Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Güney Kore’nin Türkiye’ye Uyguladığı K-ETA Uygulaması ve Etkileri

Güney Kore hükümeti, 2020 yılında başlattığı elektronik seyahat izni sistemi K-ETA’yı (Korea Electronic Travel Authorization) dünya genelindeki birçok ülke için geçerli hale getirdi ve bu kapsamda Türkiye’yi de uygulamaya dahil etti. Türkiye vatandaşlarının Güney Kore’ye vizesiz seyahat edebilmesi için elektronik seyahat izni alması zorunlu hale getirildi. Türkiye’den Güney Kore’ye seyahat eden turist, iş insanı ve diğer kısa süreli ziyaretçileri etkileyen bu karar, bazı yeni düzenlemeleri ve seyahat planlamalarında değişiklikleri beraberinde getirdi.

Güney Kore hükümeti, 2020

K-ETA Nedir ve Nasıl Uygulanıyor?

K-ETA, Güney Kore’ye vizesiz giriş yapacak kişilerin seyahat öncesinde online olarak başvurup onay almasını gerektiren bir sistemdir. Türk vatandaşları, Güney Kore’ye gitmeden önce K-ETA için başvurarak seyahatlerine onay almak zorunda. Başvuru sürecinde, kişisel bilgiler, pasaport bilgileri ve seyahat amacı gibi detaylar sunuluyor ve başvurular genellikle 24 saat içinde sonuçlanıyor.

K-ETA onayı alındıktan sonra bu izin, iki yıl boyunca geçerli oluyor ve bu süre içinde birden fazla seyahate izin veriyor. Ancak, izin yalnızca kısa süreli turistik, ticari veya aile ziyaretleri için geçerli. Daha uzun süreli ikamet veya çalışma gibi durumlar için vize başvurusu yapılması gerekiyor.

Türkiye’deki Etkileri

Güney Kore ile Türkiye arasındaki kültürel ve ticari ilişkilerin son yıllarda güçlenmesi, Türkiye’den Güney Kore’ye olan seyahatlerin sayısında artışa neden oldu. Özellikle K-pop ve K-dramaların etkisiyle Güney Kore kültürüne olan ilgi, Türkiye’den Güney Kore’ye yapılan turistik seyahatlerde önemli bir artışa yol açtı. Ancak, K-ETA uygulaması, Türkiye’den yapılan bu seyahatler için ek bir prosedür anlamına geliyor.

turkiye guney kore bayrak getty 1679815

K-ETA zorunluluğu, özellikle son dakika seyahat planı yapan kişiler için bir engel teşkil edebilir. Her ne kadar başvurular hızlı bir şekilde sonuçlansa da, bazen başvuruların reddedilmesi veya teknik aksaklıklar nedeniyle seyahatler ertelenebiliyor. Bu durum, bazı yolcular için seyahat süreçlerini karmaşık hale getirebilir.

Ayrıca, seyahat acenteleri ve turizm sektöründe faaliyet gösteren şirketler de K-ETA uygulamasının etkilerini hissediyor. Türk turistlere yönelik Güney Kore turlarını düzenleyen firmalar, müşterilerine bu yeni prosedürü hatırlatarak başvuruların doğru ve zamanında yapılması gerektiğini vurguluyor. Aksi halde seyahatlerin iptal edilmesi ya da ertelenmesi söz konusu olabiliyor.

Güney Kore’nin Sınır Güvenliği ve Ekonomik Yansımaları

Güney Kore hükümeti, K-ETA uygulaması ile ülkeye giriş yapan yabancı uyruklu kişilerin kontrolünü daha etkin bir şekilde sağlayarak güvenliği artırmayı hedefliyor. Ayrıca bu sistem, yasadışı göç ve suç oranlarını azaltmayı amaçlıyor. Türkiye gibi gelişen pazarlarla daha fazla ekonomik ve ticari ilişki kuran Güney Kore, K-ETA ile sınır güvenliğini sağlarken, ticari ve turistik akışları da daha sistematik bir hale getirmeyi hedefliyor.

Güney Kore, K-ETA uygulamasıyla elde ettiği verilerle ülkeye giriş yapan turist ve iş insanlarının profilini daha iyi anlayabiliyor. Bu da gelecekte Güney Kore’nin turizm stratejilerini daha hedef odaklı hale getirmesine yardımcı olacak. Türk turistlerin Güney Kore ekonomisine olan katkısı da bu sistem sayesinde daha net izlenebilecek.

Güney Kore’nin Türkiye’ye uyguladığı K-ETA zorunluluğu, iki ülke arasındaki vizesiz seyahat avantajını korurken, seyahat süreçlerine ek bir dijital adım eklemiş oldu. K-ETA uygulaması, özellikle turistik ve ticari seyahatlerde kısa süreli bir planlama gerektirdiği için Türk vatandaşları için bazı zorluklar yaratabilir. Ancak genel olarak bu düzenlemenin iki ülke arasındaki turistik ve ekonomik bağları olumsuz yönde etkilemesi beklenmiyor. Güney Kore’nin Türkiye ile olan ticari ilişkileri ve kültürel bağları göz önüne alındığında, bu süreçlerin daha verimli ve güvenli bir şekilde yürütülmesi için atılan bir adım olarak değerlendiriliyor.