir mantığı vardır, ekonomi mantığı ise üretim, tasarruf, paylaşım ihtiyaçların giderilmesine dayanır.. Bize öyle denildiği gibi ihtiyaçlar sonsuz kaynaklar kıt değildir, yeter ki toplumun bir tarafı lüks içinde yaşarsa, diger tarafı yoksul, zül bir şekilde yaşar! Devleti idare eden hükümet kamu kurumlarında, kiralar, arabalar, araçlar, binalar, makamlar lüks içinde olmasına izin verirse, o toplumda gelir dağılımı bozulur, vatandaşlar yoksullaşır… Yoksulaşmamak için…
Toplumlar ihtiyaçları için üretim yaparlar, bizde kim üretici, tarım ve hayvancılar, sanayiciler ve bunlar için teknoloji üreten, üniversiteler ve Ar-Ge atölyeleridir… Hizmet sektöründe ise turizmcilerdir… Sizce yeterince üretebiliyormuyuz? Genelde cevabımız yok, oluyor, neden?
Kendi üretmimize güvenmiyoruz, bu ithal dendiğinde fısıltı gazetesi aracılığıyla oluşturulmuş bir ön yargı var, biz hile yaparız, şunlar sağlam yapar… Ben bu yaşıma kadar 3000 kere duymuşsam, hala da duyuyorsam, yerli ürünleri degil de ithal ürünleri tercih ediyorsam, kıt, kanaat üretim yapan yerli üreticileri desteklememiş olurum… O zaman ne olur?
Ülkemizin kaynaklarını başka üreticilere aktarmış oluruz, nasıl yani, her ithal mal sonuçta yurt dışına çıkan döviz demektir. En önemli ekonomik hatamız ise son 20 yılda bir trilyon doları aşan dış ticaret acığımız olmuş, bu nasıl oluştu?
Dünyada bir parasal genişleme vardı, bu genişleme dönemin de gelişmekte olan ülkelere doğu bir para akışı oldu, örnegin bize Cumhuriyet tarihinin toplamında gelen yabancı yatırım ve para sadece 3-5 yıl için de geldi ve biz bu paraları nereye harcadık? Ayrıca da dış borç olarak bir trilyon dolar acık verdiğimiz dönemde, 350 milyar dolar yabancılardan borç aldık, bu paraları üretim için harcamak yerine kamu binaları başta olmak üzere sürekli ibadethane ve bina yaptık, yabancılardan aldığımız borçlarla ülkemizi ekonomik olarak betona gömdük… Beton baraj için, fabrika için, üniversite, eğitim için, üretim tesisi için dökülmüyorsa… Sadece 2000-3000 kişi görülmemiş şekilde zenginleşirken toplum olarak tüm ücretliler fakirleşir… Ülkemizde sosyal yardım alan sayısı 20 milyona yaklaştığı ile ilgili haberler var…
Sonra en zor durumda olan bir grup varki geliri olmayan, işsizler, bunlar artık yoksulluk sınırı için de en alttakiler ve en zor durumda olanlardır ki… Sosyal yardımlarla ayakta durmaya çalışıyorlar, bu en zorda olan vatandaşlarımıza hem devlet kurumsal, hemde biz vatandaşlar dayanışma, yardımlaşma içinde olmalıyız!! Hatalar hatalar derken, seçim öncesi devletlerin kefen parası denen olağanüstü akçeler de yalancı bir canlılık yaratmak için piyasaya verildi… İthalat aracılığıyla fiyat istikrarı sağlaman için dövizin düşük tutuldu, bu hataya dayalı olarak tüm tarımsal üretim zora düşerken, kuraklığında katkısı eklenince tarımda işler daha da karıştı… Bu arada rezerv dövizler harcandı, bir hata ülkeleri batıramazdı, düşük dövize dayalı ithalata dayalı ucuz ürünler, ithalatla tüketime tüm hızıyla devam ettik… Bu arada biz vatandaşlarda ucuz ithalatı ve ürünleri görünce, hem kredi kartıyla, hemde tüketici kredileriyle adete tüketimin körüklenmesine yardımcı olduk…
Bu hataların ekonomiye yansıması devam ederken, birde daha çok hizmet sektörünü etkileyen virüs salgını ile karşılaştık.. Bu durumda ekonomiye ciddi zarar verdi, bu arada önemli iki hata daha yapıldı… En büyüğü ise basılan paraların ucuz araba ve ev kredisi olarak piyasaya verilmesi idi… Bu arada arabaların ve evlerin %100-150 prim yapmasına neden olundu, yine aracılar ve betoncular kazandı… Bu basılan para üretim için teşvik verilmiş olsaydı hata yapılmamış olacaktı.. İkici hata ise devlet kurumlarının hala borç paraya dayanarak harcamaya, lüksün normalleşmesiyle oluşan müsrifliğe devam etmesidir ki… İlk tasarruf yapmaya başlayacak olan işletmeler, genelde üretim yapan degil, hizmet eden devletin kurumları olmalıdır… Lüzumsuz kiralamalar, lüks binalar, trafik yoğunluğuna bakılmadan yapılan abartılı yollar, maliyeti bilinemeyen köprüler, alt üst geçitler, 2-3-4 milyonluk arabalar, 100 milyonluk, bazıları milyarlık bile olabilir uçaklardan acilen vazgeçilerek… En yoksul kesime sosyal yardım, nakit para degil ayni gıda yardımı yapılarak sadece beslenmeye dönük yardımların başlaması gerekmektedir… Büyük Şehir Belediye Başkanları genelde sosyal demokrat belediye başkanlarıdır, onlara birkaç önerim olacak…
Halk ekmekler aracılığıyla yapılan maliyetine ekmek işini toplu taşıma da aktarmak gerekiyor, bu nasıl yapılabilir, şehit yakını, gazi, polis, belediyeci, vs…vs Kim bedava biniyorsa, aynı öğrencilere olduğu gibi aylık 90-100 liraya veya yıllık 700-800 liraya kamu toplu taşım kartı olmalı… Buna ilave olarak da halk toplu taşıma kartı oluşturularak, aylık 90 binişlik 70-80 TL, 50 binişlik, 30-40 lira gibi halk taşıt kartları ihtiyaç sahiplerine verilmelidir, bunu asgari ücretli, öğrenci, yaşlılar, emekliler, işsizler gibi geliri düşük olan, asgari ücret ve altı gelir grupları için yapılabilir… Her neyse…
Zor durumdayız, sabırlı olmak zorundayız, demokrasilerin güzel yanı bu kadar hata yapan yönetime mahkü m degiliz, begenmediğimiz zaman hükümeti oylarımızla degiştirebiliriz… Daha az hata, daha iyi kişisel ve toplumsal yaşam demektir, iyi yaşamak dilegiyle… Selam ve Sevgilerimle…
YORUMLAR