Türkiye, hiçbir etnik ve dini inanç gözetmeksizin barış ve huzur dolu yeni bir yıla girerken futbol üzerinden oynanmak istenen büyük bir oyunun nasıl bir provokasyon olduğunu izah etmeden önce basında ve sosyal medyada kopan fırtına üzerine durarak asıl gerçeğin ne olduğu hususunda bazı ipuçları vermeye çalışacağım.
Değerli okuyucularım, yeni yıla girmeden bir gün önce Başkent Postası’nda “Temennimiz FETÖ’süz YENİ BİR YIL: Fakat FETÖ Kriptoları Hala Devletin İçinde ve Korunuyorlar!..” başlıklı yazımı bugünkü (şu anda okumakta olduğunuz) yazımla irtibatlandırarak yeniden okumanızı öneririm! Ayrıca yine Başkent Postası’nda 26 Aralık 2023 tarihinde yazmış olduğum “ABD’NİN TÜRKİYE’Yİ İŞGAL PLANI!..” başlıklı yazımı da gözden geçirirseniz asıl ne demek isteğim çok iyi anlaşılacaktır.
Şimdi futbol üzerinden Türkiye’ye yönelik hazırlanan büyük provokasyonun nelere sebep olduğu üzerinde durarak Riyad’da oynanması gereken Fenerbahçe-Galatasaray maçının iptalinin basında ve sosyal medyada koparttığı fırtına üzerinde duracağız ve daha sonra bu olayın küresel boyutta nelere sebep olacağını izah etmeye çalışarak asıl asıl düşüncelerimizi ifade ederek.
Yeni yıla (2024) devlet ve millet olarak barış, huzur ve birlik-beraberlik içinde girelim derken Fenerbahçe-Galatasaray maçının Türkiye’de oynanması gerekirken Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da oynanmasına karar verilmesi başlı-başına irdelenmesi gereken çok önemli bir sorundur! Ayrıca Fenerbahçe-Galatasaray maçının son anda iptal edilmesinin perde arkasında yatan acı gerçek üzerinde hiç kimse durmadı!
Fenerbahçe-Galatasaray maçının Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da oynanması karar verilmesi bile ta baştan çok büyük bir yanlıştı. Çünkü Cumhuriyet’in 100. yılında böylesi önemli bir maçın aslında Türkiye’de oynanması gerekiyordu. TFF’nun bu maça izin vermesi bile başlı-başına bir hata! Çünkü bu maçın Suudi Arabistan’da oynanmasının doğuracağı sonuçlar az-çok tahmin edilebiliyordu. Maalesef TFF ve Fenerbahçe ve Galatasaray kulüp yöneticilerinin basireti bağlanmış böylesi bir gaflet ve dalalete alet olmuşlardır!
Neyse ki olan oldu ve maçın Suudi Arabistan’da oynanmasına karar verildi. Her iki takım maç için Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a gitti. Ne olduysa maça çok kısa bir zaman kala oldu. Takımlar maça hazırlık amaçlı ısınmak için Cumhuriyet’in 100. yılı münasebetiyle Atatürk baskılı tişörtler ve bazı pankartlarla çıkmak istedi. Suudi Arabistan yetkilileri bu isteği kabul etmeyerek reddetti. Bu nedenle maç öncesi her iki takım yetkilileri ile Suudi yetkililer arasında büyük tartışmalar yaşandı. Sonuç vahim, Fenerbahçe ve Galatasaray sahaya çıkmama kararı aldı. Böylece maç ertelendi ve Fenerbahçe-Galatasaray Türkiye’ye geri döndü.
Bu olay sonrası Türkiye’de büyük bir kamplaşma zuhur edince toplum ikiye bölündü. Hatta bu tartışmalar dünyanın birçok yerine de sıçradı. Atatürkçü cephe ile milliyetçi-mukaddesatçı muhafazakar kesim arasında eskiyi aratmayan gerilime yol açtı. Atatürk tişörtleri ve Yurtta Sulh Cihanda Sulh sloganları yeniden Gezi alaylarını ve 15 Temmuz’u hatırlattı!
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da oynanması gereken Fenerbahçe-Galatasaray maçının iptal edilmesi ile birlikte basında ve sosyal medyada iki taraf arasında ağır ithamlarla büyük tartışmalar başladı. Bu konuyla ilgili ‘ne demişler’ diyerek basını ve sosyal medyayı taradım. İçlerinde benim de ilgimi çeken Onedio portalının gündem editörü Ali Can Yaylı’nın yazısı üzerinden yola çıkarak bazı tespitler yaptıktan sonra yazımın sonuna doğru kendi düşüncelerimi izah eden yorumumu yapacağım.
Akit gazetesi Ali Koç’u suçladı, gazeteci-yazar Nuh Albayrak büyük bir skandal diyerek suni kriz üretildiğini iddia etti, Halil Konakçı, olayın provokasyon olduğunu, gezi olaylarını hatırlattığını, amacın Türkiye’yi karıştırmak, Filistin gündemini değiştirerek Arap düşmanlığını başlatmak olduğunu ifade eden paylaşımda bulundu. Fatih Tezcan GS ve FB borçlarını gündeme getirerek olayı fitne olarak değerlendirdi. Yazar İbrahim Karagül olayı Türkiye’ye çekilmiş bir operasyon olduğunu ileri sürdü.
Riyad olayını akla yatkın bir mantıkla en güzel değerlendirmeyi Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek yaptı diyebilirim. Doğu Perinçek “Türk takımlarına Suudi Arabistan’da yakışan Filistin dayanışmasıdır. Galatasaray ve Fenerbahçe sahaya ABD emperyalizmine ve İsrail siyonizmine karşı mücadele pankartlarıyla çıkmalıydı.” diyerek çok önemli bir tespitte bulunmuştur.
Biz burada provokasyona alet olan hiçbir futbol yöneticisini ve konuyla ilgili yorum yapan basın ve sosyal medya mensuplarını aleni bir şekilde suçlamak istemiyoruz. Suçlanması gereken birileri varsa o da onları bu hale getirenlerdir. Gizli kapılar ardında bu planı hazırlayıp sahneye koyanlardır.
Şimdi gelmek istiyorum konuyla ilgili kendi düşünce ve yorumuma…
ABD ve bazı AB ülkeleri ile birlikte İsrail’in başı çektiği emperyalist/küresel güçlerin Türkiye üzerindeki iğrenç planlarını nasıl tatbik ettiklerini bir bir şahit oluyoruz. İsrail’in GAZZE üzerindeki soykırımı da bu planın parçalarından birisidir! ABD’nin Doğu Akdeniz bahanesi ile Türkiye’ye yönelik uygulamış olduğu ambargo, tehdit ve yaptırımları da planın rahat bir şekilde tatbik edilmesiyle ilgilidir. Filistin/Gazze halkı Arap, Türkiye’nin Filistin’in yanında olduğu da aşikar. İşte Türkiye-Filistin arasındaki bu kutsal ve tarihi bağı koparmak amacıyla Arap düşmanlığını körükleyerek futbol maçı (Fenerbahçe-Galatasaray) üzerinden farklı bir senaryo Riyad’da sahneye kondu…
Böylesi bir yorum yaparken zannetmeyin ki Arapları savunuyorum. Tarihte, Arapların Türkiye’yi arkada nasıl hançerlediklerini zaten biliyoruz. Ve aynı zamanda ABD ve BATI emperyalizmi karşısında Türkiye karşısında olduklarını da çok iyi biliyoruz. Ve bugün kendi soydaşları olan Filistin halkına İsrail’in tam 75 yıldır yapmış olduğu zulüm ile birlikte şu anda İsrail’in Gazze’deki soykırımı karşısında nasıl sessiz kaldıklarını da çok iyi biliyoruz ve aleni-açık bir şekilde izleyip-görmekteyiz. Ayrıca Türkiye’de Vahhabi uzantılı inanç ve görüşlerin nasıl yaygın bir halde kök salarak nifaka/fitneye sebep olduğunu da bir o kadar biliyoruz.
Türkiye varlığını dünyaya kabul ettirmiş büyük bir devlet olduğu gibi aynı zamanda uluslararası ilişkilerde nerede ne yapacağını çok iyi biliyor. Uluslararası ilişkilerde hissiyata yer yoktur. Bugün dost olduğunuz ülkelerle yarın düşman olacağınızın garantisi yok. Kalıcı düşmanlığa da yer yok. Uluslararası ilişkilerde her zaman açık bir kapı aralığı bırakılır. Diploması hiçbir zaman terkedilemez. Türkiye nasıl ki Rusya-Ukrayna savaşı arasında yoğun bir diplomasi trafiği koşturdu şimdi de Filistin için koşturmaktadır. O yüzden aleni/açık bir Arap düşmanlığı Türkiye’ye çok zarar verir. Zaten böylesi bir düşmanlığa ortak inancımız olan İslâm fırsat vermez.
Aslında detaylı, derin ve ayrıntılı bir yazı yazacaktım ama sonraya sakladım! Olaylar buz dağının görünen yüzü! Derinliğinde kirli bir el var! Amerikan emperyalizminin (ki batının) Türkiye üzerinde oynadığı büyük bir oyunun sadece bir sahnesiydi Fenerbahçe-Galatasaray maçının Suudi Arabistan’da oynanması kararı. Amaç Türkiye’de toplumu kamplara bölmek, halkı futbol üzerinden galeyana getirerek siyasi arenayı karıştırmak! Daha açıkçası gündemdeki Filistin olayında Türkiye’yi etkisiz hale getirebilmek için Arap düşmanlığını hortlatmak! Fakat bu acı FERÇEĞİ fark edemeyen TFF başta olmak üzere Fenerbahçe, Galatasaray yöneticilerinin gaflet ve dalaleti üzerinden büyük bir FİTNE çıkartmak için hazırlanmış profesyonel bir PROVOKASYON desem en doğrusu olur.