Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Prof. Dr. Sabri Eyigün

Gençler Neden İntihar Ediyor?

“IQ’sü çok yüksekti. Ben, kendim ölçtürmüştüm. Anlamıyorum, buna rağmen nasıl intihar edebilir ki?” Bu sözler, geçen gün kurduğu bir düzenekle, intiharını annesinin elleriyle gerçekleştiren bir gencin annesine ait. Haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla, intihar eden genç; maddi durumu yerinde olan, eğitim düzeyi yüksek, aynı zamanda entel bir ailenin çocuğu.
Başka bir haberde “Genç üniversiteli, mektup bırakıp intihar etti! Mektubundan şunları yazıyor. “Çok denedim gerçekten çok denedim ama yıllardır başaramadım Kimse beni sevmedi. Sevgiden başka bir şey istemedim. Herkes bir avuç sevgiyi esirgedi benden.”
Başka bir haberde :“Manisa’nın Ahmetli ilçesinde yan yana cansız bedenleri bulunan 4 gencin ölümündeki sır perdesi aralandı. Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği’nce hazırlanan uzmanlık raporunda gençlerin birinin uyuşturucu maddeden, diğerlerinin ise av tüfeğiyle intihar ettiklerini belirtildi. Turgutlu Cumhuriyet Başsavcılığı, ortada bir suç ve suçlu bulunmadığı belirtilen raporun ardında 4 gencin ölümüyle ilgili ‘kovuşturmaya’ yer olmadığına karar verdi.”
Gençler peş peşe intihar ediyor. Oysaki insanın en güçlü içgüdülerinden biri de yaşamak değil midir? İnsanın normalde daha uzun yaşamak için her yola başvurmasının nedeni de bu duygu değil midir? Bediüzzaman, insanın bu güçlü yaşama içgüdüsünü şu veciz sözlerle dile getirir. “Bir zaman, küçüklüğümde, hayalimden sordum: ‘Sana bir milyon sene ömür ve dünya saltanatı verilmesini, fakat sonra ademe ve hiçliğe düşmesini mi istersin? Yoksa, bâki fakat âdi ve meşakkatli bir vücudu mu istersin?’ dedim. Baktım, ikincisini arzulayıp birincisinden ‘Ah!..’ çekti. ‘Cehennem de olsa beka( ölmemek, hep yaşamak) isterim.’ dedi.”
“Cehennem de olsa” hep hayatta kalmak isteyen insanlara ne oluyor da intiharı seçiyorlar?
İntihar diyorlar, çünkü hayat enerjileri tükeniyor. Nedeni ne olursa olsun, çektikleri maddi ve manevi acılar ve sıkıntılar, onlara hayatı anlamsız gösteriyor, hayatın yaşamaya değer olmadığına inandırıyor. Çünkü hayatın amacı, sadece hedeflerine koydukları maddi zevkler ve güzellikler oluyor. Aşk, para, sağlık, elemsiz, tasasız bir başarı, keyif ve zevkler, daha da önemlisi kesintisiz dünya mutluluğu. Bu hedeflerine ulaşamayınca veya bunlardan biri ellerinden alınınca hayatlarının da anlamı kalmıyor ve acı çekiyorlar. Çünkü onlara göre dünyada yaşanacaksa bu hedefler için yaşanmalıdır.
Diğer taraftan ailelerin de sorumluluğu büyüktür. Çünkü eskiden gençler, içine düştükleri çaresizlik ve ümitsizliklere karşı arkalarında güçlü bir aile ve çevre desteğini hissediyorlardı. Bu da onları hayata bağlıyordu, kişinin çaresizliğini aşmasına yardım ediyordu. Çünkü aile sıcak bir yuvaydı. Şimdi gençler ve çocuklar evde kalıyorlarsa bile, sıcak yuvadan mahrum.
Eskiden aile içi iletişim ve dayanışma güçlüydü. Kişi, hiçbir zaman kalabalıkta yalnız ve sevgisiz değildi. Şimdi sosyal medya tuzağındaki gençler, oyun bağımlısı, kendilerini çevrelerinden izole etmiş ve soğuk bir aile ortamında yaşıyorlar. Aileler de onları anlamaktan uzak, param parça bir hayat sürüyor ve bir şekilde kendi dünyalarına çekilmişler. Aile üyeleri adeta aynı evde paralel hayatlar yaşıyorlar.
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar da kaygılı gençleri ümitsizliğe itiyor. Çözüm üretmek yerine polemik yapan, toplumu daha çok geren siyasetçiler gençlere ümit olmak bir yana dursun, tam tersine karşılarına karanlık bir tablo ile çıkıyorlar. Ailede aldıkları eğitimde sürekli, “çalış iyi bir işin olsun, yoksa perişan olursun” tehdidini beyinlerine kodlayan çocuklar, işsizlik ve ekonomik sıkıntılar karşısında geleceklerini perişan görüyor ve ümitsizlik girdabında kıvranıyorlar.
Çare; öncelikle hayatın anlamı üzerinde yeniden düşünmektir. Neden yaşadığımızı, yaşamımızda en büyük amacımızın ne olduğunu yeniden hatırlamaktır.
Hayata UĞRUNDA yaşanacak yüksek bir amaç yüklemek gerekir…
Yüce bir amacın peşinden koştuğumuzda, gerisi “teferruat” olur, gider… Aynı zamanda yaşam enerjimizi de yitirmemiş oluruz.
IQ’nün yüksek olması insanı mutlu etmeye yetmiyor, amacın büyük olması lazım…
Aileye ve devlete düşen görevleri başka bir yazımda anlatacağım…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER