FİLİSTİN
Ortadoğu dün olduğu gibi bugün de dünya siyasetinin, ticaretinin, kirli oyunlarının ve kanlı planların hep odak noktası oldu. Üç kıtada 623 yıl hüküm sürmüş ecdat Osmanlı’nın yıkılması ile son yüzyılda maalesef Ortadoğu sadece ölüm ve kan ile anılmaktadır. Osmanlı sonrası İngiliz ve Fransız gibi sömürgeci ve işgalci devletler bu coğrafyada taş üstünde taş bırakmadı… Son asırda birçok Arap devleti kurulmuş olsa da çoğu halen işgal altındadır. Bu devletlerden biri olan Filistin’e gün olmaya ki her an bir operasyon veya ölüm olmasın… Oysa ki Filistin toprakları, Yavuz Sultan Selim Han’ın 1517’de Osmanlı topraklarına katmasından, 1917’de İngiliz mandasına geçmesine kadar, tam 400 yıl boyunca huzur ve barış içinde yaşamıştır… Yıllarca İngiliz’in kanlı eylemlerine maruz kalan Filistin halkı; son üççeyrek asırdır terör devleti İsrail’in gayrı meşru kuruluşuyla mülteci hayatı yaşamaktadır. Başta Kudüs ve Gazze’yi sonrasında ise tüm Filistin topraklarını işgal etmeye yeltenen Siyonist İsrail en büyük desteği Müslüman coğrafyasının adeta vampiri ABD’den almaktadır. İsrail’in 1948’de Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmesi ile Filistinliler için kara günler ve felaket yılları başlamış oldu… Günümüze kadar uzanan süreçte yüzbinlerce Filistinli insanlık katili İsrail tarafında öldürüldü, milyonlarcası yaralandı, bir milyondan fazla kişi ise öz topraklarında dünyanın birçok coğrafyasına sürüldü. Yaşananlar öyle acı bir tablo ki; Filistinli her bir anne ve baba zalimlerin bombaları ile yerle bir olan apartmanın enkazında, sokakta, okulda, camide ya da hastanede can veren evlatlarını görmüş, maalesef halende görmeye devam etmekteler. Hiçbir yüreğin dayanamayacağı bu acıya rağmen Filistinli ebeveynler “Elhamdü lillah alâ külli hâl” diyebilmektedir. O’ndan gelene razı olmak, yine O’na döneceğimizin bilinciyle, Rabbine hamd edebilen o anne ve babaya ne mutlu..! İşgalci İsrail; soykırım yaptığı Gazze’de içinde insanların korku dolu saatler geçirdikleri apartmanları, hastaneleri, okulları, camileri, su isale hatlarını bilerek ve isteyerek acımasızca vurdular. Ve bunları yaparken Filistinli mazlumların nefes alma hakkını hiç düşünmediler..! Son 49 gün içinde 15 binden fazla Filistinli cân yitip giderken, bunların 7 binden fazlası bebek ve çocuk…Ve geride kalan milyonlarca yaralı yürek… Öz vatanlarında insanca yaşamak istedikleri için her gün canları ile bedel ödeyerek ölen sadece bir Filistinli bebek, çocuk, kadın, erkek değil aslında… Ölen aynı zamandı insanlık, ölen vicdan, ölen sağduyu, ölen merhamettir. Dün olduğu gibi bugün de ağır bir savaş suçu işleyen İsrail’i dünya yine sadece futbol maçı izler gibi izlemekle yetinmektedir. Uyan ey dünya! Uyan ey İslam coğrafyası! Zulüm, zulümdür hiçbir şekilde amalı ya da amasız bir açıklaması yoktur. İlk kıblemiz ve yeryüzünde inşa edilmiş ikinci kutsal mescit olan Mescid-i Aksa’yı korumak sadece Filistinlilerin değil tüm Müslümanların sorumluluğudur. Biz Müslümanlar din kardeşlerimiz için, vatan için, kutsal değerlerimiz için her daim “SEFER”le sorumluyuz. Sefer bizden, Zafer Allah’tan…Yüce Rabbimizden niyazımız şudur ki, din kardeşinin ve tüm mazlumların derdiyle dertlenen bir yürek sahibi kılsın bizleri… Ve en büyük dileğimiz Mescid-i Aksâ’ya, Kudsü Şerif’e, Gazze’ye kısacası tüm Filistin topraklarına özgürlük ve masum Filistinli kardeşlerimize öz topraklarında huzur ve barış içinde yaşayacakları günler nasip eylesin inşallah…
Dr.İmbat MUĞLU
YAZARLAR
TÜMÜ
YORUMLAR