Gazze namustur

İslâm dünyası mazlumların çektiği çileye sağır ve dilsiz olduğu müddetçe ne bir ilerleme kaydedebilecek, ne de zalimlerin zulmünde sıranın kendilerine gelmesine mani olabileceklerdir.

Çok tekrar ettik ama bir kez daha yenileyelim. Men dakka dukka…

Kim ne eder kendine eder. Bugün ona yarın sana…

İlâhî adalet terazisinin şaştığı hiç görülmemiştir.

Adam sende, bana ne, bana dokunmayan yılan bin yaşasın…

Zulum karşısında böyle düşünen ve konuşanların namuslarından şüphe edilir. Ve bunlar bilmelidirler ki yarın mutlaka ama mutlaka sıra kendilerine de gelecektir.

Zira, tekrar edelim, ilâhî adalet terazisinin şaştığı hiç görülmemiştir.

Kâfir siyonist İsrail Terör Devleti (Terror State Israel), önünde sonunda yıkılacak ve yok olacaktır. Lâkin Müslümanlar bunun gerçekleşmesi için mesailerine hız vermeli ve vicdanları ágâh olmalıdır.

Ne diyordu ıstırap içindeki zavallı yavrucuk? “Ârun aleyküm” (utanın, utanın) diye bağırıyordu.

Utanmalıyız!.. Evet utanmalıyız ama ancak námûs sahipleri utanır.

Filistin bizim námûsumuzdur. Bir buçuk milyarı mütecaviz nüfusuyla İslâm âlemi büyük bir vebál altındadır. Ölen (şehid edilen) her Filistinli’nin vebáli omuzlarımızdadır.

Gazze İslâm dünyasının námûsudur! Filistin kahir ekseriyeti Müslüman olan Türkiye için bir námûs meselesidir.

Námûs nedir hatırlamakta fayda olduğu kanaatindeyim:

Námûsun birçok mánâsı vardır: İrade-i İlâhiyenin tecellisine denir. Şeriat’a da námûs denilir. Halk arasında daha çok ırz, iffet, edeb, hayâ mánâlarında kullanılır. Hâzık (uzman) anlamı bile vardır.

Nizam demektir námûs. Hayırlara ait gizli hâllerin hâmil ve vâkıfı olan demektir. Bu mânada Cebrâil Aleyhisselâm’a ıtlak olunur. Sair melâikenin vâkıf olmadıkları vahyin sırlarına vakıf ve mahrem olması cihetiyle ona namus-u ekber denilmiştir.

Bir kimsenin mahrem, gizli esrarı olup işleri ve hallerinin iç yüzüne vakıf ve muttali kimseye denir.

Emniyet ve istikamet gibi faziletlerin muhassalası (elde edilen sonucu) olan pek kıymetli bir haslettir námûs. İffet, dürüstlük, doğruluk mánâları ön plana çıkar. Bir toplum içinde ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık da námûstur.

İşte Gazze ve binâen’aleyh Filistin bizler için bütün bu mánâ çerçevesinin içinde mündemic (içinde dürülü olduğu) bir meseledir.

Filistin bir Fransız için bile mesele oluyor da Türkler için olmuyorsa námûs kavramını gözden geçirmelidir o Türkler.

Biraz düşünürsek aklımızı başımıza alırsak, Türkler tarih boyunca (İslâm ile şereflenmeden önce bile) zulmün düşmanı bir kavimdi. Zaten böyle olduğumuz için Allah bizi İslâm ile şereflendirdi.

Kâfir siyonist İsrail Gazze’yi yakıp yıkarken hergün yüzlerce kardeşimizi şehid ederken biz hangi vicdanla bu dehşetli manzara karşısında “elhamdülillah Müslümanız” diyeceğiz?

Ârun aleyküm. Utanın. Utanması kalanlar utanmalı, bu utancın şavkı yüzlerine vurmalı, yüzleri kıpkırmızı olmalıdır.

Ve o utançla ağlamalıdır Müslüman. Şairin dediği gibi o zaman inşá’allah gemi batmaktan kurturulur…

Ağlayın su yükselsin, belki kurtulur gemi demişti şairler sultanı Necip Fazıl Kısakürek (rahmetullahi aleyh).

Bu mısraların mánâsı utanın ve bu utançla ağlayın, dövünün ki kendinize gelip düşmana gerekli hamleleri yapabilesiniz demektir.

Filistin Arapların meselesidir diyen cibilliyeti bozuklar hariç, yeryüzünde tüm Müslümanlar eminim utanacak ve birlikte İsrail Terör Devletine karşı gerekeni yapacaklardır.

Elimden geldiği kadar anlatabildim inşá’allah. Şahid ol Ya Rab. 22.04.2024